32- "Gecikmeli Tutulan Söz"

11.1K 596 581
                                    

Bölüm başlamadan bir şey açıklayacağım. Arkadaşlar kitabın sonunda Göktuğ da Defne de ölmüyor, komplo teorilerinizi söküp atın. Yaşayacaklar yani apdşdpfşg

Uzun bir bölüm oldu, oylarınızı ve özellikle yorumlarınızı bekliyorum.

Sınırı sadece 400 yorum sınırı olarak koyacağım ama lütfen oy vermeyi de unutmayın. Anlamsız yorumları da sileceğim, kendinizi boşuna yormayın derim ödskfoer

Keyifli okumalar güzellerim, seviyorum hepiniziiii

Serdar Ortaç- Ayrılık İnsanlar İçin
Norm Ender- Son Uyku
Pera- Seni Seviyorum

Siz okurken düzeltmeleri yapacağım, çok takılmayın. Bekletmek istemediğim için atıyorum hemencecik.

¤¤¤

Genç çocuk derslerin tamamen bitmesiyle üzerindeki önlüğü çıkarttı ve çantasına sıkıştırdı hızlıca. Saat akşam üzeri beşi gösteriyordu ve dersi ancak bitmişti. Çok yorgun hissediyor olsa da bir söz verdiği için, sözden ziyade kendisi de Defne'yi görmeye fazlaca meraklı olduğu için bugün onunla buluşacaktı.

Randevulaşmışlardı.

Defne'nin bu randevu olayını şaka ile karışık bir şekilde söylediğinin farkında olsa da kendisi sanki hayatındaki ilk randevuya çıkıyormuş gibi büyük bir özenle hazırlanmıştı. Öyle ki sabahtan beri saçını bozmaya çalışan arkadaşları ile sayısız kez kavgaya tutuşmuş, etrafta gezen birkaç hastanın radarına bile girmişti.

Tıp fakültesine başladığından beri ilk kez kendisine bu kadar özen gösterdiği için arkadaşları tarafından soru yağmuruna tutulması da vardı tabii.

"Sevgili mi yaptın lan?" diye soran arkadaşı Göktuğ'un bu düşüncelerini boşa çıkartmayınca Göktuğ gözlerini devirip toparladığı çantasını sırtına taktı. Uğraşmak istemiyordu. Tek istediği şey bir an önce gidip Defne'yi görmekti.

"Gözlükler de çıkmış, lense geçmişiz. Bir özenmişiz, saçlar da yapılmış." Doğukan geriye çekilip daha net baktı Göktuğ'a. Ardından ıslık çalmış erkeksi bir şekilde kıkırdamıştı. "Vallahi kim içinse tüm bunlar, ilk buluşmadan aşık etmeyi planladın galiba kendine."

Bu cümle üzerine dibindeki aynaya baktı Göktuğ. "Gerçekten o kadar da iyi mi görünüyorum lan?" diye sormuştu en sonunda kendi kendine. Çünkü o kendini farklı görmüyordu, aynıydı. Sadece üzerine siyah bir gömlek giymiş, saçlarına fön çekmişti. Yapabileceği maksimum şey de buydu zaten.

"Gerçekten o kadar iyi göründüğünü milletin sana sulanmasından da mı anlamadın?"

Bir süre daha aynaya baktı Göktuğ, ardından omuz silkip sırtını duvara yaslamıştı. Derdi insanların onu yakışıklı bulması değildi, Defne onu güzel görse yeterliydi.

"Doğukan, çok yakışıklısın tamam." dedi Göktuğ sıkıntıyla. Dakikalardır Doğukan'ın hazırlanmasını ve hastaneden çıkabilmeyi bekliyordu ama hâlâ aynaya bakan arkadaşı buna pek izin verecek gibi değildi. "Artık şu hastaneden çıkabilir miyiz?"

Doğukan'ın keskin bakışları Göktuğ'a döndü bu cümlelerden sonra. Dikkat çekmeyecek bir şekilde onu buradan yollasa iyi olurdu, daha doğrusu dikkat çekmeden onu yanından yollaması gerekiyordu çünkü arkadaşının hiç hoşuna gitmediğini bildiği biriyle görüşecekti. Bir de kendi hakkında gizlediği şeylerin açığa çıkmasını istemiyordu. "Ben birini bekliyordum aslında." dedi içine içinde. Daha sonra ise sahte bir şekilde öksürmüş ve boğazını temizlemişti. "Editör gelecek, görüşmem var şu kitaplar için."

Koçum BenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin