Medya: Beatrice Addison
Prenses'in yanıma oturması benim mi yoksa onun mu şanssızlığı bilemiyorum.
Ama o beni hiç umursamayıp dersi dinlemeye başladığında, ben hâlâ ona bakıyordum.
O ise doğal olarak benim bakışlarımdan rahatsız olmuştu.
Sinirle defterinden bir sayfa kopardı ve bir şeyler yazdı.
Sayfayı önüme fırlatınca eski anılarım canlanmıştı.
Eski hayatımdaki arkadaşımla da çok kez kağıtla mesajlaşma yapmıştık.
Önüme fırlattığı kağıdı içimden okudum.
'Hey, bana öyle bakıp durma! Karşında ayı mı oynuyor sanıyorsun?!'Gülmemeye çalışarak ben de cevap yazdım. 'Peki.'
Prenses'e cevap yazdığım kağıdı verdikten sonra o da geri cevap yazdı. "Diyeceklerin bu kadar mı, beni hayatımla tehtid etmeyecek misin?"
'Bu kadar zahmetli bir şeyi yapmaya üşeniyorum.' (Heather'ın cevabı)
'Yani, tabii ki ben de seni anlayabiliyorum. Ben senden daha üst rütbeli bir soylu olduğum için bana kötü davranamıyorsun!' (Beatrice'in cevabı)
Yazdığı şeye cevap yazmadım, daha doğrusu ne yazacağımı bilemedim ve dersi dinlemeye döndüm.
Teneffüs olduğunda Prenses hemen ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.
"Hey Heather! Veliaht Prens'in peşini bıraksan iyi olur çünkü o benim. Bana Tiana malına yaptığın gibi zorbalık da yapamayacağına göre pes etmen en iyisi!!" dedi işaret parmağını bana doğru doğrultarak.
Ben de en sıradan tavrımla konuştum. "Yani onun peşinde falan değilim zaten, o yüzden endişelenmeyin!"
Birkaç saniye donup kaldı sonra ise gülümsedi. "Yok canım, bunun olmasına imkan yok! Benim tanıdığım Heather asla böyle davranmaz." dedi ve şüphecil bakışlarla bana baktı. "Eminim ki kötücül bir planın vardır!"
Gözlerimi devirdim.
"Kendimi size kanıtlama gibi bir amacım yok Prenses Addison!"
"Yoksa sen de mi-" Prenses cümlesini bitiremeden bize doğru gelen Veliaht Prens'i gördü ve durdu. "Vay be, taşa bak!"
Dediği şeyle şoke oldum çünkü bu dünyanın diliyle konuşmamıştı. Eski evrenimde yaşadığım ülkenin dilinde, yani Türkçe konuşmuştu.
Benim dışında bu evrene gelen birisi daha mı var yani?
Aklıma gelen ilk şey bu olmuştu ama sakin olmaya çalıştım.
Belki de onun ülkesinde konuşulan dil Türkçe'dir. (?)
Gene de doğrulamam gerekiyordu ve bu yüzden ona sormalıydım.
Ama Prenses'in dikkati tamamıyla Julius'a kaymıştı.
Veliaht Prens Julius, Beatrice'in yanına geldiğinde onunla samimi bir dilde konuşmaya başladı.
"Trice, buraya geleceğini söylememiştin. Yoksa bahsettiğin sürpriz bu muydu?"
Beatrice ve Prens birbirlerini tanıyor demek ki, aynı zamanda da çok yakınlar!
Beatrice, Prens'e içten bir gülüş sundu. "Evet, beğendin mi sürprizimi? Eminim ki beğenmişsindir!" dedikten sonra aniden gülmeyi bıraktı ve ciddi bir ifade takındı.
"Bu arada neden o sürpüntü kız ile oturuyorsun?"
Veliaht Prens biraz telaşlandı ve tam konuşacakken Beatrice onu durdurdu ve bana bakarak konuştu. "Bu konuyu başkalarının duymayacağı bir yerde konuşalım bence!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazdığım Romanın Kötü Kadını Oldum!
FantasyPopüler ve yetenekli bir yazardım. Ama bu, en başından beri mükemmel yazdığım anlamına gelmiyordu. Yazdığım ilk roman "Tanrıça'nın Çiçeği" en kötü eserimdi. Acemice yazdığım bu kitabın kötü kadını mı oldum?! Herkesin nefret ettiği bir kişi olarak ya...