❄️

379 44 42
                                    

"Eve gitmen lazım değil mi?"

"Hayır."

"Ama geç oldu."

"Yarın okula gitmeyeceğim. Abimin haberi var. Hatta işten sonra gelecekti, çok geçmeden burada olur."

"Okulu aksatmaman gerek."

"Seni burada tek bırakır mıyım sence?"

"Annem buradan çalışacak, yanımda olacak yani."

"Ben de burada olmak istiyorum."

"Ama gitmen lazım."

"Sinir bozucu."

"Biliyorum ama yapacak bir şey yok." 

Olduğu yerde daha dik oturmaya çalışırken tıkandığını hissetmesiyle paniklediğinden dolayı gözleri kocaman açılmıştı. O şey birkaç saniye sürmüş olsa da Kei korkup bir anda ayaklanarak "Tadashi ne oldu?!" diye bağırdığından dolayı koltuktaki kadın da korkup yanlarına gelmişti hemen.

Tadashi derin ve sık nefesler alıp verirken Kei'nin tuttuğu elini sıktı sanki güç alıyormuş gibi. Birkaç saniye sonra bu da durmuş, normal hâle dönmüştü çocuk. Kendisine korkuyla bakan iki yüze bakıp konuştu. "Bir an nefesim kesildi de.."

"Tanrım! Çok korktum.." diye mırıldandı kadın kendi kendine ve koltuğa tekrardan oturdu. Hâlâ kalbi küt küt atıyordu, her şeye çok korkuyordu haklı olarak.

"Şimdi iyisin değil mi?"

"Hm hm. Sadece biraz.." Eliyle boğazını tutar gibi yaptı. "Daralmış hissettiriyor."

"Bu normal sanırım, Yamaguchi-san?" derken sorar gibi kadına baktı. O da gözlerini yerden ayırmadan "Normal. Doktor böyle olabileceğini söylemişti."

Sessizlik olduğunda bunu bölen kapının tıklanması olmuştu. Akiteru'ydu gelen. İçeri girdiğinde "Merhaba!" diye selam verdi gülümseyerek.

"Hoşgeldin canım." 

"Tadashi, geçmiş olsun. Çok üzüldüm hastalanmana."

"Teşekkür ederim."

"Nasıl oldu ki acaba?"

"Bilmiyoruz."

"Ama bir sorun yok değil mi? Kolayca iyileşeceksin?"

"Hm hm. Bir süre kalıp çıkacağım."

"Daha kötüsü olmadığına şükredelim." derken gözü kenarda yere bakarak oturan kadına kaymıştı tekrardan. Bir şeyin ters olduğunu hissettiğinden dolayı sertçe yutkundu. "Siz de endişelenmeyin Yamaguchi-san."

Kadın ona zoraki bir gülümsemeyle bakıp biraz yana kaydı çocuğun geldiğini yeni fark edercesine. Kafası dolu olduğundan dolayı gerçekten de yeni gelmişti aklına.

"Ayakta kaldın."

"Teşekkürler ama gitsem iyi olacak. Çok kalabalık olmasın oda, hem birkaç işim de var."

"Peki o zaman. Seni geçireyim." 

Kadının teklifini reddetmemesinin nedeni bir aksilik olup olmadığını soracak olmasıydı. Tadashi'nin sormasının uygun olmayacağını düşünmüştü.

"Yarın akşam tekrar gelirim, görüşürüz."

"Görüşürüz."

İkili kapıdan çıktıktan sonra Akiteru cevaptan korkmasına rağmen derin bir nefes alıp kadına baktı. O da Tadashi'yi çok sevdiğinden dolayı kötü bir şey olması ihtimalini düşünmek istemese de sormalıydı.

"Yamaguchi-san, bir şey sorabilir miyim?"

"Tabii."

"Şey..başka bir sorun mu var?"

Kadın duyduğu şeyle dolu gözlerini ona çevirip başını salladı yavaşça. 

"A-ağlıyor musunuz? Yanlış bir şey mi söyledi-"

"Ölüm ihtimali varmış."

