9

2.3K 271 227
                                    

Melanie martinez - high school sweathearts

Okul binasından çıktıklarında, binanın duvarına yaslanmış olan Seonghwa, Joong, Yunho ve Sna dörtlüsü ile karşılaşmışlardı.

Seonghwa onları gördüğünde deri ceketini düzelterek, "Geldiler." demişti. Kimse hiçbir şey konuşmadan çıkış kapısına doğru yürürken, Hyunjin'in az önce Jeongin'in lafları yüzünden saçma ifadelerle ile dolu olan yüzü, ciddileşmişti.

Çıkış kapısına yaklaşınca Jeongin, Felix'in de Chan ve arkadaşları ile kapıda beklediğini görmüştü. Üzerine giydiği koyu kahve peluş montun ayı kulakları olan şapkasını kafasına örtmüş, ağabeyini çekiştiriyodu gitmemesi için.

Jeongin ve Hyunjin'i el ele görmesi ile büyük bir tepki verip Chan'ı sarsmaya başladığında, Chan da onlara dikkat kesilmiş, açılan ağzını kapatmayı unutmuştu.

Jeongin, Hyunjin'e dönerek "Ben kavga falan edemem bu arada makyajımı az önce tazeledim, bozulur falan şimdi." dediğinde Hyunjin gözlerini devirmişti. "Niye gözlerini devirdin beğenmedin mi?" dediğinde Hyunjin yanındaki arkadaşlarına kısa bir bakış attı.

Bariz bir şekilde durumu arkadaşlarına açıklayamazdı. Bu yüzden, en azından onları Jeongin'i gerçekten sevdiğine inandırmalıydı.

"Hayır çok güzelsin bebeğim, ben hallederim merak etme." Diyerek gülümsediğinde, Jeongin'de önüne dönmüştü.

Sonunda Jeongin'i bekleyen çocukların tam karşısına geçtiklerinde, Jeongin gülümseyerek çocuklara baktı. Çocuklar ise şimdiden birlikte olmaları gerçekten anlamsız olan ikiliye bakıyordu.

"Sen arkadaşlarını getirmişsin bende sevgilimi getirdim." dediğinde, Hyunjin gömleğinin kollarını kıvırmaya başlamıştı. Çocuklardan bazıları da çantalarını yere koyarak üstlerine yürümehe başladığında, Jeongin "Ups.." diyerek aradan sıvışırken, Hongjoong sinirle çocuklara dalmak için bekliyordu. Seonghwa da deri ceketini çıkarıp Felix'e atarken, Yunho elleriyle yukarı uzanıp esnemişti. Felix ise ceketi yakalamak için şekilden şekile girmiş, şaşkın gözleriyle etrafa bakınıyordu.

Önündeki çocuk Hyunjin'e bakarak, "Dün orospu dediğin çocuğu bugün kendine mi aldın?" dediğinde Hyunjin hızla yumruğunu yüzüne indirmişti. "Ne diyorsun lan sen?!" diye kükremişti, arkadaşları da diğerleri ile kavga içerisindeydi.

Hyunjin, çocuk tekrar bir laf söylemekle zaman kaybedene kadar bir yumruk daha indirmişti. "Bir daha ona böye bir şey dersen," diyerek beyaz gömleğin yakalarını tuttu, "Seni kimse alamaz elimden!" diyerek kafa attığında, çocuk aniden kasıklarına tekme atmıştı.

Hyunjin geriye savrulurken, "Ben o piçe laf falan etmedim, sen dedin lan bunları dün!" Hyunjin kasıklarını boşvererek tekrar üzerine yürümüş ve omuzlarından ittirip düşmesini sağlamıştı. "Ne yaptığımı benden iyi mi bileceksin orospu çocuğu?!" diyerek tekme attığında çocuk acıyla inlemişti.

Çocuğun üstüne çullanarak yüzüne yımruk atmaya başladığında, karşısındaki çocuk da ona karşılık vermeye çalışıyordu. Çocuk patlayan dudağını yalarak gülmüş ve Hyunjin'e bakmıştı. "Jeongin'in kaç kişiye verdiğini biliyor musun Hyunjin, sen kaçıncısın?"

Hyunjin sinirle bir yumruk daha atarken, "Bu yalanları düşünmek yormuyor mu o sikik beynini." diyerek yakalarını tuttuğunda, karşısındaki aniden ona kafa atarak üzerinden atmışrı Hyunjin'i.

"Ne oldu? Gerçekler mi acıttı amına koyayım?!" Hyunjin yerde dizlerini kırmış burnunu tutarken, arkadaşları diğer çocukları tutmaya çalışıyor sözlü ve fiziksel kavga ediyorlardı. Çünkü onlar olmasa hepsi birden dalacaktı Hyunjin'e.

michelle | hyuninWhere stories live. Discover now