2.3K 162 43
                                    

Aradan bir hafta geçmişti. Jimin hala ortalarda yoktu. Jungkook kendini içkiye ve sigaraya vurmuştu. Acılarının böyle dineceğini,Jiminin böyle geleceğini düşünüyordu.

Öyle kötü haldeydi ki yerinden kalkacak gücü bile kalmamıştı.

Jimin tarafında durumlar bambaşkaydı. Kafasını toplamak için yetimhaneye en yakın arkadaşının yanına gelmişti.

Bir haftadır ağlıyordu. Göz yaşı kalmadığı için gözlerinden kan akıyordu.

Ama bu ağlamaması için bir sebep değildi.
Yakın arkadaşı gidip Jungkooku sevmeyi denemesini söylüyordu ama o dedesinden bu denli utanırken Jungkookun karşına çıkmak istemiyordu.

"Yüklü bir miktara torununu satmak he" Jimin, Taehyungun dizine başını koymuşken sinirle mırıldandı.

"Aşağılık herif onu bulduğum yerde geberticem" hala sinirle konuşmaya devam ederken Taehyung dizinde yatan bedenin saçlarını okşarken onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Bebeğim biliyorum dedene çok kızıyorsun ama Jungkookun yanına gitmelisin. Kim bilir o ne haldedir seni sevdiğini söylemiş ve sen  bir haftadır gitmiyorsun yanına. Onun yüzünden gittiğini düşünüyordur." Derin bir nefes aldı.

Jimini nasıl ikna etmesi gerektiğini bir haftadır düşünüyordu.

"İstersen beraber gidelim yanında olurum hm ne dersin güzelim" Jimin Taehyungun dedigiyle ona bakmaya başladı.

O da gitmeyi çok istiyordu. Ama ne diyeceğini bilmiyordu. Belki doğaçlama bir şeyler diyebilirdi en azından yanında olurdu.

"Hayır taetae sen burda kal geri dönmen zor olacaktır. Ben gidip konuşmayı deneyeceğim." Yattığı yerden doğrulup Taehyungun yanağına öpücük kondurarak ayağa kalktı.

Üzerine tişört ve pantolon geçirip saçlarına şekil verdi.

"Bana haber vermeyi unutma tamam mı bebeğim?" Taehyungun sarılırken kurduğu cümleye karşılık kafasını salladı minik beden.

"Merak etme taetae ilk işim sana haber vermek olacak."

-

Taksiden inip büyük evin önünde bir kaç dakika bekledi.

Hala ne demesi gerektiğini düşünüyordu. Aceba Jungkook ne haldeydi?

Sonunda düşünmeyi bırakıp eve doğru adımladı. Anahtarı yoktu ve mecburen zile basmak zorunda kaldı.

Kapının ardından kırılma ve ayak sesleri gelince korkup bir iki adım geriye kaçtı.

Sonunda kapı açılınca görmek istediği bedenin yüzüne baktı. Tabi bakılacak bir yüzü kalmamıştı.

Gözleri kan çanağına dönmüş. Yanaklarında minik minik kesikler vardı. Jungkook şaşkın şaşkın karşısındaki bedene bakıyordu.

"Siktiğimin halüsinasyonu" Jungkook tam kapıyı kapatıyordu ki Jimin kapının arasına ayağını koyup kapanmasına engel oldu.

"J-Jungkook gerçeğim ben" Jungkook tekrar karşısındaki bedene baktı. İnanmak istiyordu geri geldiğine. Ama hala halüsinasyon olduğunu düşünüyordu.

"Hah! Birde konuşuyor. Ne bu  güncelleme falanmı geldi halüsinasyonlarıma" artık bıkmıştı bu durumdan. Hayal görmek istemiyordu.

Karşısındaki beden ona doğru adımlayıp boynuna kollarını sardı. Kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı. "Lütfen bana inan gerçeğim ben senin için geldim"

Kimisi senin için geldim kelimesini yanlış anlayabilirdi. Sonuçta anlaşmalı evlilikti ama insanlar ilk görüşte aşık olabilirdi. Jimininki aşk değildi karşısındaki insanın ona olan davranışlarından, sevgisinden etkilenmişti.

Ailesinden görmediği ilgiyi, sevgiyi az bir süre içinde ondan görmüştü. Zaten hep öyle değil midir? Ailemiz bizimle ilgilenmez bizi sevmez bizde gider hep başkalarında ararız sevgiyi ilgiyi.

