14- "Geçmişe ve Geleceğe Dair Uzlaşma"

14.6K 721 281
                                    

Keyifli okumalar ♡♡

Yorum atmayı ve oy vermeyi unutmasanız mı acaba? Bir arkadaşım çok üzülüyormuş da

Sezen Aksu- İçime Sinmiyor

¤¤¤

Duygu ve durumlara karşın insanın hissettiği şeyler çok ani ve beklenmedikti. Bir gün öncesinde sizi ağlamaktan derbeder eden şey, bir gün sonra yüzünüzde buruk bir tebessüm bırakabiliyordu. Bunun gerçekleşmesi için yirmi dört saate bile ihtiyaç yoktu aslında, bu değişim bir saat içerisinde bile gerçekleşebiliyordu.

Bugün bu değişimlerden birini yaşamıştım. Göktuğ ile sanki hiçbir şey olmamış gibi gülüp eğlenmiştim ve sanki bugünün gecesinde hiç ağlamamış, Göktuğ ile seneler öncesine dayanan bir sıkıntımız yokmuş gibi geçirdiğim vakitten de zevk almıştım.

Eğlenmiştik. Arkadaşça, hiçbir farklı amaç gütmeden, geçmişi irdeleyip durmadan... Sadece eğlenmiştik işte. O bana neler yaptığımı sormuştu, ben ona okulu ile alakalı sorular sormuştum. Dümdüz sohbet etmiştik.

Bu, benim o kadar uzun süredir yapmadığım bir şeydi ki iyi hissetmiştim. Göktuğ bana iyi gelmişti. Senelerdir arkadaşı olmayan ve arkadaş edinme yeteneği körelmiş biri olarak onunla konuşurken asla kendimi kötü hissetmemiştim. Hatta Göktuğ benim sıkıntılarımı, sorunlarımı biliyormuş gibi rahat hissetmem için elinden geleni yapmıştı.

Kısacası, güzel vakit geçirmiştim. Berbat başlayan bir gün, geçebileceği kadar güzel geçmişti ve en önemlisi mutluydum.

Çantamı yeni girdiğim odamda her zaman koyduğum yere koydum bu düşüncelerim eşliğinde. Her güzel şeyin sonu olduğu gibi bugünkü eğlencemin de bir sonu olmuştu. Yaşananlar hâlâ gerçek değilmiş gibi geliyordu bana. O kadar uzun süredir biriyle arkadaşça sohbet etmemiştim ki Göktuğ yanıma oturup benimle ilgilenmeye başlayana kadar bunun bir gereklilik olduğunun bile farkında değildim.

Çantamı sırtımdan ayırıp hareket özgürlüğünü bedenime verdiğimde aniden rahatlayan omuzlarım gülümsememe sebep olmuştu. Çok bir şey yapmasam da yorulmuştum. Tüm günü üç saatlik uykuyla ve çoğunu ağlayarak geçirdiğim içindi bu yorgunluğum.

Üzerimdeki kıyafetleri hızlıca değiştirip yorganımın altına girdim. Uykum vardı ama uyuyamayacaktım muhtemelen. Saat takıntım vardı, her saatte uyuyamazdım. Mesela saat akşam onu geçmeden uykudan ölüyor olsam bile uyuyamıyordum. Hava aydınlıksa ve ortamda bir ışık açıksa da aynı şekilde, tek damla uyku girmezdi gözüme. Bu yüzden şu anlık planım, yatakta dönüp durmak ve geleceğimi düşünmekti. Biraz da telefona bakardım belki.

Tam iyicene yatar pozisyonuna geçecektim ki telefonum onu elime almam konusunda ısrar edercesine ötmeye başlamıştı. Hafifçe doğruldum yatakta. Masanın üzerindeki telefonun ana ekranı yanıp sönüyordu, kimden olduğunu göremesem de birinden mesaj geldiğini görebiliyordum.

Telefonu avuçlarım arasına alıp gelen mesajlara baktım ana ekrandan. Gördüğüm mesajlarla dudaklarımda bir anda tebessüm oluşmuştu, engelleyememiştim.

Göktuğ: Pişt kızıl

Göktuğ: Vardın mı eve?

Ekran kilidini açıp mesajların üzerine tıkladım hızlıca. Cevap verecektim ama ne yazacağımı bilmiyordum. Bir gün samimi olduk diye sanki çok yakın arkadaşlarmışız gibi tepki vermek de istemiyordum, Göktuğ bunu yanlış anlayabilirdi.

Defne: Vardım

Defne: Sen vardın mı?

Göktuğ: İşe geçtim ben, mesaiye da daha var o yüzden şarkı dinliyorum

Koçum BenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin