12

5.2K 283 28
                                    

Yaşanan olayların üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti ve hayatımız olağan çizgisinde ilerliyordu. Tabi bu halimize bile ne kadar olağan diyebilirdik emin değildim.

Evran sabah evden çıkıyor akşama doğru dönüyordu, bense o gelene kadar evi keşfediyor, film izliyor ya da yuvarlanarak hayatımın kayışını izliyordum.

İlk günler ne kadar Evran'a söz vermiş olsam da çok zor geçmişti benim için. Yemek yemeye çalıştığımda burnuma dolan yanık et kokusu yüzünden bir süre kusmuş ve ağzıma bir lokma dahi sokamamıştım, şimdi ise aynı nedenden dolayı et yiyemiyordum. Akşam olduğunda herhangi bir beyaz ışığa tahammül edemiyor bu nedenle tuvalete bile girmeyi reddediyordum. Sırf bu yüzden en son Evran ışıkları değiştirmek zorunda kalmıştı. Bunların arasında en önemlisi ise ilk iki gün Evran olmadan banyoya bile giremememdi.

Her şeyden o kadar tedirgin hale gelir olmuştum ki Evran olmadan herhangi bir yere gidememiştim. O da bana destek olup her zaman yanımda olmaya çalışmıştı son iki güne kadar.

O olaydan sonra Evran'a olan bakış açım sandığımdan daha hızlı bir biçimde değişti ve ben bunun iyi mi kötü mü olduğunu anlamakta güçlük çekiyordum. Hala beni neden yanında tuttuğunu anlamış olmamanın verdiği bir tedirginlik vardı üzerimde ama eskisi kadar temkinli veya uzak değildim. Onun yanında güvende hissediyor, ne kadar sıkıcı vakitler geçirsek de hep yanımda olsun istiyordum.

Benim için evde kaldığı zamanlar daha rahat olurken, evden gitmek zorunda kaldığında işler zorlaşmaya başlamıştı. Tek kaldığım ilk gün bir sorun olursa aramam için aldığı ve sadece onun numarasının olduğu telefonla onu arayıp ağlayarak yanıma gelmesini söylemiştim. Sonraki zamanlarda ise kendimi toparlayıp eski halime yavaş yavaş dönmeye başladım ama bu sefer de işler değişmiş Evran benden uzaklaşmaya başlamıştı.

Beni kendine bağımlı hale getirdiğini fark etmeme rağmen içimden buna dur demek gelmiyordu açıkçası. Uzun süre sonra kendimi yanında huzurlu hissettiğim biri vardı artık ve ne kadar benden uzak olsa da bu huzuru elimden geldiğince yaşamak istiyordum.

Bu hisler neydi bilmiyordum, tek bildiğim şu an kafamı yormayıp, hiçbir sorumluluğum olmadığı bu zamanı değerlendirmem gerektiği idi.

Yine yatağa yatmış tavanı izlerken düşüncelere dalmıştım ki kapıdan içeri giren Evran ile birlikte dirseklerimin üzerinde doğrulup ona baktım.

İçimden anlamlandıramadığım bir duygu yükselirken, suratsız ifadesi ile ceketini çıkarıp, dolabına doğru ilerleyen adamı izledim. Onunla konuşmak istesem de pek fazla cevap vermiyor, daha doğrusu beni pek siklemiyordu. Bu canımı sıksa da en sonunda pes etmiş ve gerekli cümleleri kullanarak iletişim kurmaya başlamıştım.

"Hoşgeldin" dediğimde sadece kafasını sallayarak cevap vermiş ve elindeki kıyafetlerle birlikte banyoya yönelmişti.

Bugün nedense kendimi huysuz hissediyordum. Galiba bana o yakın olan davranışlarına alışmış ve iki gündür takındığı bu saçma tavırlara anlam verememiştim. Bu da sinirlenmeme daha doğrusu gittikçe çökmeme neden olmuştu.

Kıyafetlerini değiştirmiş olarak gelen adam yüzüme bile bakmadan koltuğa oturup eline yeni başladığı kitabı aldı ve sakince lambasını açıp okumaya başladı. Bense yatağa uzanmış bir biçimde her akşam yaptığım gibi onu seyrediyordum.

Üzerine siyah bir tişört, altına ise gri eşofmanını giymiş olan adam, kitap okumak için takmış olduğu gözlükleri ile birlikte her zamanki gibi yakışıklı duruyordu. Kitabının sayfalarını okşar gibi çevirişi içimde bir yerleri harekete geçirirken nefesimi tutup onu izlemeye devam ettim.

Bir süre sonra okumaya ara verdiğinde yan tarafında duran sigara ve çakmağı alıp, nazik hareketlerle yaktı ve dolgun dudaklarının arasına yerleştirdi. Ardından işaret parmağının eklem yeriyle usulca gözlüğünü ittirip elindeki sigarayla birlikte kitabını okumaya devam etti.

O esnada ağzımı açıp bir iki kere konuşmak için hamlede bulunsam da vazgeçip arkamı döndüm ve pencereden dışarısını izlemeye başladım.

Kararmaya başlamış hava üzüntümü paylaşmak ister gibi koyu bir griye bürünmüştü, az sonra yağmur yağacaktı belli ki. Keşke yağmur yağdığı zaman dışarı çıkıp, yağmur damlalarının yüzüme vuruşunu, esen hafif rüzgarın elbiselerimi savuruşunu hissedebilseydim. Kendimi uzun süredir doğadan uzak bir hayat yaşıyor gibi hissetmiştim ki aslında öyleydi, yaklaşık bir-bir buçuk aydır dışarıya bir kere adımımı atmıştım.

Yavaş yavaş düşmeye başlayan damlalarla yataktan kalkıp pencereye yanaştım ve yavaş hareketlerle aralayıp parmaklarımı demirlerin arasından uzattım.

Parmak uçlarıma değen minik damlalar gıdıklanmama neden olurken, sol gözümden düşen küçük gözyaşı ile ağlamaya başladığımı anlamıştım. Damlaların ıslattığı parmağımı üzerime silip akan gözyaşımı da elimle sildikten sonra kafamı pencereye yaslayarak yağan yağmuru izlemeyi sürdürdüm.

Ne kadar süre orada durdum bilmiyorum ama ayaklarımın ağrımaya başladığını hissedince gerçek hayatta olduğumu fark etmiştim. Artık bacaklarımın beni taşıyamadığı anda uyuşmuş bileklerimi zorlayarak pencereyi kapattım ve üşümüş bedenimi yorganın içine sokmak adına arkamı döndüm.

Evran'ın yatağa girmiş ve üzerini örtmüş olduğunu görünce yüzümde yine bir gülümseme oluşsa da hala ağlamaya devam ediyordum. Anladığım kadarıyla yağmuru izlediğim süre boyunca ağlamam hiç durmamıştı.

Yorganın bir ucundan tutup, Evran'ı uyandırmamaya özen göstererek, yatağın içine girdim ve sırtını izleyecek şekilde yan döndüm.

Siyah pijamasını giymiş olan adamı izlerken elimi sırtına koyup tepki vermesini bekledim ama sandığımın aksine hiçbir hareket göstermemiş ve düzenli nefes alışverişine devam etmişti.

Bundan cesaret alarak elimi aşağıdan yukarıya sırtında gezidirip, soluklarını dinledikten sonra alnımı da dayayarak gözlerimi kapattım.

Ona kendimi ifade etmek, en başından sonuna kadar yaşadığım her acıyı anlatmak istiyordum ama ağzımdan sadece bir sözcük çıkmıştı.

"Yorgunum"

Geçiş bölümü, iç hesaplaşma tarzı bir bölüm oldu, sıkıcı olduysa kusuruma bakmayın ama gerekliydi birazcık :')

Ve bu aşağıdaki fotoğraf o kadar bu kurguya uygun ki gördüğüm an Evran ve Feray'ı çizmişler diye düşündüm. Sizce de öyle değil mi?

 Sizce de öyle değil mi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ZÜMRÜT / GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin