-23-

225 23 13
                                    


Keyifli okumalar...

🌻🌙

Mutluluğun sırrını bulmaya çalışan yüzlerce insan bulabilirsiniz dışarıda. Yaşadıkları her anın eşsiz olduğunun farkında bile olmayan yüzlerce insan.
Belki şimdi aralarından biri dönüp o soruyu bana sorsa çok bilmiş bir tavırla cevaplarım onları.

Changbin ve Felix'in tüm gece boyunca ayrılmayan parmakları derdim mesela ya da Seungmin'in, Hyunjin ve Jeongin'in arasına oturup ikisini güldürmeye çalışırken girdiği garip haller derdim.
Belki de cevabı o kadar uzakta aramak yerine birkaç santim öteme çevirmeliydim bakışlarımı.

Özenle hazırladığı meyve tabağındaki elmaları ağzıma sokmaya çalışırken yüzünün aldığı şekil diye cevap verebilirim belki.
Mutluluk böyle basitbir şeydi benim için; küçük bir çocuğun elinde tuttuğu minik bir balondu. İyi puan aldığın matematik sınavıydı.
Arkadaşınla girip kazandığın bir iddiaydı.

Peki bu kadar basit tanımlara sığan bir duygu neden bana uğramamıştı aylardır?
Annem bir alt katta camı çerçeveyi indirirken neden kapatmamıştı kulaklarımı babam?
Geceleri uykudan kabuslarla uyanırken neden okşamamıştı ki saçlarımı annem?

Elindeki peluş oyuncağa sığınan basit bir çocuktum oysa ki.
Çok mu şey istedim diye sorgulanıyor değilim kendimi bazen. Sonra tek hayali sıcak bir aile olan küçük çocuğu hatırlayınca bu düşüncemi yok ediyordum beynimin içindeki tozlu sandıktan.

"Jisung?"

Beni içimdeki savaştan kurtaran sesin sahibine döndüğümde meraklı bakışlarıyla karşılaşmıştım.

"İyi misin? Sana sesleniyorum sabahtan beri ama duymuyorsun"

Başımı iki yana sallayıp tebessüm ettim.

"Siz yanımdayken kötü olmam mümkün mü?"

Minho'nun yüzündeki geniş tebessüm midemdeki kelebekleri yeniden havalandırırken gözlerimi kaçırarak saklamıştım sıkışan göğsümü.

"Chan hyung nerede?"

Felix'in sorusuyla ortam aniden sessizleşirken bütün bakışların bana döndüğünü hissetmiştim. Boğazımı temizleyip yüzüme masum bir ifade eklemiştim hızlıca.

"Gelir herhalde birazdan"

Sözlerimi tamamlar tamamlamaz çalan kapıyla dikkatleri dağılan arkadaşlarımdan kurtulmanın verdiği rahatlıkla kendimi geriye yaslamıştım. Minho'nun omzuna değdiğimi hissetsem de umursamamış hatta yerimde kıpırdanarak sırtım göğsüne denk gelecek şekilde oturmuştum.

Gerildiğini hissettiğim beden beni huzursuz edince hayal kırıklığı ile geri çekilmiştim. Fakat belime sarılan elle bir saniye önce ki hayal kırıklığımın yerini midemi dolduran minik kelebekler almıştı.
Ben Minho'nun belimdeki parmaklarını düşünürken Seungmin çoktan ayaklanmış ve kapıyı açmaya gitmişti.

"Herkese selam~"

Chan hyungun sesiyle oturduğum yerde dikleşmiş ve bakışlarımı içeri giren bedenine çevirmiştim.
Onun da bakışları hızla beni bulmuş ve Minho'ya kısa bir bakış atıp kolunu uzatmıştı bana doğru.
Bu bizim 'barış' işaretimizdi ve şimdiye kadar onu hiç geri çevirmemiştim. Yüzümdeki tebessümle oturduğum yerden kalkmaya çalışmıştım ama Minho'nun belimi sıkan eliyle bu hareketim engellenmişti.

"Minho"

Minho donuk bakışlarını Chan hyungun üzerinde tutmaya devam ederken belimdeki elini tutmuştum.
Bu hareketimle bakışları bana dönmüş ve boş bakışlarını gözlerimde tutmuştu ısrarla. En sonunda gözlerimi kaçırıp geri çekilmiş ve elinden kurtulup ayağa kalkmıştım. Hala ayakta olan Chan hyunga ilerleyip kollarımı beline sarmıştım.

Lie/ Minsung Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt