7.4K 251 67
                                    

Jimin anlatımı°

Hiç ummadığınız bir anda karşınıza iyi
ya da kötü birşeyler çıkar.

Benim karşıma çıkan şey iyi mi yoksa
kötü mü tam olarak kestiremiyorum.

Evet ben Park Jimin küçük yaşta annesini ve babasını kaybedip rutubet kokan bir yetimhane odasında yaşam mücadelesi veren Park Jimin.

Bir kaç saat sonra belkide hayatımın dönüm noktası olacak bir karar verecektim. Bu kararı vermeye hazır mıyım bilmiyorum.

Bilirsiniz ki 18 yaşına gelen kişiler artık yetimhanede kalamaz dışarı gidip kendi hayatlarını kurarlar. Bende birazdan ya hayatımı kuracaktım ya da hayatımı mahvedecektim.

Eminim ki neye karar vermem gerektiğini çok merak ediyorsunuzdur.

Ailemden kalan tek kişi olan dedem bana bir teklif sunmuştu ya dünyanın her yerinde şirketleriyle ve yakışıklılığıyla bilinen Jeon Jungkook'un eşi olacaktım ya da beni ömrümün sonuna kadar tek odalı bir yere kapatacaktı.

Hangi dede torununa böyle birşey yapabilir ki? Ah! tabiki benim dedem. Bunca zaman bir kere bile arayıp sormadığı torununa şimdi gelmiş teklif sunuyordu.

Tabiki dedem herşeyi yapabilecek güce sahipti. Belki beni tek odalı bir yere kapatmazdı ama daha kötü şeyler yapabilirdi.

Bu yüzden verebileceğim tek doğru karar evlenmeyi kabul edip başıma gelebilecek herşeyi kabullenmekti.

Belki Jeon Jungkook kalan yıllarımda bana daha güzel şeyler yaşatırdı.

"Artık şu siktiğimin kararını verir misin?"
Dedemin sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. Tabi ya bekletilmeyi sevmezdi.

"Tamam Jeon Jimin olmayı kabul ediyorum"
Ağızımdan çıkan kelimeleri duyunca dedemin gözlerinin içi parladı.

Daha ben ne olduğunu anlamadan telefonu alıp birilerini arayıp haber verdi.
"Bu işin fazla uzamaması lazım. Yarın bir araba seni almaya gelecek ve herşeyi halledeceğiz"

Cümlesini kurduktan sonra çekip gitmişti. Bende başımı yastığa koyup yarını düşünmeye başladım. Düşüncelerim göz kapaklarımın ağırlaşmasıyla son bulmuş kendimi derin bir uykuya bırakmıştım.

 -

Dedemin dediği gibi sabah bir araba beni almış ve önce hazırlanmam için bir yere sonrada nikah salonuna getirmişti.
Ben bekleme odasında öylece dururken kapı çaldı.

Kısaca gir dedikten sonra dedemdir diye kafamı kaldırmamıştım.
"Herkes bizi bekliyor. Eğer hazırsan insanları daha fazla bekletmeyelim"

Duyduğum yabancı sesle başımı kaldırıp sesin sahibine baktım. Sanırım bu Jeon Jungkook olmalı. Dün biraz onu araştırmıştım resimlerde yakışıklı duruyordu ama gerçekte dahada yakışıklı duracağını düşünmemiştim.

Tanrım bir meteorla evleniyorum! Fazla sustuğumu anladığım da konuşmaya karar verdim.
"Ah şey evet hazırım bekletmeyelim insanları"

Cümlemi bitirip ayağa kalktım. Elini uzatmış tutmamı bekliyordu. Tabiki hemen tutmuştum. Gözlerimi ellerimize indirdiğim de çok tatlı bir manzara vardı. Benim küçücük tombul ellerim onun iri ve büyük elinin içinde kaybolmuştu.

Ona baktığımda onunda aynı yere bakıp iç çektiğini gördüm bu gülümsememe neden olmuştu.

 -

Sonunda nikah işleri bitmişti ve şimdi lüks bir arabayla eve dönüyorduk. Araba kocaman bir villanın önünde durunca ağızım şokla açıldı.

Bu kadar şey bana çok fazlaydı. Ben rutubet içinde yaşamaya alışmıştım.
"Hadi bakalım hava soğumaya başladı hemen içeri girelim eşimin ilk günden üşütüp hasta olmasını istemem"

Eşim mi demişti o? Tanrım eşim dedi. Fazla düşüncelere dalmadan onun dediğini yaparak aşağı inip onu takip ettim.

Evin içerisi dışarıdan daha güzeldi. Sade bir şıklığı vardı.

"Burası çok güzel"

"Ah evet öyle ama eğer beğenmediğin bir kısım varsa değiştirebiliriz."

Bu adam gerçekten çok nazikti.

"Hayır, hayır böyle çok güzel değiştirmeye gerek yok"

"Tabii sen nasıl istersen."

Elimi tutup beni üst kata çıkarttı. Önümüze çıkan ilk odaya girmiştik.

"Bak burası giyinme odası ben senin ne tarz giyindiğini bilmediğim için birşeyler aldıramadım o yüzden bir kaç gün benim kıyafetlerimle idare edersin sonra seninle alışverişe çıkarız istediğin herşeyi alırız."

Gerçekten çok ince ve güzel düşünüyordu. Bir cevap bekler gibi yüzüme bakıyordu.
"P-peki"

Yüzünde bir sırıtma oluşmuştu çünkü lanet olsunki utanınca aşırı derecede kekelerdim.
Vakit kaybetmeden elimi tutup başka bir odaya soktu beni.

"Burası yatak odası ben sade şeyleri sevdiğim için burayı da öyle döşemişler. Dediğim gibi istediğin zaman değiştirebilirsin."

Oda genellikle gri tonlardan oluşuyordu ve aşırı güzeldi ben burayı nasıl değiştirebilirdim ki?

"Aslında değiştirmek isteyeceğimi pek sanmıyorum çünkü burası çok sade ve güzel"

Cümlemden sonra hafif tebessüm etmiştim. Oda aynı şekilde bana tebessüm ettiğinde elimi bırakıp biraz ileriye gitti.

"Şimdi benim bir duş alıp üstümdeki resmi kıyafetlerden kurtulmam lazım sende duş almak istersen aşağıda iki tane banyo var benim dolabımdan da istediğin şeyleri alıp giyebilirsin"

Kısaca teşekkür edip giyinme odasına girdim. Bana olacak hiç bir şey yoktu. Malûm benim boyum kısaydı onunki uzundu eğer bunları giyersen içinde kaybolurdum.

"Ne diye bu kadar kısayım ki?"
Dolabın içerisine bakıp beyaz bir tişört aldım. Sanırım bu kadar yeterliydi.

Kısa bir duşun ardından beyaz tişörtü üzerime geçirdim. Zaten uzun ve bol olduğu için alt kısmını kapatmıştı.

Yatak odasına girip kendime battaniye aramıştım. Sonunda bulduğum battaniye ve yastıkla beraber aşağıdaki salona indim.

İlk günden onunla yatamazdım benden rahatsız olabilirdi. O yüzden koltuğun üzerine bıraktım bedenimi. Bugün çok yorucu geçtiği için gözlerim direkt kapanmış ve derin bir uykuya dalmıştım.

 -

Bir anda gelen fic yazma isteğimle başladım umarım sonu gelir ve yazmayı becerebilirim...

D e c i s i o n sWhere stories live. Discover now