Jimin içinde durumlar öyleydi onu sevmek onun ilgisini hep üzerinde hissetmek istiyordu.

"J-Jimin geldin" Jungkookta sonunda kollarını ona sarılan bedenin beline sardı.

"Evet geldim. Özür dilerim çok geç oldu çok üzgünüm" Jimin ağlamaya başlayınca Jungkook geri çekildi ve ellerini yanağına koyup yavaş yavaş okşamaya başladı.

"Şşş lütfen ağlama sorun değil geldin burdasın benim için önemli olan bu" Jimin başını sallayarak onu onayladı.

"Yarın uzun uzun konuşsak ve şimdi uyusak olur mu?" Jiminin sunduğu teklif Jungkookun hoşuna gitmiş olacak ki direkt yatak odasına doğru yürümeye başladı.

Sonunda odaya geldiklerinde yatağın içine beraber girdiler. Jungkook Jimini iyice kendine çekerek burnunu boynuna gömdü.

"İyi ki geldin" Jimin hafifçe gülümseyip kollarını Jungkookun beline sardı.

Sonunda ikiside bir haftadır alamadıkları uykuyu almak için gözlerini kapattılar.

-

Jimin anlatımı'

Sabah Jungkookun kokusuyla uyanmıştım ve aşırı derecede huzurluydum.

Birden evden çekip gitmiştim. Çünkü dedemin yaptığından utanıyordum. Resmen beni satmıştı. Tek sorun buda değildi ona bağlanmaktan çok korkuyordum. Bu zamana kadar çok kötü şeylere şahit olmuştum.

Canımı çok yakmışlardı yine öyle olmasından ölesiye korkuyordum ama bu sefer yanımdaki kişi benim kocamdı.

Ona kendimi bırakacaktım. Onu sevmeyi deneyecektim.

Yanımda huzurla uyurken yüzüne yaklaştım. Hep o beni öpmüştü. Öpücükleri her zaman yumuşak ve naifti.

Bu sefer ben öpmek istiyordum onu. Yavaşça yanaklarını okşayarak yüzüne biraz daha yaklaştım. Dudaklarına bir kaç santim kala durup derin bir nefes aldım.

Sonunda arada hiç bir boşluk kalmayana denk yaklaşmıştım ki telefonumun zil sesiyle sıçrayıp hemen uzaklaştım.

Oda rahatsızca kıpırdamış ve gözlerini açmıştı. Ona bakmamaya çalışarak telefonuma ulaştım.

Arayan taeydi. Tabi ya ona haber vermiyi unutmuştum oda merak etmişti.

"Efendim bebeğim" Karşıdan gelen kıkırdama sesiyle bende kıkırdamıştım.

"Nasılsın güzelim? Konuştunuz mu?" Tae sonunda gülmeyi bırakıp konuştuğunda onu geçiştirmem gerektiği için ne diyecegimi düşünüyordum.

"Öncelikle iyiyim taetae. Ayrıca bunu sana sonra anlatıcam henüz öyle birşey olmadı şimdi kapatmam gerek seni seviyorum görüşürüz." Ard arda konuşup telefonu kapatmıştım.

"Telefonun çalmadan önceki yapacağın şeyi tekrar denemeye ne dersin hm?" Arkamdan gelen sesle hemen oraya dönmüştüm.

Ne yani hissetmiş miydi?

"B-ben bir şey yapmaya çalışmadım ki" Yine kekelemiştim. Birden iki güçlü kol beni kendine çekerek üstüme çıkmıştı.

"O halde devamını ben getireyim ne dersin?" Yüzüne aval aval bakmaya devam ederken oda yüzüme yaklaşmaya devam ediyordu.

Sonunda pes edip gözlerimi olabildiğince sıkı bir şekilde kapattım.

Nefesini dudaklarımda hissetmemle kalbim hızlanmıştı.

Bu seferde kapının zil sesi her yeri doldurunca Jungkook sert bir küfür savurup üzerimden kalktı.

Ardından bende kalkınca beraber kapıya doğru ilerledik.

Israrla çalan kapıyı açtığımızda ikimizde gelen kişiyle şaşırmıştık.

-

Hahaha öpüşemediler.

Neyse elbet bir gün 👍🏻





D e c i s i o n sDonde viven las historias. Descúbrelo ahora