26°

1.3K 111 11
                                    

Jeon Jae-Hwa doğumunun üzerinden iki ay geçmişti. Bu süre boyunca Jiminin dedesi onları sürekli rahatsız etmişti.

Kendisi korkusundan gelemesede adamlarını yolluyor yada telefonla aratıyordu.

Jungkook bu saçmalıklara dayanamayıp eşini ve biricik kızını korumak adına evinin önüne bir sürü koruma koymuş Bay Kwanga çok güzel bir tehdit mesajı göndermişti.

Her ne kadar Bay Kwangın peşlerini bıraktıklarını düşünselerde her telefon veya kapı çaldığında onun adamları sanıp içlerini korku sarıyordu.

Bay Kwang onlara bir travma bırakmıştı. Asıl amacı da bu değil miydi zaten?

Onları korkutmak ve akıllarında derin bir iz bırakmak. Buraya kadardı istediğine ulaşmıştı ve artık başka ülkeye gitmenin zamanı gelmişti.

Rahat bırakacaktı onları.

-

"Uyu artık Jae-ah" Jimin bebeğini yatırdığı beşikte sallayarak uyutmaya çalışıyordu fakat minik kız uyumamak için direniyordu.

Jungkook olmadan uyuyamaması Jimin için kötüydü. Çünkü uyku düzeni bozulmuştu.

Eşi bu sıralar şirketi çok boşladığı için orayla ilgileniyordu.

"Cidden..ah" derin bir nefes aldı minik beden ve komidinin üzerinde duran telefonunu alarak eşini aramıştı.

"Efendim sevgilim." Karşı taraf tek çalışta açtığında Jimin tebessüm etti.

"Kook..." minik beden eşinin görmeyeceğini bilsede dudaklarını büzmüştü.

"Bebeğim. Bir şey mi oldu?" Jungkook eşinin sadece nefes seslerini duyarken araya karışan hıçkırık sesiyle korkmuş ve hemen ayaklanmıştı.

"J-jae.. sensiz uyumuyor kook." Yorgun ve ağladığı için boğuk çıkan sesiyle mırıldandığında Jungkook derin bir nefes vermişti.

"Güzelim ağlama. Ben hemen geliyorum." Jimin eşini onaylayıp telefonu kapatıp ağlamaya devam etti.

Bebek bakmak gerçekten zordu. Özellikle bebeğiniz eşinize bağlıysa.

Bebeğini çok seviyordu fakat yorgunluğunu içinde tutmaktan bıkmış ve şimdi patlamıştı.

Aşağıdan gelen anahtar sesiyle gözlerini silmeye çalışmıştı.

Bu sefer beşikte huysuzlanan beden göz yaşlarını akıtmaya başlamıştı.

Jungkook duyduğu sesle adımlarını hızlandırıp kızının odasına çıktı.

Beşikteki bedeni kucağına alarak boynuna kokulu bir öpücük bıraktı.

İlk önce kızını uyutup sonra eşiyle ilgilenecekti.

"Miniğim bensiz uyumamış mı?" Jae Jungkookun dediklerini anlamış gibi dudaklarını büzmüştü.

Bu huyu Jimine çekmişti ve bu Jungkookun delirmesi için bir sebepti.

Jimin oturduğu yerden kalkıp odalarına ilerleyerek üstünü değiştirip yatağın içine girdi.

Bedeni o kadar yorgun ve uykusuzdu ki gözünü kapatsa rüyalara dalardı. Fakat o eşinin yanına gelmesini beklemek için gözlerini zorla açık tutmaya çalışıyordu.

Aradan geçen yirmi dakikanın ardından Jungkook elindeki bebek telsiziyle odaya girmişti.

"Güzeller güzelim~" yatağın içine girerek minik bedene arkadan sarıldı.

"Yorulmuş mu benim küçük sevgilim hm?"  Jimin başını sallayarak yatakta iri bedene doğru döndü.

Jungkook yakınındaki gözlere öpücük kondurdu. "Ben senin gözlerine bakmaya kıyamazken bu kadar çok ağlayıp onları ağrıtmandan hoşlanmıyorum."

"Ama kook.. çok yoruldum." Bedenini iyice eşine yaslayıp kafasını boynuna gömdü.

İri beden küçüğüne kollarını daha sıkı sardı.

"Özür dilerim bebeğim. İşlerimi çabucak halledip uzun bir zamanımı size ayırmak istemiştim fakat görünen o ki artık evden çalışmam gerekiyor." Jimin eşinin bu dediğiyle mutlu olmuş ve kafasını gömdüğü boyundan kaldırıp iri bedenin dudaklarına öpücük kondurdu.

"Seni çok seviyorum hayatım."

"Bende seni çok seviyorum güzelim." Jimin gülümseyerek başını tekrar ait olduğu yere gömüp deminden beri kapanmaması için uğraştığı gözlerini serbest bıraktı.

-

Umarım saçmalamamışımdır.

Ruh halim hiç iyi değil o yüzden bu kadar oldu kusura bakmayın :(

D e c i s i o n sTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang