Bölüm 57

1.1K 138 55
                                    

Trice gibi kızıl saçlara sahip bir kadın topuklu ayakkabılarından ses çıkarken asil bir yürüyüşle yanımıza geldi.

Kapattığı yelpazesini havalı bir şekilde elinde tutuyordu.

Sinirli olmasına rağmen beni görünce sakin ve sahte bir ses tonuyla konuştu. "Merhaba, sen şu çok konuşulan Leydi Federline olmalısın, tanıştığımıza memnun oldum. Ben Beatrice'in annesi Audrey Addison! Aynı zamanda bu krallığın kraliçesi pozisyonundayım."

Ağağağağa, bir kraliçe ile konuşacağım. Açıkçası çoğu zaman Trice'in bir prenses olduğu aklıma gelmiyor ve annesini normal bir insanmış gibi düşünmüştüm.

Ama o resmen kraliçe!

(Heather) "Me-m-memnun oldum, si-sizinle tanışmak bir onurdur."

Bir süre beni inceledi ve sonra yanıma yaklaştı ve yüzüme yakından bakmaya başladı. "Bayağı güzel bir yüzün var aslında, yine de duygularını kontrol edemiyor gibi duruyorsun. Bir soyluda olması gereken en önemli özellik duygu kontrolüdür aslında. Seni bu konuda çalıştıracağım."

Beni mi çalıştıracak?

Trice arkamda saklanırken birden önüme geçti, kollarını açtı ve beni koruyormuş gibi bir tavır takındı.

(Trice) "Hayır, buna izin veremem! Arkadaşımın o zorlu eğitime katlanmasına göz yumamam. Onu bırak beni al anne!!"

Kraliçe Addison kaşlarını hafifçe çattı. "Annenden bir caniymiş gibi bahsetmen ne kadar da kötü bir davranış Beatrice! Ayrıca bu duruş da ne böyle?! Sana nasıl durman gerektiğini milyonlarca kez anlattım."

Yelpazesiyle Trice'in omuzlarını ve başını düzeltti. Trice ise kendini, savunmadan Kraliçe'nin ellerine bırakmıştı.

Kraliçe Addison, Trice'i kolundan tutmuş yanında götürürken bir yandan da benimle konuşuyordu.

"Öyleyse Leydi Federline, siz dinlenin ve sarayda keyfinize bakın. Ben ise beceriksiz kızıma bir prensesin nasıl davranması gerektiğini öğreteceğim. Bir gün gelin, size de göstereyim."

(Heather) "Y-yok hiç gerek yok, kendinizi yormayın."

(Audrey) "O zaman siz bilirsiniz."

Trice, yardım isteyen bakışlarıyla bana bakıyordu. Ama onu, Kraliçe'nin elinden ben bile kurtaramazdım.

O yüzden boşverdim.

Hmmm ne yapsam? Akşam yemeğine de vakit var daha, bu sarayın kütüphanesine mi baksam acaba?

Kulağa hoş geliyor!

Kütüphanenin yerini bir hizmetçiye sorarak öğrendim. Girme iznim yok ama ucundan göz atacağım için bir sorun olmaz herhalde.

Sarayla uyumlu bir şekilde altınlarla döşenmiş kütüphane kapısına baktım.

Yüksek zeminli tavana kadar süren bu kapı gerçekten çok uzun ve büyük!

Kapıyı biraz güç kullanarak açmaya çalıştım, kolayca açılması beni şaşırttı.

Kütüphanenin kapısı hafif aralanmışken yavaşça içeriye baktım, görünüşe göre kütüphanede kimse yok.

Mutlulukla içeriye girdim. Geniş kütüphane o kadar sessizdi ki yürürken ayakkabımdan çıkan ses etrafta yankılanıyordu.

Seçtiğim kalın bir kitabı rahat görünen bir koltuğa oturarak okumaya başladım. Umarım birisi izinsiz girdiğimi görüp de dışarı atmaz.

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama kitabın çeyreğini bitirmiştim bile. Sürekli aynı şekilde durduğumdan ağrımış vücudumu esneyerek rahatlattım.

Yazdığım Romanın Kötü Kadını Oldum!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin