37- "İlk ve Yetersiz Öpücük"

9.4K 429 176
                                    

Keyifli okumalar

Oy ve yorumları unutmazsak sevinirim. Okunmalar 3k ya yaklaşıyor ama oy sayısı 190, kötü yazıyor olabilirim ama bunu da hak etmiyorum bence.

Gece ikide attığım için bölümü sabah da güncelleyeceğim bilginiz olsun.

Buray- Yaz Yağmuru

(Son okumayı yapmadım, hata görürseniz düzelteceğim)

¤¤¤

"Ağlamaktan usanmadan, her gün ağladım durmadan. Şimdi beni yalvartmadan gel."

"Kafanda kuruyorsun Defne demeyeceksen bir şey söyleyeceğim."

Kurduğum cümleden sonra omuzlarımın üzerine konulan havluyla, kafamı arkaya doğru çevirip dibimde duruyor olan çocuğa bakmaya çalıştım.

Boynumu iki eliyle kavrayıp tekrardan önüme bakmamı sağladığında ise "Kesin kafanda kurma diyeceğim, o yüzden söyleme." diye mırıldanmış ve saçlarımı havlunun üzerine doğru atmıştı nahif hareketlerle.

"Ama Göktuğ, söylemezsem çatlarım ben."

"Çatla." dedi umursamaz bir şekilde. Ardından parmaklarını hafifçe saçlarımda gezdirmiş, elindeki tarakla taramaya başlamıştı. "Mine ile alakalı bir şeyler duyasım yok artık. Yeterince kışkırtıcı mesaj yazdım ben ona, muhakkak dayanamayıp birine döner."

Konuşmamı istemediği için yanaklarımı şişirip ofladım sadece. Tahmin ettiğim şeyleri anlatsam bir şeyleri daha çabuk çözecektik ama Göktuğ ısrarla benim yardımımı kabul etmiyordu. Bir şeyleri paylaşınca çözemeyeceğine, daha da berbat edeceğine dair bir inancı vardı. Biri ona anlatmayınca da her şeyin daha iyi olmadığını söylemeliydi.

İşin sonucunu anlatıp anlatmamak değiştirmiyordu, keşke değiştirseydi. Keşke bir şeyleri anlatarak bazı şeylerin olmasına mani olabilseydik ama olmuyordu.

Bir şey kötü sonuçlanacaksa kötü sonuçlanıyordu, iyi sonuçlanacaksa da ne kadar olumsuzluk yaşanmış olursa olsun yaşananların sonu güzel bitiyordu.

"Canın acırsa söyle."

"Neden canım acısın ki?"

Gülüş sesi duydum bu sorum üzerine. Ardından Göktuğ kulağıma doğru eğilip "Saçını tarıyorum ya, ondan." diye mırıldanmış kulağımın arkasında kalan saçları da arkaya doğru taramıştı.

"Acımıyor ama başka bir şey diyeceğim ben." Devam etmem adına dudakları arasından onaylar mırıltılar çıkaran Göktuğ'u duymamla devam ettim ben de konuşmaya. "Şimdi sen beni eve attın, farkında mısın?"

Alay ederek sorduğum soru, hemen dibimde durup saçımı tarayan çocuğu güldürdüğünde ben de keyifli bir şekilde gülmüş ve iyice arkama yaslanmıştım. Onu zamanında çok ağlattığımı biliyordum ve kendimce bu anları telafi etmek istiyordum. O güldüğü zaman mutlu oluşum bundandı. Belki çocukça bir sebepti, belki yapılan şeylerin telafisi bu değildi ama hiç değilse içim rahat ediyordu.

Göktuğ'u gülerken görmek bana iyi hissettiriyordu.

"İtiraz da etmedin yanlış hatırlamıyorsam." dedi saçlarımla oyalanmaya devam ederken. Çoktan taramış ve karışık olan kısımları açmıştı ama devam ediyordu hâlâ saçlarımla ilgilenmeye. "Senin de gelesin varmış şimdi, sadece beni suçlama."

"Ben inkar etmiyorum ki zaten, senin yanında kalmak istedim."

Bunun üzerine hiçbir şey dememişti. Gerçi yaklaşık iki saattir fazla durgundu. O mesajı aldıktan sonra yan yana kütüphaneye yürüdüğümüz vakitte de bana yakın yakın yürüyüp, iyi olup olmadığımı sormak dışında bir iletişim kurma isteğinde bulunmamıştı. Çantamı aldıktan sonra da nereye gideceğimizi bilemeyeceğinden olsa gerek şakayla karışık bir şekilde eve atayım bari seni diyerek ortamı yumuşatmaya çalışmıştı. Ben de itiraz etmemiş ve tamam demiştim yalnızca.

Koçum BenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin