13°

1.8K 157 10
                                    

Jimine göre zaman hiç geçmiyordu. Taehyungun gitmesinin üzerinden 2 saat geçmişti.

Jungkookta onunla beraber çıkmış onu bıraktıktan sonra işe geçeceğini söylemişti.

Ne zaman geleceğini bilmeyen Jimin mutfakta bildiği şeyleri pişirmeye çalışıyordu.

Niyeti eşine güzel bir sofra kurup, onunla güzel sohbetler etmekti.

Ah eşi demişken.

Jimin geçen gün eşinin ağzından duyduğu "seni seviyorum" kelimesini unutmamıştı.

Hem nasıl unutabilirdi ki? Taehyungdan sonra ilk defa birinden duymuştu bu kelimeyi.

O sadece sevmeyi arkadaşça tatmıştı. Aşk ne demek bilmiyordu.

Bunu zamanla Jungkooktan öğrenebileceğini biliyordu. Sonuçta Taehyungdan arkadaşça sevmek ne demek öğrenmişti.

Sırada Jungkookun bildiklerini öğrenmekteydi.

Elbette Jungkookun ona ilgi göstermesi çok hoşuna gidiyordu. Ama aşk sadece ilgi göstermek miydi?

Bir gün bu soruların cevabını Jungkookla birlikte öğrenecekti.

Şimdi Jungkook un hislerine ayak uyduracaktı.

...

Tüm yemekler hazırdı. Şimdi sıra romantik bir sofra kurmaktaydı.

Elbette bu iş Jiminden sorulurdu. Boşuna internete girip romantik sofra nasıl kurulur diye arattırmamıştı.

Hoşuna giden bir videoyu açıp ona göre kurmuştu sofrayı. Heyecanlıydı ve kalbi deli gibi atıyordu.

İki tane kırmızı olmasına özen gösterdiği mumlardan getirip birini bir başa diğerini diğer başa koyup yakmıştı.

Sofrada tek eksik Jungkooktu ve oda birazdan gelirdi.

En azından Jimin öyle sanıyordu.

...

Sandığı gibi olmamıştı. Özenle hazırladığı yemekler soğumuş, güzelce yaktığı mumlar sönecek duruma gelmişti.

Ortada hala olması gereken kişi yoktu. Şuan Jimin bunu düşünmüyordu. Çünkü Jungkooku beklerken uykuya yenik düşmüştü.

Başını özenle kurduğu masaya bırakmış uyuyordu.

Çok beklemişti. Zaten hayatta en çok beklemek yormaz mıydı insanı?

...

Saat ikiye geliyordu ve Jungkook arabayı park etmiş eve doğru yürüyordu.

Saatlerdir Jimini görmüyordu ve çok özlemişti ondandı hızlı adımları.

Çelik kapıyı açıp içeriye girdi. Ayakları direkt odalarına gitmişti.

Jiminin bu saate kadar bekleyemeyeceğini biliyordu çünkü yurtta hep erken yatar erken kalkarlardı.

Oda Jiminin uyuyabileceğini düşünüp odalarına çıkmıştı. Uyuduğu doğruydu ama odalarında değildi.

"Jimin-ah nerdesin?" Boş odada gözlerini gezdirip Jiminin olmadığını gördüğünde uyuduğu fikri aklından çıkmıştı.

Üst kattaki tüm odalara bakmış ama aradığı bedeni bulamamıştı. İcinde gitmiş olma korkusu istemeden yayılıyordu ve bu sefer adımları Jimini özlediği için değil gitmiş olma ihtimalinden dolayı hızlıydı.

Sonunda aradığı bedene güzel bir sofranın başında uyurken bulmuştu. Gözleri önce şaşkınlıkla açılmış sonra üzüntüyle kapanmıştı.

Kafasını elleri arasına alıp kendine vurmaya başlamıştı.

"Aptal! Aptal kafam!" Boktan işler yüzünden eve geç gelmişti ve Jiminin attığı büyük adımdan mahrum kalmıştı.

Ondan kendisine kızıyordu. Keşke o son gereksiz toplantıya gitmeseydi de eşiyle gelip yemek yeseydi.

Şimdi nasıl telafi edecekti bu durumu?

Gözünden düşen damlaları umursamadan  minik bedenin yanına yaklaşıp yanağını okşadı.

"Bebeğim." Titreyen sesiyle mırıldandı. Fakat karşı taraftan tepki alamamıştı.

"Güzelim. Hadi kalk belin tutulacak burda." Onu kucağına alıp götürebilirdi ama ondan şimdi özür dilemek istiyordu. Yoksa uyuyamazdı.

Jimin mırıldanarak hafif olan uykusundan sıçrayarak uyanmıştı.

"Şşşh sakin ol benim bebeğim." Jimin gözlerini minik elleriyle ovalayarak karşısındaki bedene bakıyordu.

"Jungkook geldin mi? Bende sana yemek yapmıştım aç mısın?" Sanki Jimini orda saatlerce bekleten Jungkook değilmiş gibi hala onu düşünüyordu.

Jimindi bu. İçinde bir gram bile kötülük yoktu. Kıyamıyordu kimseye.

"Özür dilerim bebeğim. Bir toplantım vardı o yüzden gelemedim. Bunu telafi edicem tamam mı?" Minik bedeni kucağına alarak odaya doğru adımlamıştı. "Ama şimdi uykun açılmasın güzelce uyuyalım"

Kucağındaki beden birşeyler mırıldanarak başını boynuna sokmuştu.

Mutluydu Jimin çünkü Jungkookla yatacaktı. Onun kokusunu çok seviyordu.

Odaya geldiklerinde Jungkook minik bedeni yatağa bırakmış. Kendiside üzerini değiştirdikten sonra yanına yatmıştı.

Komidinin üzerinde duran telefonu alıp işini halledip kökten kapatmıştı. Kimsenin onu ne şimdi ne de sonra rahatsız etmesini istemiyordu. Yalnızca eşiyle ilgilenmek istiyordu.

Minik beden yatağın ucunda olduğundan Jungkooka doğru yuvarlanıp başını iri bedenin göğsüne yaslamıştı.

"İyi geceler bebeğim" Jungkookta gülümseyerek göğsüne yaslanan bedene sarmıştı kollarını.

Ama duyduğu şeyle gözlerinin irice açılmasına engel olamamıştı.

"İyi geceler kook" başını yasladığı göğüse sürttü. "Geçen gün cevap verememiştim uyuyordum. Nasıl sevdiğimi bilmiyorum çünkü sevmenin kaç tür olduğunu bilmiyorum ama bende seni seviyorum kook."

...

Bölüm arası uzamasın diye bulduğum ilk boşlukta yazdım.

Ne kadar oldu bilmiyorum ama umarım beğenirsiniz.

🤧🥺





D e c i s i o n sWhere stories live. Discover now