34

2K 114 29
                                    

"Feray!"

"Feray!"

Biri beynimin derinlerinden, diğeri ise capcanlı bir biçimde arkamdan gelen ses bedenimin her bir kıvrımının üzüntü ile kaplanmasına neden olunca, gelen kişinin kim olduğunu anladığım için gözümü açma zahmetinde bile bulunmamıştım.

Yine kaçamamış, beni öldürmek isteyen sevdiğimin kucağına düşmüştüm. Aslında kötü değildi, uzun süredir sadece Azem için yaşıyor olduğum için her gün aklımdan ölüm düşünceleri geçiyordu. Şimdi ise ondan son bir istek olarak Azem'in iyi olmasını isteyip, kendimi ölümün tatlı kollarına bırakabilirdim.

Fakat beklemediğim bir şekilde Evran yanıma koşarak gelmiş, bir elini boynumdan diğerini ise belimden geçirerek beni kucağına almıştı. Yaşadığım şok ve bıkmışlık hissi yüzünden tepki veremesem de o benim aksime, bedenimi sıkıca sararak yüzünü boynuma gömdü.

"Çok korktum sana bir şey oldu diye. Çok korktum" diyerek kendi kendine kelimeleri tekrar ederken, elektrik çarpmış gibi hissederek bir anda kendimi geriye çektim ve kucağında olduğum bedenden uzaklaşarak karların kucağına düştüm.

Karşımdaki bedenin elleri boşta kalmaktan dolayı iki yanından sarkarken dayanamayarak yüzünü incelemeye başlamıştım. Çökmüş yüzü sanki bir iki yıl daha yaşlanmış gibiydi, gözlerinin altı mosmor olmuş, her zaman canlı duran kiraz dudaklarının her bir tarafı kabuk bağlamıştı. Elmacık kemiğinin üzerinde küçük bir morluk yer edinirken, çenesinin altında daha önce görmediğim bir çizik vardı. Bu berbat hali ne kadar istemesem de içimi acıtırken yutkunarak kendimi biraz daha geriye çektim.

"Feray" diyerek kuru dudaklarının arasında fısıltı şeklinde ismimi söylerken dişlerimi sıkarak onun acılarını görmezden gelmeye çalıştım ve gözlerimi neredeyse eziyor olduğum yeni çıkmaya başlamış kardelene indirdim.

"Ne işin var senin burada?" Derken dişlerimi sıkmamdan dolayı sesim fazlasıyla sinirli çıkıyordu. Aslında bunun nedeni onun yüzünü tutup, canının yandığı için ağlamak istemeden dolayıydı ama bunu onun bilmesine gerek yoktu.

"Senin için geldim" duyduklarım sinir katsayımı arttırırken, dudağımı kemirip bağırdım. "Benim burada olduğumu nereden biliyorsun?" Dememle solgun yeşilleri yaşlarla parlamaya başladığında gözlerimi tekrar yere çevirmiştim.

"Seni bulmaya çalışıyorum uzun zamandır" burnunu çekip yana düşmüş ellerinden birini çekerek kızarmış burnuna götürüp kaşıdı ve dizlerinin üzerinde bana biraz daha yaklaştı. Kaçmak istesem de bedenim beni dinlemiyor, aynı yerde dikilmeye devam ediyordu.

"Çok özledim seni" diyerek elini uzatıp, soğuktan yanmaya başlamıştı yanağıma, buz gibi elleriyle dokundu. Hissettiğim temasla vücudum titrerken elimin tersiyle elini ittirip akamaya başlayan yaşlarımı umursamadan konuşmaya başladım.

"Öldürmek için mi?" Dediğimde karşıdan gelen acı dolu bir iç çekişle yutkunup ayağa kalkmak için bir hamlede bulunsam da titreyen bacaklarım yüzünden tekrar kara saplanmıştım. Evran hemen beni tutup yüz üstü düşmemi engelledikten sonra dikkatlice kucağına oturmamı sağlayıp kollarını bedenime sardı ve yüzünü boynuma gömdü.

"Üşüme diye, buz gibi olmuşsun" demesiyle sinirimden alev alacağımı bilmiyordu tabiki. "Ya sen-" diye tam bağırmaya başlayacaktım ki elini dudağıma koyarak beni durdurdu. İçimden bir ses ona karşı koymamın gereksiz olduğunu söylediği için sessizleşip, gözlerimi kapattım ve pes ederek kendimi onun sırtına yasladım.

Öleceksem de sevdiğimin kollarında ölürdüm.

"Sadece beni dinle şimdi olur mu? Sonra kabul etmezsen yine beni, susup hayatından çıkacağım. Senin mutluluğun her şeyden değerli" kuru ve soğuk dudaklarını boynuma değdirip çekti ve devam etti. "En başından başlayacağım her şeyin" dedikten sonra derin bir nefes çekip anlatmaya başladı.

ZÜMRÜT / GAYWhere stories live. Discover now