-11-

346 45 11
                                    

Keyifli okumalar...

🌻🌙

"Çocuklar siz rahatınıza bakın; ben üstümü değiştirip geliyorum"

Hepimiz Chan hyungu onaylarken salona geçmiştik. Hastaneden çıktıktan sonra Chan hyung hepimizi toplayıp evine getirmişti.
Kimisi itiraz etse de Chan hyung ailelerini arayıp izin bile almıştı.
Hatta Minho bile gelmişti...

Odada yaptığı konuşmadan sonra hiçbir cevap verememiştim şaşkınlıktan. Zaten hemen sonrasında Chan hyung gelip taburcu olduğumuzu söylemiş ve buraya gelene kadar hiç konuşamamıştık.

Ne hissetmem gerekti?
Mutluluktan delirmem?
Eğer saatlerdir her şeye sırıtarak bakmam delilikse sanırım delirdim..

"Jisung üstünü değiştirmek ister misin?"

Seungmin'in sorusuyla başımı iki yana sallamıştım. Hastaneye gelirken ne olur ne olmaz diye bir sürü kıyafet getirmişti ama zaten hastaneden çıkmadan değişmiştim üstümü.

"Jeongin salak mısın amınka koyayım? Etraf koltuk dolu, gidip başka yere otursana"

Hyunjin'in isyanıyla bakışlarımız oraya dönerken Jeongin'in Hyunjin'in kucağında oturduğunu görmüştük.

"Tch; hiç biri senin kucağın olamaz"

Dediği şeyle hepimiz gülme krizine girerken herşeyden habersiz olan Chan hyung salona çatık kaşlarla girmişti.
Birkaç dakika Felix'in gülmemeye çalışarak olayı Chan hyunga anlatmaya çalışmasını izlemiştik.
Daha sonra Chan hyung birşey anlamamasına rağmen Felix'in hallerine gülmüş ve olayı çözmüştü.

"Acıktınız mı?"

Seungmin'in sorusuyla herkes onaylayan mırıldanmalarla karşılık vermişti.

"Size kendi ellerimle yemek pişirmek-"

"Sipariş edelim"

Seungmin Chan hyungun sözünü bölerken diğerleri bir yemek sitesine girip siparişlerini yazmaya başlamıştı.

"Ama yapardım ben"

Chan hyungun üzgün sesiyle dudaklarımı büzerek ona dönmüştüm. Seungmin benden önce davranıp ayaklanırken konuşmuştu.

"Gerek yok hyung; bu açları iftar çadırı kursanda doyuramazdın"

Chan hyung gülerek Seungmin'in yanağından makas ayırırken oturduğum yerde sırıtmaya başlamıştım.

Yakışıyorlardı..

Gözlerimi onlardan çekip diğerlerine çevirirken Minho'nun bakışları ile karşılaşmıştım.
Göz göze geldiğimizde vücudumdan keskin bir titreme geçmişti. Bunun nedeni heyecanlanmam değildi; bakışlarıydı.
Gözlerinde garip bir ifade vardı; çözmekte güçlük çektiğim bir ifade.
Beni sevdiğini söyleyen bir adam için garip bir ifadeydi işte.

Sahi; beni sevdiğini söylemişti değil mi?
Kalbim yeniden hızlanırken gözlerimi kaçırıp salondakilere çevirdim bakışlarımı.
Hepsi kendi halinde takılmaya başlamıştı bile. Jeongin hala Hyunjin'in kucağında otururken resmen yere kadar sarkarak Seungmin'in telefonda gösterdiği şeye bakmaya çalışıyordu.

Hyunjin düşmemesi için onu tutarken istemsizce gülmüştüm. Jeongin'in orada oturmasından pek de şikayetçi gözükmüyordu.
Felix başını Changbin'in dizine koymuş telefonuyla uğraşırken Changbin ve Chan hyung hararetli bir şekilde birşey konuşuyordu.

"Minho okul nasıl gidiyor?"

Chan hyungun birkaç dakika süren sohbetinden sonra aniden sorduğu soruyla hepimizin bakışları o tarafa dönmüştü. Minho bakışlardan rahatsız olmuş olacak ki rahatsızca yerinde kıpırdanmıştı.

Lie/ Minsung Where stories live. Discover now