20- "Senin Gibi Adamlara Çok Sevilmek Ağır Gelir."

12.2K 728 215
                                    

Öncelikle merhabaaaa ve 40k okunma için hepinize çok çok çok teşekkür ediyorummm, umarım daha nicelerini de görürüz bu kitapta ♡♡

Oy ve yorumlarınızı esirgemezseniz çok sevinirim, ben her gün yeni bölüm atmaya çalışıyorum da...

Neyseee çok da demagojiye gerek yok, bölümü umarım seversiniz keyifli okumalar oslddlfllşg

Pera- Biri Vardı

¤¤¤

"Bana bağırma Göktuğ!"

Herhangi bir odaya, kapıyı çarpıp girdikten sonra dudaklarım arasından süzülen ilk kelimeler bunlar olmuştu. Anlaşamıyorduk. Göktuğ ile asla anlaşamıyorduk. Ufacık sorunlar büyüyüp kocaman oluyordu ve bu çok can sıkıcıydı.

"Sanki makarnayı yakmanı ben tembihledim sana ya! Sen beceriksizsen ben ne yapayım?"

Gözlerimi devirip az önce girdiğim odayı inceledim göz ucuyla. Burası misafir odası olmalıydı. Duvara yakın bir köşeye konulmuş kanepeye rahatsız bir edayla oturup derin bir nefes aldım. Neyi paylaşamadığımız hakkında hiçbir fikrim yoktu. Konu aslında beş saat önce yaktığım makarna ya da doyuramadığımız karnımız da değildi.

Düşününce konu da yoktu.

Göktuğ birden ben sinir olayım diye saçmalamaya başlamıştı. Ben rahatsız olduğumu söyledikçe de devam etmişti saçma sapan şeyler söylemeye. Kendince olan eğlencesini benim tepkilerim bozunca da bana bozulup kavga çıkartmıştı ve konu bir şekilde onu aç bıraktığıma, bir makarna haşlamayı bile beceremediğime gelmişti.

Yanaklarımı şişirip kollarımı göğsümde bağladım ve sırtımı arkama yasladım. Onunla anlaşabilmeyi gerçekten de çok istiyordum ama olmuyordu işte. Her yaptığım hareketle alay etmeye hak buluyordu kendine.

Ya da ben fazla alıngandım, bir fikrim yoktu...

Kapı ani bir hareketle açılıp duvara sertçe çarpınca gözlerimi o tarafa doğru çevirip gelen kişiye baktım. "Beni şu hâlimle kaldırıp ayağına getirttin ya" Kapıyı açmak için havaya kaldırdığı koltuk değneğini yere koydu tekrardan. "Helal olsun sana Defne. İstediğini hep alıyorsun."

Kapı ağzında dikilen bedenine baktım bir süre. Ardından istemeye istemeye de olsa ayaklanıp onun yanına vardım birkaç adımda. Buraya gelmesi gerektiğini ben söylememiştim, peşimden gelen kendisiydi. Ve sanki ben ona gel demişim gibi beni suçluyordu.

Sahiden, Göktuğ niye hep beni suçluyordu?

Düşündüklerimi dilime mıhlamaya karar verip koltuk değneğinin tekini kendi elime aldım hızlıca. Sol kolu sağlam olmadığı için yapmıştım bunu. "İçeriye gidip uzansan daha iyi olur." demiştim kolunu omzuma attıktan sonra. Aynı zamanda ben de sırtına yönlendirmiştim boşta olan kolumu.

"Sorunlarını hep kaçarak halletmeye çalışıyorsun Defne."

Sesi uysal olsa da kurduğu cümle sinirimi bozduğu için alttan alttan ona baktım. Bana onca şey söyledikten sonra, alay ederek kalbimi kırdıktan sonra beni kaçmakla suçluyordu. Kaçmamı sağlayan kişi olarak kendisinde hiçbir suç olmadığı iddiasındaydı. Kaldı ki kaçma konusunda benden daha iyi olduğu da aşikardı.

"Hakaretlerini dinlemediğim için üzgünüm. Aşağılamalarını müsait bir zamanımda dinleyeceğim."

Kısık sesle güldü bu cümlelerim üzerine. Omzumdaki kolunu bulunduğu yerden çekip elimdeki koltuk değneğini de almıştı hızlı hareketlerle. "Tek bana tahammülün yok biliyor musun?" diye sordu beni ardında bırakıp büyük iki adım attıktan sonra.

Koçum BenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin