24- Dağ Çiçeğimiz

438 29 3
                                    

Kavuşulmuş bir sevdadan daha değerli ne olabilir ki? Koynun da, kokusun da var olunan bir sevda kadar, ne mutlu edebilir ki insanı?

Bakışlarını her çevirdiğin de, sevdana denk geliyorsa gözlerin, dünyadaki cenneti bulmuştur insan!

Kavuşulmuş sevdanın değeri biliniyorsa şayet, kalbinin ekmeğini yiyordur insan! Sevdan kadar temiz ise kalbin, vuslatı kavuşma değil midir zaten?

...

Gece, gündüze bırakıyordu yerini, tanyeri bütün ihtişamı ile kızıla boyamıştı dağların ardını.

Gözlerini ilk açan Evin olmuştu, sevdasının kollarında, kocasının koynunda. Ne hoş geliyordu kulağa, onun kocasıydı, her bir parçası ile onundu.

Usulca sıyrıldı Mirza'nın kolları arasından ve hemen duşa girdi. Hızla duşunu aldı ve giyinme odasına ilerlerken saate kaydı gözleri, 6:15 olmuştu saat.

Bugün tempolu bir gün olcaktı, o yüzden hemen giyinip kahvelerini yapması lazımdı, çünkü Mirza'da, uyanırdı birazdan.

Üzerine giydiği kalın askılı, dizleri üzerinde biten düz elbisesi ile yine mükemmelliğini gözler önüne seriyordu Evin.

Nemli bıraktığı saçlarına ince bir taç takıp, saçlarının önüne gelmesine engel oldu. Giyinme odasından çıktı ve uyuyan kocasına bakıp gülümsedi, yanına ilerdi ve adem elmasına busesini bırakırken seslendi;

- Aşkımm, can içimm, canım kocam..

Mirza, böyle uyanmaktan ömrü boyunca hiç sıkılmayacağını düşünüyordu gözleri kapalı dururken.

Dudaklarının kıvrılmasına eş değer olarak gözleri açıldı. Tam o sırada burnunun ucunu öpen karısının çenesine öpücüğünü bıraktı ve konuştu;

- Günaydın Evinamın, günaydınnnn güzel karımm..

Doğruldu Mirza yatakta ve başlığa sırtını yasladı. Kollarını açtı iki yana, Evin ne yapması gerektiğini bildiğinden hemen girdi inine ve boyun girintisinde yerini aldı burnu.

Mirza, karısının nemli saçlarını okşarken konuştu;

- İyi misin Evinamın?

Evin, cevap verirken aynı zamanda başını da sallıyordu.

- Evet iyiyim can içim.

Başını kaldırdı ve gözlerinin içine bakarken gülerek konuştu;

- Hadi kalk duşunu al bende kahvelerimizi yapayım da, şöyle karşılıklı iki Saraçoğlu kahvelerimizi içelim.

Mirza, duyduğu sözlerden sonra, elleri arasına aldı Evin'in başını ve önce alnını öptü, ardından dudaklarına yöneldi ve öpmeden önce konuştu;

-  O zaman ilk gelin kahvenizi içelim Evin Saraçoğlu..

...

Sabahiye günü;

Cuma sabahı, sabahiye günü olarak belirlenmişti yüzyıllardır. Konak halkı eve dönmüş ve sabahiye günü için hazırlanıyorlardı.

Evin, Rüstem bey ve Halime hanıma gelin kahvesini yapmış, ikram etmişti. Ardından, adetler gereği bugün takılacak olan takı hediyelerini bir bir vermişti herkes Evin'e.

Midyat'ta takılar sabahiye günün de takılırdı, gelin süslenir ve bir koltuğa oturup misafirleri hoşlardı. Gelen misafirler de bir bir takılarını takarlardı.

Nitekim öyle de olmuştu, Evin'in artık bilezikleri kolunda takacak yeri kalmadığı için Dilek, mini sandığı yanına koymuştu.

Öğleden sonra kurulan sofralar, yatsı ezanını duyana kadar devam etmişti. Sonrasın da herkes dağılmış ve düğünün artık sona erdiği belli olmuştu.

Vanilya Kokusu (Tamamlandı) Where stories live. Discover now