Kadının yanakları yine ıslanmaya başladığında Akiteru şaşkınlıkla bakakalmıştı. Sadece ateşi olduğu için gelip ölüm ihtimali olan bir hastalıkla mı karşılaşmışlardı yani?

"N-nasıl?"

"Eğer tedaviye geç kalmışsak ilaçlar etki etmeyebilirmiş. Etmezlerse de hastalık gittikçe ağırlaşacağı için ölebilirmiş."

Ölmek kelimesini kullandığı her an boğazında bir yumru hissediyordu. Sadece bir ihtimal olsa da düşünmek istemiyordu.

"Korkmayın lütfen! Tadashi bunun üstesinden gelecektir." Kadını sakinleştirmek için sarfedebildiği tek kelimeler bunlardı. Şok olmuş gibi hissediyordu.

Kadın "Gelecek.." diye mırıldanarak olabildiğince gülümsedi ve ilerlemeye başladı tekrardan. Akiteru da sessizce takip etmişti onu.

O hastaneden çıktığında kadın odaya dönerken Kei'nin telefonu çalmış, ekrandaki Akiteru yazısını gördükten sonra "Annem." diye mırıldanarak kapıya ilerlemişti. Niye öyle dediğini bilmiyordu, ağzından bir anda çıkıvermişti.

"Efendim?"

"Biliyor musun?"

"Neyi?"

"Tadashi'nin ölüm riskini." dediği an Kei olduğu yerde donakalmıştı. Bir anda aklı bulanıklaşmıştı, yanlış duyduğuna inanmak istiyordu.

"Ne saçmalıyorsun?"

"Annesiyle konuştum, böyle bir ihtimalin var olduğunu söyledi."

Kei gergince gülerken "Şaka, değil mi?" diye sordu güçsüz bir sesle. Abisi bunu fark ettiği için sesli bir nefes verip "Şaka değil Kei." diye yanıtlamıştı onu. Bunu duyduğu an gözlerinin dolduğunu hissetti.

Telefonu daha kapatmadan kulağından ayırdığında boş bakışlarını karşısındaki cama çevirmişti. Dünyadan soyutlanmıştı sanki; etrafını geç, kendi düşüncelerini bile algılayamıyordu şu an.

"Hayır." diye mırıldandı kendi kendine. Normalde hep mantığını kullansa da konu Tadashi'ye gelince duyguları çok daha öne geçiyordu, şimdi olduğu gibi. Gözlüğünü çıkarıp koluyla gözlerini sertçe sildi.  "Böyle bir ihtimal yok."

"Kei?" 

Kolunda hissettiği elle yerinden sıçrayıp merakla bakan kadını görmüştü. "İyi misin canım?"

"Tadashi'ye bir şey olmayacak, değil mi?" Titrek sesiyle söylediği bu şeyden sonra kadın dudaklarını birbirine bastırıp ona bakmayı sürdürdü. Kei bunun üzerine tekrar konuşmuştu. "Çok küçük bir ihtimaldir, ciddi bir şey değildir. Tadashi iyileşip buradan çıkacak."

Kadın ağzını açmazken başını salladı ve sesini güçlü tutmaya çalışarak konuştu. "Evet, iyileşip çıkacak."

Kei başını sallarken ağlamak üzere olduğu için kadın dayanamayıp sarılmıştı ona. Çocuğun uzun bedenine yetmese de en azından bir yardımı olacağını ummuştu.

Kei'nin dudaklarından sessiz hıçkırıklar dökülürken "Bir şey olmayacak, Tadashi atlatacak." diyerek korkusunu azaltmaya çalışmıştı kadın. Kei kendini geri çekerken gözlerini tekrardan sildi. "Siz Tadashi'nin yanına geçin. Ben annemle konuşacağımı söylemiştim."

"Tamam canım." Çocuğun omzunu sıvazlayıp "Sakin ol, sakın korkma." demiş ve ayrılmıştı yanından. Kei derin bir nefes alıp gözyaşlarını tutmaya çalışarak lavaboya ilerledi. Sakinleşip gidecek ve Tadashi'ye hiçbir şey belli etmeyecekti.


saudade || TsukiYamaWhere stories live. Discover now