6

6.4K 432 58
                                    

Yaşadığım olayların ağırlığı ve bıkmışlık hissi yüzünden uyanmama rağmen gözlerimi açacak dermanı bulamıyordum kendimde.

Bir süre olaysız, sakin, normal insanlar gibi yaşamak istiyor olmam beni bencil mi yapardı bilmiyorum ama sadece basit kaygıları olan biri olarak yaşamak isterdim. Aslında hayatımın küçük bir kısmını bu şekilde yaşamıştım ve ne kadar inkar etmek istesem de bunun sebebi Tuğrul'du.

Ben doğduktan sonra babam bizi bırakıp gitmişti, nedenini nasılını hiçbir zaman bilmememe rağmen sorgulamak da istememiştim açıkçası. Annemse beni ve kardeşimi alıp küçük bir kasabada yaşatmaya başlamıştı.

Hani ailelerde sevilmeyen bir çocuk olurdu ya o bendim işte. Annem hiçbir zaman beni sevmezdi, sadece kardeşime göz kulak olmam için bana değer veriyormuş gibi yapardı. Sırf beni sevsin diye üniversiteye kadar her zaman en yüksek notları almış, hiçbir kavgaya karışmamış, sadece ders çalışıp kardeşim ile ilgilenmiştim. Mesela daha bir tane sevgilim bile olmamıştı ya da ne biliyim lise bitene kadar bir kere bile arkadaşlarımla gönlümce gezip dolaşamamıştım. Belki de bu yüzden Tuğrul'a bu kadar çabuk güvenip, yıllarca süren sıkı bir arkadaşlık bağı kurmuştum. Bilemezdim.

Gittikçe raydan çıkan bu belalar ise hayatımın ne kadar boktan sürdüğünü tekrar yüzüme vurmak için gerçekleşmişti sanki.

"Sikeyim" diyerek gözlerimi aralayıp derin düşüncelerimden kendimi sıyırdım. Nasıl bu yaşıma kadar yaşadıysam bundan sonra da aynı şekilde devam edecektim. Düşünmek bir boka yaramıyordu sonuçta.

"Günaydın demeni tercih ederdim"

Kulağıma dolan artık alışmaya başladığım boğuk sesle birlikte tavana dikmiş olduğum gözlerimi yan taraftaki kitap okuyan adama çevirdim ve "Günaydın" diye sessizce mırıldandım.

Gecenin karanlığında uyanmış olmamdan dolayı odayı aydınlatan tek şey, Evran'ın kitap okumak için yaktığı uzun lambaydı. Sarı ışık Evran'ın arkasından vururken, vücudunu daha da heybetli gösterince yutkundum.

Kitap dizlerinde düzgün bir biçimde duruyor, uzun parmakları ise kitabın arasında yer ediniyordu. Bacak bacak üstüne atmış olmasından dolayı kumaş pantolonu bacaklarını sarmış ve upuzun göstermişti.

Okuyacağı yeri bitirdikten sonra elindeki kitabın arasına nazikçe ayracını yerleştirmiş, ardından da yanındaki küçük sehpanın üzerine koymuştu. Beyaz gömleği sayesinde ışığın altındaki kasları gözler önüne serilirken, uzun parmaklarını çenesinin altında birleştirerek yeşillerin dikti üzerime.

Bu sefer gözlerinde her zaman gördüğüm alaycılık yerine, sakin titreşimler geziniyordu. İlk defa gözlerine korkusuzca bakmış olmamdan kaynaklı olsa gerek ne kadar güzel olduklarını fark etmiştim. Keşke biraz daha yaklaşsaydı da daha rahat bakabilseydim.

"Uzun süredir uyuyorsun" demesiyle yine sinirlerim gerilmeye başlamıştı.

"Neden acaba?"

Dilimin ayarının olmaması bir gün benim ölümüme neden olacaktı.

"Biraz sert vurmuşlar, merak etme bir daha olmaz"

"Rahatlamamı mı bekliyorsun bu cümleyle?" Diye alaycı bir biçimde soru sorup, yerimde doğrulmak için dirseklerimi yatağa bastırdım fakat bu hamlemle aynı anda enseme korkunç bir ağrı saplandı.

"Yavaş ol!" Diyerek aniden ayağa kalkıp yanıma gelen adamla, tüm acımı unutup tamamen şaşkın bir hale bürünmüştüm.

Endişeyle yanıma gelen Evran, sağ tarafımdaki boşluğa oturup, bir elini başımın altına, diğerini ise omzuma koyarak dizlerine yatmamı sağladı. Şaşkınlıktan kocaman olmuş gözlerimi görünce dudaklarında küçük bir gülümseme oluşsa da anında silmiş ve elini yanda duran çekmeceye uzatmıştı. Çekmecenin içinden ağrı kesici olduğunu tahmin ettiğim kremi alıp, daha dün boğazımı sıkmış olan parmaklarına sürdü.

ZÜMRÜT / GAYWhere stories live. Discover now