-9-

407 44 35
                                    

🌻🌙

"Saçların.. saçlarını kurutmaya geldim"

Dört kelime.. Sadece dört kelimeyle kalbimi beni bayıltacak kadar hızlandırmayı nasıl becermişti?
Elim hala kapıdayken şaşkınlığımı zor da olsa üstümden atmıştım. Kapıyı yüzüne kapatmak için hareketlendiğim sırada korkunç bir gök gürültüsü kopmuştu sessiz bakışlarımız arasında. Gözlerim korkuyla Minho'yu bulurken kulaklarını kapatıp bedenini küçük bir çocuk gibi kendine çektiğini görmüştüm.

Minho gök gürültüsünden çok korkardı; yağmurdan bu yüzden nefret ederdi zaten. Çantamı evin içine fırlatıp hızla yere çöktüm. Ellerimi kulaklarını kapatan ellerine uzatıp kendime çektim. Korku dolu bakışları beni bulurken bir elini bırakıp elimi yüzüne yerleştirdim.

"Geçti, bak ben buradayım. Bak hiçbir şey olmadı, geçti hepsi tamam mı?"

Titreyen dudakları konuşmak için hareketlensede birşey dememişti. Elini bırakmadan ayaklanmasına yardım ettim. Endişeli bakışları etrafta dolaşırken yeniden kopan bir gök gürültüsü ile Minho'nun ağzından bir hıçkırık kaçmıştı.
Düşünmeden onu kollarım arasına alırken benden uzun olan bedenine sığınmış gibiydim.

Onun kolları iki yanımda hareketsizce salınırken ağır bedenini zorla da olsa kendime çekmiş ve eve almıştım. Kapıyı ardından kapatırken ellerimi yeniden sırtına yerleştirdim.
Hasret kaldığım kokusu burnuma dolarken dolan gözlerime küfretmiştim. Şimdi değil diye tekrar ettim kendi içimde; şimdi değil..

Kaç dakika öyle kaldık bilmiyorum; Minho'nun kokusuyla resmen mayışmıştım. Minho'nun elleri saçlarımı bulana kadar ikimizde konuşmamıştık.

"Saçlarını kurutalım"

Sanki az önce nöbet geçirmek üzere olan kendisi değilmiş gibi konuşmuştu. Gözlerimiz buluşurken ellerimiz hala ayrılmamıştı birbirinden.
Hoş ayrılmasını istediğim pek söylenemezdi...

Benden uzun olduğu için başımı biraz daha kaldırmıştım yüzüne bakmak için.
Kahverengi gözlerini süsleyen kirpikleri hala sayamadığım kadar çoktu. Bir keresinde Jeongin'le Minho'nun kirpikleri üzerine iddiaya girmiştik. Tüm hafta boyunca Minho'nun kirpiklerini sayabilmek için ağzına düşmüştüm resmen.
Hatırladığım anılar tebessüm etmeme neden olurken gözlerinin dudaklarıma kaydığını görmüştüm. Onun da yüzünde bir tebessüm yer edinirken yutkunmuştum.
Eğer biraz daha böyle kalırsam kendimi tutamayabilirdim. Geri çekilmek istesem de bu sadece düşünce olarak kalıyordu. Fiile dökecek kadar cesur değildim sanırım.

Minho'nun saçlarımdaki elleri belime inerken pembeleşen dudaklarını aralamıştı.

"Kurutma makinesi nerede?"

Sorduğu soruyla gözlerim birkaç saniye boş bir şekilde yüzünde gezinmiş, ardından farkettiğim şeyle yüzümü buruşturarak çıkmıştım Minho'nun kolları arasında.

"Hayır kurutma makinesi olmaz, nefret ediyorum onun sesinden"

Göz devirdiğini gördüğümde omuz silkip kollarımı göğsümde birleştirmiştim.

"Jisung, hasta olacaksın. Hadi lütfen"

Sakin sesiyle göz devirme isteğimi zorla bastırmış ve bakışlarımı ona çevirmiştim.
Sırılsıklam olmuştu; o da hasta olacaktı.

"Peki ama önce sana kıyafet vereyim. Sırılsıklam olmuşsun"

Yüzündeki tebessümle başını sallarken adımlarımı odama çevirdim. Dolabın önüne geldiğimde bol giyinen biri olmama rağmen hiçbir kıyafetimin Minho'ya uymayacağını farketmiştim. Babamın kıyafetlerini almayı düşünsem de geçen gün hepsini bavula koyup götürdüğünü hatırlamıştım.
En sonunda dolabı alt üst edip geniş bir tişört ve kısa bir şort almıştım.

Lie/ Minsung Where stories live. Discover now