❄️

285 32 82
                                    

Güneş ışıkları cama vurmaya başladığında huzursuzca kıpırdandı Kei. Gece boyu gözünü kırpmayı geç, doğru düzgün uzanamamıştı bile. Oturup Tadashi'yi izlemiş, dışarı çıkıp yağmur altında ağlamış, uyumaya yanaşmamıştı. İstemediğinden de değildi aslında. Sadece yapamayacağını biliyordu.

Kendisi bile bu hâldeyken Tadashi'nin içten içe daha kötü olduğunu biliyordu. Çocuğun dışa yansıtmamaya çalıştığının da farkındaydı, bunu ne kadar sürdürebileceğini merak ediyordu ama. Belki bugün bile patlayabilirdi.

Işık bu sefer gözüne girdiğinde küfür ederek kalktı ve kapıya ilerledi. Çok açtı, en son akşam yemeği yemiş ve üstüne tüm gece uyanık kalmıştı. Gece bir şey yemek de gelmemişti içinden, bir şeyler içmişti sürekli ama tabii onlar acıkmasına engel değildi. O yüzden şimdi karnı her iki dakikada bir guruldayıp sinirini bozuyordu.

Koridorlardan hızlıca geçip dışarı çıktıktan sonra açık olma ihtimali olan bir yer düşündü ama hastanenin etrafını pek bilmiyordu. O yüzden dolaşıp bulmak zorundaydı.

Islak sokaklarda olabildiğince hızlı yürürken sonunda açık bir yer bulmuştu. Tadashi uyanırsa yalnız kalsın istemediği için odaya erkenden dönebilmek istiyordu. Dükkana girince camın arkasındaki tepsilere dizilmiş yiyeceklere baktı. Tadashi'ye de alacaktı çünkü çocuğun midesi zaten kötüydü, o hâldeyken hastane yemeği yemek işkence gibi oluyordu.

İkisine yetip hatta artacak kadar aldıktan sonra çıkıp tekrar yürümeye başladığında yağmur başlamıştı. İki gün önce yağmur altındayken ağlamıştı, ondan sonra her yağdığındaysa garip hissetmişti. Yine ağlayası geliyor gibiydi. Buna ihtiyacı da vardı zaten aslında ama ağlamayacaktı. Kendini ağlarken güçsüz hissediyordu ve böyle hissetmekten nefret ediyordu.

Hastaneye geri döndüğünde hemen odaya çıktı ve sessizce kapıyı açtı. Tadashi henüz uyanmamıştı ama kapı sesiyle kıpırdanmıştı biraz. Kei bunun üzerine kapının önünde biraz beklemiş, sonra oturmuştu yatağın yanındaki sandalyeye. Gözlerini önce çocuğun yüzünde, sonra örtüyle yarım yamalak örtülmüş vücudunda gezdirdi. Kollarında çok belli olmayan küçük morluklar vardı. Kei bunların başka yerinde olup olmadığını merak etse de soramamıştı. Eğer varsa Tadashi'nin çok kötü hissedeceğini biliyordu çünkü.

Sandalyeden kalkıp koltuğa geçtiğinde getirdiği poşeti açtı ve sadece karnının gurultusunu geçirecek miktarda yedikten sonra geri kapattı. Tadashi'yle yemek istiyordu. 

Çok geçmeden -yaklaşık yarım saat sonra- uyanmıştı çocuk da. Uyandığı an vücudunun ağrısı yüzünden hiç kıpırdayamamış, Kei de fark etmemişti uyandığını çünkü kendisi uyukluyordu ama Tadashi bir şeyler mırıldanıp oturur hâle geldiği anda canlanmış gibi ayağa kalkmıştı.

"Günaydın. Uyanık mıydın?" diye sordu Tadashi çatallaşmış sesiyle. Hem yeni uyandığından hem de sürekli kustuğundan dolayı garipti sesi.

"Bir saat falan oldu uyanalı." diye ufak bir yalan söyledi Kei. Uyumadığını söylese Tadashi'nin kızacağını ve üzüleceğini biliyordu. 

"Neden erken uyandın ki? O poşet ne?"

"Kahvaltılık bir şeyler aldım. Hastane yemeklerini yemekte çok zorlanıyorsun ya, hem ben de onlardan yemek istemiyorum."

"Teşekkür ederim."

Tadashi yüzündeki hafif gülümsemeyle esnedikten sonra yana dönüp bacaklarını yataktan sarkıttı ve terliklerini giydi. Ayağa kalktığındaysa başının fazlasıyla dönmesiyle yatağa tutunmuştu. 

"Yataktan her kalktığımda böyle oluyor." diye mırıldandı çocuğun yanına ilerlerken. Açıklama yapma gereği duyuyordu istemsizce.

Yan yana oturduklarında Tadashi hemen poşete uzandı. Her ne kadar midesi onu mahvediyor olsa da çok acıkıyordu ve yemek istiyordu kusacağını göz ardı etmeye çalışarak. 

"Çok almışsın."

"Sonraya da kalır istediğinde yersin diye."

Tadashi bir şey demeden sandviçlerde birini eline alıp ısırdı ve çiğnerken Kei'ye döndü. Yanaklarının dopdolu olması komik olduğu için Kei istemsizce kıkırdamış, onun kıkırdamasına da Tadashi gülmüştü.

Ağzındakini yuttuğunda ona bakakalmış çocuğa "Sen de yesene." diye mırıldandı hafif bir utançla. Kei de ona bakakaldığını fark edip içinden kendine kızarken bir şey demeden önüne döndü ve sandviçi aldı.

Midesi bulanmadan önce yiyebildiği kadar yiyebilmek için lokmalarını aşırı hızlı bir şekilde çiğneyip yuttuğu için bayağı yiyebilmişti. Sonunda daha çok yiyemeyecek raddeye geldiğinde arkasına yaslandı ve elini karnına koyup gülümsedi. "Doydum, mutluyum."

"Bulanıyor mu?"

"Çok az." 

"Umarım kusmadan geçer."

"Umarım." Odada turlamak için ayağa kalkmaya yeltendiğinde başı yine döndüğünden dolayı düşecek gibi olduğu için tutunmaya çalıştığında elini nereye koyacağını bilemeyip Kei'ye tutunmuş ama çocuk ona göre aşağıda kaldığı için düşmüştü. Tek bacağı Kei'nin üstünde kalırken kalçası koltuktaydı, çocuğun eli de belinde..

"Ö-özür dilerim, bir anda dengemi kaybettim."

"Sorun değil. İyi misin?" 

"Hm hm." 

Yine birbirlerine bakakaldıklarında Kei farkında bile olmadan çocuğun belindeki elini sıkılaştırmış ve ona doğru yaklaşmıştı. Gözleri dudaklarına indiğinde Tadashi sesli bir şekilde yutkundu ve çocuğun dudaklarına sabitlenmiş gözlerine bakmaya devam etti.

Kei'nin daha çok yaklaşmasıyla burunları birbirine değdiğinde Tadashi hastalığı yüzünden ona böyle yaklaşmaması gerektiği için bir anlığına geri çekilmek istese de içindeki istek öylesine büyüktü ki, mantığını göz ardı etmişti.

Ondan ters bir tepki gelmediğinde Kei cesaretini kaybetmeden önce dudaklarını çocuğun yumuşak dudaklarıyla birleştirdi. Bunu yaptığı anda ikisi de kalbinde bir şey hissetmiş ve istemsizce gözlerini kapatmışlardı. 

Uzun zamandır istedikleri şeyin gerçekleştiğine ikisi de inanamıyordu. Oldukları yeri, içinde bulundukları durumu ve her şeyi unutmuşlardı sanki. Gerçek olan tek şey birbirini örten dudaklarıydı.

Ayrıldıkları anda Tadashi kollarını çocuğun boynuna doladı ve yüzünü omzuna gömdü. Hem utandığından hem de ağlayacak gibi hissettiğinden dolayı yüzünü saklama gereği duymuştu. Ayrıca sarılmayı da istiyordu.

"Tadashi.." Kei'nin mırıldanmasına karşılık vermediğinden dolayı birkaç saniyelik sessizlik olmuştu. Sonra Kei konuşması gerektiğini fark edip derin bir nefes aldı. "Seni seviyorum."

Tadashi'nin gözleri anında dolduğunda akmamaları için kendini sıkarken çocuğa daha sıkı sarıldı. Konuşmak istese de boğazı düğümlenmiş gibi hissediyordu.

Onun titrek nefesini hissettiğinde Kei'nin de gözleri yanmaya başlamıştı. Onu ağlatmak istememişti. Ağlasa da hemen iyi hissettirmek için elinden geleni yapardı ama direkt ağlamasını istemiyordu.

Cevap gelmeyince ağlıyor mu diye yüzüne bakmak için geri çekilecekken Tadashi kollarını daha da sıkılaştırıp konuştu. "Ben de..ben de seni seviyorum."


Olmuş mu bi şey söyleyin habsjwbdbw



saudade || TsukiYamaWhere stories live. Discover now