17

4.5K 226 99
                                    

Kanlar içinde kalmış, titreyen ellerimi izlerken gözlerimden yaşlar boşalmaya devam ediyordu.

Ne ara geldiğimizi anlamadığım ve tanımadığım bu evin salonunda Evran'ın başka bir odada, sağlıksız olduğunu düşündüğüm koşullarda, yarası ile ilgilenmelerini bekliyordum.

Korkuyordum.

Benim ondan kurtuluyor olduğum için sevinmem gerekirken, kalbimde hissettiğim bu sancı neydi? Ona karşı hissettiğim bu kaybetme korkusu neden her bir zerremi sinsi bir yılan gibi sarmıştı?

Titreyen ellerimdeki kanların kokusu burnumdan içeri usulca süzülürken, midemin bulandığını hissettiğimde, kolumu tutmuş olan Azem'den kurtulup koşarak küçük evdeki lavabo olduğunu düşündüğüm yere ilerledim. Tüm gücümle pis olan klozete yanaşıp kapağını aralayarak içimdeki her şeyi çıkarsam da midemde hissettiğim bu sancının kusarak geçeceğini hiç mi hiç sanmıyordum.

Midemde bir zerre bile kalmayana kadar kustuktan sonra yere oturup başımı arkamdaki duşakabine yasladım ve kolumla ağzımı sildim. Bu hareketimle kendimden iğrenerek binbir zorlukla kalkıp temizlendikten sonra yere düşmüştüm tekrar. Durduramadığım yaşlar hala yanaklarımdan süzülürken Azem kapıyı hafifçe aralayıp, kızarmış gözleri ile bana bakmış ve dudaklarını kemirerek yanıma gelmişti. Benim kadar o da şaşkın ve üzgündü, üstüne ne olduğu hakkında hiçbir de fikri yoktu.

"A-abi?" Diyerek küçükken korktuğunda yaptığı gibi yanıma oturup, kollarımın arasına girdi usulca. İnce kolları belimi sararken ben de elimi omzuna atmış ve kendime çekmiştim.

Konuşacak gücüm olmadığını anladığı için sadece bana sarılarak oturuyordu. Uzun bir süre ikimiz de kıpırdamadan orada durmuştuk. Ne zaman ki kapı tekrar açıldı o zaman yerimizde hareketlenerek gelene baktık.

Karşımda gördüğüm beden iliklerime kadar sarsılmama neden olurken hızla yerimden kalkıp Azem'i arkama aldım.

"Ne işin var lan senin burada!?" Diye sinirle dişlerimin arasından konuştuğumda altları simsiyah olmuş gözlerini devirerek, dudağını kıvırdı ve cevapladı beni.

"Kardeşimi ziyaret etmeye gelemez miyim paşam?" Dediğinde Azem'in elini tutarak hızla iğrenç lavabodan çıkıp ondan uzaklaştım.

"Hadi ama!" Diye arkadan bağırırken başıma girmeye başlamış ağrıyı kaşlarımı çatarak yok etmek istesem de becerememiştim. Şu kadar derdin ve acının içinde bir de bu piçle uğraşacak halim yoktu, hele ki yanımda kardeşim varken.

"Evran'ın durumu iyi, az sonra gidip bakabilirsin" dediğinde duraksadım.

"Nasıl yani?" Diyerek tekrar Azem'i arkama aldım ve Araz denen adama döndüm. O ise yüzündeki tüm sırıtışı silmiş, ciddi bir ifadeye bürünmüştü. İkinci kez görmeme rağmen yüzünden okunan yorgunluk ve halsizliğin onu yiyip bitirdiğini görebiliyordum. Elini ensesine atıp kaşıdı ve soruma cevap vermek için ağzını araladı.

"Yaklaşık iki saattir o banyoda yatıyorsunuz, o sırada Evran'ın tedavisini bitirdiler. Kurşun uzaktan geldiği için fazla zarar vermeden çıkarmışlar. Kısa bir süre sonra kalkacak, sol kolunu kullanmamak şartı ile" dedikten sonra derince bir iç çekip devam etti. "Seni o zaman öldürseydim ona zarar gelmezdi" cümlesini bitirdiğinde sinirli gözlerini yüzüme dikerek yaklaştı.

Evran'ın iyi olması rahat bir nefes vermeme neden olunca kurduğu son cümleyi umursamadan gülümsedim. Kafamı geriye atarak kahkaha attığımda etrafımdaki herkesin benim deli olduğumu düşündüğüne emindim ama umrumda değildi, Evran iyi olduğu sürece herkes deli olduğumu zannedebilirdi. Belki de delirmiştim zaten bilemezdim.

ZÜMRÜT / GAYWhere stories live. Discover now