-24-

145 15 8
                                    

Keyifli okumalar...

🌻🌙

Birkaç gün önce; Minho ve Seungmin...

__________

Tüm şehir, kilisenin çanıyla yankılanırken sokakta dolaşan bir grup gençten başka kimse görünmüyordu etrafta. Biraz daha ıssızdı sanki şehir bu gece; bitmek bilmeyen yolları bile boştu sanki bugün Seoul'ün.
Hasta gibiydi; yorulmuştu sanki içinde sürüp giden kavgalardan. Sanki 'yeter' demek istemişti  bu sağır edici sessizliği ile.

Genç adamın asi adımları nereye gittiğini bilmediği kaldırımlarda ilerlememek için çabalıyordu sanki. Burnunu çekip omzundaki çantayı daha sıkı kavramış ve görüşünü bulanıklaştıran gözyaşlarına küfrederek daha hızlı yürümüştü inatla.

Dakikalardır ısrarla çalan telefonu, bozulan sinirinin sınırlarını iyice zorlarken elini ceketinin cebine atıp aramayı reddetmiş ve telefonunu tamamen kapatmıştı. Fakat kendini içine kapatıp yok olmak istediği sessizliği çalmaya niyetli olan tek şey telefonu değildi..

"Seungmin!"

Sokağın başından duyulan sesle ürkek bakışları karanlık yolda gezinmişti.
Sonra hemen arkasında duyduğu ayak sesleriyle hızla dönmüş ve kendisine doğru koşan bedeni tanımaya çalışmıştı.
Sokak lambalarının loş ışıkları görüşünü engellese de yanına gelen kişinin Minho olduğunu anlamıştı.

Onu bu sokakta yalnız bırakmadığı için teşekkür etmek isteyen tarafını bastıran nefreti yüzünden bakışlarını kaçırmış ve nefes nefese kalan bedenin yanına ulaşmasını beklemişti.
Minho nefesini düzene sokmaya çalışırken Seungmin bakışlarını ısrarla kaçırıyor, cici kardeşinin(!) söyleceğini söyledikten sonra bir an önce gitmesini umuyordu.

"Neden gittin bir şey söylemeden?"

Minho en sonunda konuşmuş ve meraklı bakışlarını Seungmin'in yüzünde gezdirmişti.

"Kalıp babanın iğrenç sözlerini mi dinleseydim?"

Minho sıkıntıyla bir nefes vermiş ve anlayışla başını sallamıştı.

"Bak onun adına özür dilerim-"

"İstemiyorum. Sizden özür falan beklemiyorum. Tek istediğim hayatımdan defolup gitmeniz"

Minho, Seungmin'in ne kadar sinirli olduğunu tahmin edebiliyordu. Babası patavatsız adamın tekiydi. Hoş; kibar bir caniyi hayal etmek biraz absürt bir komedi olurdu.

"Onun istediği tek şey benim. Bunun için çevreme zarar vermeye çalışıyor. Annenle aralarında geçen olayı seninle beraber öğrendim; yemin ederim"

Seungmin birkaç saniye sessiz kalmış ve Minho'nun doğruyu söyleyip söylemediğini anlamaya çalışmıştı.

"Tek istediği şey ben derken?"

Seungmin her zaman sorgulayıcı biri olmuştu. Çünkü bir şeylerin farkında olup hareket etmek, planlı olmak onun hayat tarzıydı. Belki de şu an da onu en çok ilgilendiren şey Minho'nun patavatsız babasının ne istediğiydi. Minho'dan bir şekilde cevap alacaktı ki bunun bilincinde olan tek kişi Seungmin değildi.

Lie/ Minsung Where stories live. Discover now