36- Zeynep Alya

361 22 0
                                    

Sevginin emek olduğunu bizlere anlatan en güzel film, Al Yazmalım olsa gerekti.

Ne güzel anlatılmıştı değil mi?

Seviyorum demek ile olmadığını, bir şeyler için emek vermek gerektiğini, çabalamak gerektiğini.

...

Zümra'da, çabalarının ardını arkasını bırakmıyordu. Kaçan kovalanır, sözünün kanıtlı örneği olmuş duruma gelmişti.

Kerem ile ne zaman karşılaşsa, Kerem ya hemen birileri ile konuşmaya başlıyor, ya da yolunu değiştiriyordu.

Üzülüyordu Zümra, fakat ne demişti Havin;

' O kaçacak, sen gideceksin ardından. O susacak, sen konuşacaksın. Çünkü onun yarası büyük. Aynı şeyleri yaşamaktan korkar.'

Nitekim öyle de yapıyordu günlerdir. Sabrının son demlerini yaşıyordu duyguları, fakat pes etmeyi asla aklından geçirmiyordu.

Çünkü Kerem'in gizleyemeye çalıştığını, gözleri belli ediyordu. Kerem, gizlice izlediğini düşünüyordu Zümra'yı, fakat bilmediği bir şey vardı ki, Zümra her şeyin farkındaydı.

Evin, Zümra'yı aramış ve akşam hep birlikte kutlama yemeğine gideceklerini söylemişti.

Enes, girdiği sınavlardan başarılı puanlar alarak, müdürlüğe yükselmişti. Gençler olarak da, akşam bunu kutlayacaklardı.

Eltiler olarak, arkadaşları olan Zümra da gelmeliydi ki, davet etmişler ve olumlu yanıt almışlardı.

...

Odasın da anlaşma yaptıkları şirket sahibi ile telefon görüşmesi yapan Mirza, kapı çalınınca 'gel' diye seslendi.

İçeriye Kerem'in girdiğini görünce şaşkınlıktan telefon konuşmasını bile unutmuştu.

Sonlandırdığı telefonu masanın üzerine koydu ve hızlıca yerinden kalkıp, camın önündeki deri koltuklara oturan arkadaşının yanına gitti.

Ellinin tersi ile arkadaşının başına dokundu. Kerem, arkadaşının ne yaptığına anlam veremezken, Mirza'nın elini itti ve konuştu;

- Ya Mirza, ne yapıyorsun abi?

Mirza, arkadaşının ateşi olmadığına emin olduktan sonra karşısındaki tekli koltuğa otururken konuştu;

- Ateşin var mı diye baktım oğlum, ilk defa kapıyı vurarak içeriye girdin.

Kerem, 'bir git Allah aşkına' dercesine elini salladı arkadaşına ve kafasını koltuğa yasayarak gözlerini kapattı.

Kerem'in durgunluğunun hayrı olmadığını bilen Mirza, ciddiyet ile konuştu;

- Hayır olsun mu Kerem? Neyin var?

Dikleşti oturduğu koltukta Kerem, kollarını dizlerine koydu ve elleri ile saçlarını karıştırdı.

Ardından bakışlarını Mirza'ya çevirerek konuştu;

- Zümra.. Abi kız bana öyle iyi davranıyor, öyle sakin konuşuyor ki. Tuhaf geliyor.

Mirza, arkadaşının ne hissettiğini adı gibi biliyordu. Hatta kalıbını bile basardı, korktuğu için böyle hissettiğine.

Kerem'i sakinleştirmek adına mantıklı konuşmalar yapmaya çalışıyordu Mirza;

- Tuhaf olan ney kardeşim? İnsanlar birbirlerine iyi  davranır, sakin konuşur.

Kerem, derin bir off çektikten sonra ayaklandı ve elleri cebinde camın önüne yaklaştı. Bir süre konuşmadı, öğle vakti güneş Mardin'in üzerinde süzülürken, mükemmel bir görsel sunuyordu ki, Kerem de bu görselden nasibini almıştı.

Vanilya Kokusu (Tamamlandı) Where stories live. Discover now