25

3K 157 43
                                    

Günler günleri kovalarken, bizim Evran ile olan yakınlığımız gittikçe artmaya devam ediyordu.

Aynı evde olmamız sağ olsun, her dakika birbirimizi gördüğümüz için fazlasıyla bağlanmaya başlamıştık. Bir yandan da kendimi yeni evlenmiş gibi hissediyordum, tabi bir tane yabancı cisim vardı ama olsun. Diğeri çocuğum gibi olduğu için her zamanda yanımda olabilirdi problem olmuyordu.

Aynı zamanda bu süreçte Evran'ın iyileşmesini izliyordum büyük bir mutlulukla. Neredeyse toparlanmıştı. Kolunu çok ağır işler haricinde oynatabiliyordu, kendi kendine tüm işlerini yapmaya başlamış ve belli ilaçları da kesmiştik artık. Onun iyileşmesini bebeklerinin adım atmasını izleyen anneler gibi hevesle izliyor ve her kolunu kullanışında içimden büyük bir oh çekiyordum.

Şimdi ise ilginç bir konuşmanın içine düşmüştük.

"Azem'e zarar gelmeyeceğinin güvencesini veriyorum" diyerek yeşil gözlerini gözlerime dikip bir adım daha yaklaştı. "Ve seninle başbaşa zaman geçirmek istiyorum artık"

Duyduğum kelimelerle kalbim çırpınan bir kuş misali hareketlenirken yutkunup elimi hafifçe ilerleterek eline sardım.

"Araz'a güvenmiyorum" dudağıma doğru eğilmiş ve minik bir öpücük bıraktıktan sonra dudaklarıma üfleyerek konuşmaya başlamıştı. "Aralarındaki çekimi göremiyor musun?" Dedikten sonra dudağını dudağıma sürterek geri çekildi. Bense o sırada ne dediğinden çok dudağına odaklandığım için kelimeler beynime geç yüklenmişti.

"Ne?" hızla geri çekilip kaşlarımı kaldırdım. "Ne demek o öyle?" Diyerek bir adım daha gerilemiş ve hesap soran mahalle ablaları gibi boşta olan elimi belime yerleştirmiştim. Bu hallerime kahkaha atmamak için dudağını ısıran adam ise kafasını kaldırıp tavana baktı ve gülerek elini yüzüne kapattı.

"Cidden bu kadar saf olamazsın ya" derken gülümsemesi büyümüştü. "Hiç mi dikkat etmedin bakışlarına, Araz zaten düşmüş ama Azem de az değil" diyerek kahkaha attığında sinirle elimi elinden çekmiştim.

"Ben kardeşimi o adama yar etmem!" Diyerek inlediğimde hala halime gülen beden yavaşça yanıma yaklaşıp belimden tutarak beni kendine bastırdı.

"Neyi varmış benim kardeşimin?" Duyduklarımla yüzümü buruşturup konuştum. "Unuttun herhalde beni öldürmeye çalıştığını" dediğim anda yüzü ciddileşmiş ve küfretmişti.

"Şerefsiz piç" dedikten sonra toparlanıp, elini yanağıma atarak hüzünlü bakışları ile yüzümü turladı. "O oru- yani kardeşim adına özür dilerim, o da kendince haklıydı. Hem ağzına sıçtım zamanında merak etme" duyduklarımla gülmek istesem de hemen dudaklarımı birbirine bastırıp ciddileştim.

"Yanına koruma da bırakırım, zaten iki gün kalacağız bebeğim lütfen" dediğinde gözlerinde gördüğüm heves, içimi titretirken dudaklarımı ısırıp kafamı aşağı yukarı salladım.

"Ama başına bir şey gelirs-"

"Gelmeyecek" dediğinde onun bu kesin tavrının verdiği güvenle rahatlayarak, pes etmiş bir biçimde omuzlarımı düşürdüm ve başımı eğdim yere doğru.

"Peki o zaman" dememle yere indirdiğim başımı, çenemden tutarak kaldırıp, yeşil gözlerini gözlerimin en derinine bakmak ister gibi dikti. Güven verici tavırları yine gülümsememe neden olunca ortamın büyüsünü bozmak istemeyerek dudaklarımı kemirirken, keskin bakışları gözlerimden dudaklarıma doğru inmişti. Benim yaptığıma benzer bir şekilde dudağını ısırdıktan sonra, dilini gezdirip yaklaştı ve minik bir buse bıraktı ince dudaklarıma.

Başta ikimiz de hareket etmesek de kısa bir süre sonra, ayların birikmiş açlığı ile ağzımızı aralayarak dillerimizin buluşmasını sağlamıştık. Buluşan dillerimizle birlikte karnımın alt tarafında hissettiğim karıncalanma huylanmama neden olduğunda elimi oraya götürerek hafifçe bastırmış ve Evran'ın alt dudağımı emmesine izin vermiştim.

Dudaklarımızın birbirine karşı yürüttüğümüz üstünlük savaşı sürerken beni yatağa doğru ilerleterek sırt üstü uzanmamı sağlayıp, hafifçe doğrulmuştu. Hemen sonra ise sağlam kolunu yatağa yaslamış ve üzerime eğilerek iki saniyede bile birbirini özleyen dudaklarımızı buluşturmuştu.

Öpüşme seslerimiz odada yankılanırken hafifçe geri çekilip, dudaklarımızı ayırdı ve tükrüğümüzün aramızda incecik bir ip gibi sünmesini sağladı. Fark ettiğim anda boştaki elimi uzatarak nazikçe dudağını silip, baş parmağıma öpücük bırakmasına izin verdim.

Aramızdaki cinsel çekim en üst seviyeye ulaşırken, derin nefesler alıp karıncalanan karnıma daha fazla baskı yapmıştım. Bunu fark eden Evran kaşlarını kaldırarak eğildi ve baskı yapan elime baktı.

"İyi misin?" Demesiyle başımı sallayarak onayladım onu.

"Heyecandan oldu galiba" dememle gülümseyerek kendini üzerimde kaydırmış ve yere dizlerini koyarak, elimin ters tarafına nazik bir buse bırakmıştı. Bu hareketi ile hissettiğim heyecan daha da artarken refleksle daha fazla bastırmıştım elimi.

Evran nazikçe sol elini uzatıp bastırdığım elimi avcunın içine aldı ve sıkıca tutarak, karıncalanan yerde parmaklarını gezdirdi.

"Burası mı ağrıyor?" Diye sorarken aynı zamanda işaret ve orta parmağı ile hafifçe baskı uyguluyordu. "Ağrı değil" dememle bir 'hmm' sesi çıkarıp, tişörtümü hafifçe yukarı sıyırarak dudaklarını değdirdi. Hissettiğim dolgun ve sıcak dudaklarla inlerken, daha da heyecanlı hissediyordum kendimi.

"Şimdi nasıl?" Diye muzipçe sorduğunda yutkunarak gözlerimi koyulaşmış yeşillerden çekip tavana dikerek inledim tekrar. "Ah, Feray seni yemek istiyorum" dedikten sonra tekrar tekrar öpücükler bırakarak beni zor duruma sokmuştu.

Daha küçücük öpücüklerden bile bu kadar etkileniyorsam, ilerde ne yapacaktım ben!?

Bu sefer dilini çıkarıp hafifçe sürüyerek, kasık kısmımdaki kemiğe ilerledi ve dişlerinin arasına alarak ısırdı. O esnada alt tarafım gittikçe büyümeye devam ediyordu ki duyduğum kapı sesiyle hemen doğruldum.

"Yuh! Ben bu görüntüye hazır değildim!" diyerek elini gözüne kapatan Araz ile yanaklarım kıpkırmızı kesilirken Evran'ın alnına avcumu bastırarak ittiririp utançla yatağa girdiğim anda kapı kapanma sesini duymama rağmen kıpırdamamıştım.

"Yavrum" diyen Evran'ın gülmemek için zor duran sesi, beni daha da utandırırken ağlamamak için zor duruyordum.

"Yavrum, gel buraya" diyerek bir anda beni kucağına alınca kafamı hafifçe yorgan içinden çıkarıp gülerek yüzüme bakan adamı inceledim. Benim aksime hiç de utanmış gibi durmuyordu şerefsiz.

"Rahat bırak beni" diyerek yerimde daha da büzülsem de beni bırakmadan az önce öptüğü yere bastırıp hafifçe masaj yapmıştı.

"Böyle nasıl?" Dediğinde bunun beni neden rahatlattığını anlayamadan "Güzel" diyerek kafamı sallayıp başımı omzuna koydum ve gözlerimi kapattım.

Bu utancımı ancak uyumak kurtarırdı.

Bebişler umarım olmuştur, hiç iyi değilim kafam dağılsın diye geldim, kötü olmuşsa affedin beni

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bebişler umarım olmuştur, hiç iyi değilim kafam dağılsın diye geldim, kötü olmuşsa affedin beni...

ZÜMRÜT / GAYWhere stories live. Discover now