-13-

324 40 19
                                    


Keyifli okumalar...

🌻🌙

Eğer insanoğlunun melekleri göremediğini bilmiyor olsaydım şu an karşımda uyuyan güzelliğin bir melek olduğuna yemin edebilirdim.
Beyaz tenini boyayan kumral saçları, yeni doğan güneşle kızıla kaçmıştı.
Aralık kalan dudakları ve şişkin yanakları içimdeki öpme arzusunu körüklerken derin bir nefes alıp bakışlarımı kaçırdım.

Yanımdaki komidine bıraktığım telefonu elime aldığımda yığınla arama gördüm. Aramalara bakmadan sildikten sonra ayağa kalkıp aralık duran perdeyi kenara çektim ve gün ışığının içeri dolmasını sağladım. Yataktaki beden tebessümümü genişletirken bakışlarımı yeni uyanan şehre çevirdim. Isınan havalarla beraber etrafta sesleri eksilmeyen kuşlar garip bir huzur vermişti.

"Minho?"

Duyduğum uykulu sesle pencereden ayrılmış ve yatakta bana yarı açık gözlerle bakan Jisung'un yanına adımlamıştım.

"Herkes nerede?"

Yatağa geçip hemen yanına uzandım ve bir elimi başımın altına koyarak onu üstten izlemeye başladım.

"Chan ve Seungmin Chan'ın odasında uyuyor. Jeongin Hyunjin'in kucağından kalkmayınca onları salonda bıraktık. Felix ve Changbin'de diğer misafir odasında"

Söylediğim şeylere başını sallamış ve tebessüm etmişti.

"Sanırım Hyunjin'de Jeongin'e karşı boş değil"

Sözlerini tamamlar tamamlamaz gülmüştü. Büyülenmiş gibi izlemeye başladım gülüşünü. Az önce kuşların sesinin güzel olduğunu söylemiştim değil mi? Onu unutun; kuşlar bu gülüşü duysaydı ötmekten utanırdı.

"Niye öyle bakıyorsun?"

Sesiyle daldığım düşüncelerden ayrılmıştım.

"Çok güzelsin"

Dediğim şeyle yüzü kızarmış ve bakışlarını kaçırmıştı. Bu hali beni keyiflendirirken yüzüne doğru eğilip elmacık kemiğine uzun bir öpücük bıraktım.
Gözleri hızla kapanırken dudaklarımın hissettiği yumuşak teni öpmeye devam ettim. Kesinlikle bağımlılık yapıyordu. O çok güzeldi; öpsemde asla doyamayacağım kadar güzeldi.
Dudaklarım yüzünün her santiminde gezerken son olarak burnunun ucunu öptüm.

Durakladığımda gözlerini usulca açmıştı. Beni tam üstünde beklemiyor olacak ki yutkunmuştu. Gözlerim adem elmasına kaydığında eğilip minik bir öpücük de oraya bıraktım. Nefeslerinin hızlandığını hissetmiştim. Bedenimi tamamen üstüne bırakıp ellerini tuttum. Itiraz etmiyordu; sadece beni izliyordu. Ellerini usulca başının üstünde birleştirdiğimde dudaklarını ısırmıştı.

Öpmek için can attığım dudaklarına yöneldim sonra. Belki defalarca kez kendimi tutup geri çekildiğim dudakları karşımdaydı. Kalp atışlarım hızlanırken aramızdaki mesafeyi sıfırladım. Öpmüyordum; sadece dudaklarımın hissettiği minik dudaklara alışmaya çalışıyordum. Fakat hesapladığım gibi olmamış Jisung kalbimi durdurmaya yeminliymiş gibi dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı.

Yaşadığım birkaç saniyelik şoku üstümden atıp bir elimi zorla kaldırdığı başının altına koymuş ve öpüşüne karşılık vermiştim. Usulca emdiğim üst dudağının aksine o fazlasıyla hırçındı. Isırdığı dudağımla istemsizce inlerken açılan ağzımda dilini hissetmiştim.
Gittikçe büyümeye başlayan sertliğimi bedenine bastırdığımda ağzından bir inleme firar etmişti. Sesi beni delirtirken dillerimizin verdiği savaşa devam ettim.
Sanki tek ihtiyacımız bu dudaklarmış gibi davranıyorduk. Bir saniye bile ara vermeden öpüyorduk birbirimizi.
Sahi o neden böyle istekliydi bana karşı? Insan arkadaşını arzular mıydı?

Lie/ Minsung Where stories live. Discover now