-5-

497 59 63
                                    

Keyifli okumalar...

🌻🌙

"Bu da senin"

Seungmin'in önüme uzattığı tosta kısa bir bakış atıp gözlerimi yeniden saate çevirdim. Dün Bay Jung'un söylediği şeyle ne yapacağımı şaşırmıştım. Aylar sonra, benimle bir defa bile konuşmadan ortadan kaybolan adam sessiz sedasız geri dönüyordu. Eve bile Chan hyung götürmüştü dün; ne uyumuş ne de yemek yiyebilmiştim. Tek istediğim bir an önce onu görmekti.
Ilk gördüğümde ne yapacağımı bile kestiremiyordum. Belki boynuna atlardım; belki de yakasına yapışırdım. Belki hiçbir şey yapamazdım.

Düşüncelerimden omzumu saran bir elle çıkmıştım. Seungmin kolunu bana sardığında itiraz etmeden başımı omzuna yasladım. Gözlerimi masada gezdirdiğim de gördüğüm manzarayla tebessüm ettim.
Felix Changbin'le yapışık olan sandalyelerinde başını Changbin'in boynuna gömmüş ve küçük küçük öpücükler konduruyordu. Changbin de halinden gayet memnun gözüküyordu. Onun da bir eli Felix'in belini sarmış yavaş yavaş okşuyordu.
Umarım bu masum anın sonu tuvalette bitmez..

"Selam gençler!"

Kantine giren Chan hyungla gerilmiştim. Minho'nun geleceğini biliyordu ve umarım ona birşey yapmazdı.

"Hoşgeldin hyung, gel buraya otur. Ben kendime bir sandalye getirebilirim"

Jeongin Chan hyungu oturtup kendine bir sandalye çekmiş ve bize kahve getireceğini söyleyip yanımızdan ayrılmıştı.

"Dersiniz yok mu?"

Changbin ve Felix oturuşlarını çoktan düzeltmişti.

"Hayır hyung; yabancı dil hocasının doğumu varmış"

Dediği şeyle kaşlarımı çattım.

"O geçen hafta doğurmadı mı?"

Seungmin'in güldüğünü sarsılan bedeninden hissetmiştim.

"Her an hamile kalabilir o; çok da sorgulama"

Masadaki gülüşmeler artarken yanımıza Hyunjin gelmişti.

"Selam~"

Tatlı sesiyle bize tebessüm etmiş ve az önce Jeongin'in getirdiği sandalyeye oturmuştu.

"Hoşgeldin hyung~"

Chan hyung bir eliyle omzunu sıvazlamıştı.

"Aaa şu tilki çocuk yok. Bende neden bu kadar huzurlu bu masa diyorum"

"O kadar erken sevinme kedi çocuk"

Jeongin elindeki kahveleri masaya bırakırken Hyunjin dudaklarını büzmüştü. Jeongin bir elini sandalyesinin arkasına koymuş ve Hyunjin'in yüzüne doğru eğilmişti.

"Şimdi bu tilki seni tırmalamadan sandalyemden kalk"

Hyunjin hızla kaşlarını çatmıştı. Güzel bir atışma çıkacak gibiydi. Eh beklerken oyalanmış olurduk...

"Nereden senin sandalyen oluyor be, boştu oturdum işte"

Jeongin duruşunu düzeltmiş ve kollarını göğsünde birleştirmişti.

"Ya kahve almaya gittim ben. Boş falan değildi."

Çocuk gibiler..

"Ben geldiğimde boştu"

Jeongin gözlerini devirmişti.

"Hyunjin kalk işte, kendine başka bir sandalye getir"

Hyunjin sadece omuz silkmişti. Fazla uzatmışlardı sanki.

Lie/ Minsung Where stories live. Discover now