2.5K 184 58
                                    

Şirketin içine girince herkes onu güzel bir şekilde karşılamıştı.

"Efendim Jeonların katı en üst katta" yanına gelen güzel giyinimli kadın Jimini asansöre doğru yönlendirmişti. "Bu asansörüde sadece Jeonlar kullanıyor"

Jimin kısaca teşekkür edip asansörün içine girdi. En üst kata geldiğinde asansör durmuş Jiminde inmişti.

Bu katta hiç kimse yoktu ve Jungkookun odasını bulmak için tek tek kapıların üzerindeki yazıları okuması lazımdı.

Sonunda Jeon Jungkook yazan kapıyı bulmuştu. Kapıyı tıklatıp bekledi.

"Gel" içerden gelen sesi duyunca hemen içeriye girdi. İçeride Jungkooktan başka bir kadın daha vardı. Jungkook Jimini görünce ayağa kalkıp yanına ilerledi.

Jimin bu kadında bir şeyler sezmişti. Sonuçta kim patronunun yanına gelirken uzun olan eteği yarıya kadar katlayıp gömleğinin 4 düğmesini birden açardı ki.

Jimin daha fazla kadını incelemeyi bırakmış ve Jungkookun sadece kendine ait olduğunu göstermek istemişti. İçindeki kıskançlık duygularının başka bir açıklaması olamazdı.

Oda Jungkooka doğru yaklaşıp boynuna sarıldı. "Hoşgeldin minnie~" Jungkookun konuşmasıyla eş değer olarak kadınında gözleri açılmıştı.

Patronunu ilk defa aegyo yaparken görüyordu. "Hoşbuldum kook~" Jimin Jungkooktan ayrılıp boş bulduğu koltuğa oturdu.

"Bu asistanım Seong-Min" ayakta hala ikiliye şaşkın gözlerle bakan kadını işaret ederek konuştuğunda kadında kendine gelip Jiminin önünde eğilerek selam verdi.

Jiminde kısaca başını eğmişti. Bu kızdan ciddi anlamda hoşlanmamıştı. Eğildiğinde göğsünü gördüğüne yemin edebilirdi.

"Yemek yedim mi Minnie?" Jungkook Jiminin yemek yediğinden emin olmak istiyordu çünkü bedeni zayıf ve güçsüzdü.

"Şey aslında dolaptan birşeyler yemek için çıkardım ama sanırım masanın üzerinde öylece kaldılar." Jimin utangaç bir tavırla konuştuğunda Jungkook gülümsemiş ve genç kadına dönmüştü.

"Seong-Min, Jimin için bol proteinli bir kahvaltı hazırlatmanı istiyorum. Mümkünse en kısa sürede." Jungkook sert çıkan sesiyle konuştuğunda bu sefer şaşıran taraf Jimin olmuştu.

Bu sesini ilk kez duymuştu ve son olmasını istemiyordu.

Genç kadın başıyla Jungkooku onayladıktan sonra odadan çıktı. "Gerçekten bu küçük cılız adamla evlendiğine inanamıyorum. Zaten kız gibi bir suratı var erkek demeye bin şahit gerekir." Seong-Min kendi kendine mırıldanarak uzun koridordan geçip asansöre bindi.

-

"Üzgünüm ama bu kadını hiç sevmedim" Jungkook Jiminin sesiyle başını dosyalardan kaldırıp ona baktı.

"Neden aslında iyi kadındır." Jungkook kaslarını kaldırarak konuştuğunda Jimin gözlerini devirdi.

"İyi mi? Sen hiç yüzüne yada giyinişine bakmıyorsun galiba. Kadının duruşu bile patronumu elde etmek istiyorum diyor" Jungkook Jiminin onu kıskanmasına mı şaşırsa yoksa genç kadının bu zamana kadar yaklaşımlarının Jiminin söylediği sebebe bağlı olduğunamı şaşırsa bilememişti.

"Ben hiç öyle bakmamıştım." Jungkookun yüzü düşmüştü kaç yıldır asistanı olan kadını tanıyamamıştı.

"Birazdan gelince tavırlarını izle. Ben sana sarılırken bile kıskançlıktan kızarıyordu." Jimin aklına gelen fikirlerle yarım ağız sırıtmıştı.

"Pekala öyle yapacağım ama şimdi o gelene kadar bir kaç dosyaya göz atmam gerekiyor sende istersen telefonla oynayabilirsin minnie" Jimin başını sallayarak onu onaylamış ve başını koltuğun arkasında yaslayarak gözlerini kapatmıştı.

Düşünüyordu acaba o kadın geldiğinde Jungkooka yaklaşımda bulunsam yanlış anlaşılırmıyım diye.

Daha sonra aklına Jungkookun kendisine olan yaklaşımları geliyor ve yanlış anlaşılmam diye kendini geçistiriyordu.

Elbette yanlış anlaşılmazdı Jungkookun tek istediği Jiminin kendisini sevmesi ve yakın davranmasıydı.

Eğer yaklaşımda bulunursa çok mutlu olur hatta heyecandan kadını bile görmezdi.

"Topuklu ayakkabı sesi geliyor. Birazdan bana değil o kadına odaklan" Jungkook tekrar başını dosyalardan kaldırmış beklemeye başlamıştı.

Genç kadın kapıyı çalınca kısaca "gel" deyip kadına bakmaya başladı.

"Buyrun efendim bol proteinli bir tabak hazırladım" kadın hafif bir şekilde eğilip  tepsiyi koymuş bu da herşeyin gözükmesine yol açmıştı.

Jimin ayağa kalkarak Jungkookun yanına ilerleyip kucağına oturdu. "Kook bana sen yedirir misin ?" Jungkook kucağındaki bedenle afallasada yutkunup başını salladı.

Karşılarında sinirden kızaran bir Seong-Min vardı. Jimin başını kaldırıp kadına baktı. "Yemekler için teşekkürler sen çıkabilirsin."

Genc kadın ilk başta gözünü devirecek gibi olsada son anda bundan vazgeçmiş ve başını sallayarak odadan çıktı.

"Bak gördün mü sinirden kızardı." Jungkook çubuklarını eline almış ve Jimine kısaca "hmhm" diyerek geçiştirmisti.

Şuan kadın umrunda değildi ama ilk başta onu halletmesi gerekiyordu. Masadaki telefona ulaşıp aramak istediği kişinin numarasını tuşladı.

Çok geçmeden hattaki diğer kişi telefona cevap vermişti. "Seong-Min in çıkışını verin" sert sesiyle emir vermiş ve telefonu kapatmıştı.

"Oh onu atmanı beklemiyordum" Jimin şaşkınca mırıldanmıştı. "Yenisini kolayca bulabilirim üstelik bu sefer erkek bulmalıyım" Jungkookta Jimine cevap vermiş ve hala kucağında olan bedeni tutarak kendine doğru çevirmişti.

Şimdi Jimin tam anlamıyla kucağındaydı. Utancından kıpkırmızı olan beden gözlerini Jungkook hariç her yerde gezdiriyordu.

"Utanınca kızarman çok tatlı ama şuan yemen gereken bir sürü yemek var" Jungkook çubuğuna yemeği alarak Jiminin ağzına uzattı.

"Aç bakalım ağzını"

-

Yemeğinin son lokmasına kadar yedirmis ve Jiminin karnında boşluk bile kalmamasına sebep olmuştu.

Sonunda tüm işlerini bitirip şirketten çıkıp eve doğru yola çıktılar.

"Jungkook bana herşeyi anlatmak ister misin?" Elbette Jiminin birden sorulan soruları alışıldık değildi.

-

Umarım beğenerek okursunuz...💗

Bir günde iki bölüm yazmaya çalıştım oldumu emin değilim.

Hatam varsa affola.

D e c i s i o n sWhere stories live. Discover now