Av

64.5K 3.3K 683
                                    

Ormanın içinde sanki bir yarışın içindeymiş gibi son sürat koşuyordum.

Yerlere kadar inen ağaç dalları koşarken yüzüme çarpıyor, dolunaya daha on gün olmasına rağmen tüm duyu organlarım, son sürat çalışan bir makina gibi ormanın içindeki tüm sesleri ve kokuları bana getiriyordu.

Ormanın içinde koşmak ve avlanmak, öfkelendiğim zaman beni yatıştıran aktivitelerin başında geliyordu.

Babamın söylediği sözler aklıma gelince tekrar sinirlendim ve bacaklarımı daha da açarak havada uçarcasına koşmaya devam ettim.

Koşarken rüzgar, bir kilometre ilerideki bir ceylanın kokusunu burnuma kadar getirdi. Hiç koşma tempomu bozmadım çünkü ceylanı hiç uğraşmadan kolaylıkla öldürebilirdim. Bu akşam için beni zorlayacak, öfkemi ondan çıkartabileceğim daha yırtıcı bir hayvana ihtiyacım vardı. Gür bir sesle uluyarak ormanın derinliklerine doğru hızlı bir tempoyla ilerlemeye devam ettim.

Ormanın içinden geçen akarsuyun yanında biraz soluklanmak için durdum. Suyu doğru eğilmeden önce başımı sağa sola çevirdim, kulaklarımı iyice dikerek duyduğum sesi anlamlandırmaya çalıştım. Durumun ne olduğunu anlayınca insan sırıtmasına benzer şekilde dişlerimi ortaya çıkardım.

Su içmek için bir ayı, nehre doğru ağır adımlarla ilerliyordu. Rüzgarın ters yönünde olduğum için benim kokum ona henüz ulaşmamıştı. Ayı tam dişime göre bir rakipti, öfkemi dövüşerek bedenimden atmak için bana yardımcı olabilirdi. Otların arasına iyice sinerek ayının ağır adımlarla suya yaklaşmasını sabırla bekledim.

Ayı varlığımı hissetmeden suyun kenarına iyice yaklaştığında, otların arasından sürünerek ben de avıma doğru yaklaşıyordum. Aramızdaki mesafe bir sıçrama boyuna geldiğinde, arka ayaklarımın üzerinde yaylanıp, ön bacaklarımla havayı yararak üzerine doğru sıçradım.

Ayı üzerindeki hedef noktam boynuydu. İlk atağımda hedefi tutturmuş, ayıyı boynundan yakalamıştım. Dişlerimi iyice boynuna geçirdiğimde, pençelerini kullanarak beni boynundan uzaklaştırmaya çalıştı. Tüm gücümle boynuna geçirdiğim dişlerim, ayının boynunun parçalanarak kanamasına sebep oldu. Ayı beni kendisinden uzaklaştıramadığı için iyice sinirlendi. Kükreyerek pençelerini sallamaya devam ediyor ama bana zarar verecek kadar başarılı olamıyordu.

Ayının boynu iyice parçalanınca, ağzımdaki et parçasıyla dört ayağımın üzerine düştüm. Beyaz kürkümün ön kısmı ayının kanına bulanmıştı. Ayı hala son nefesini vermemiş, parçalanan boynuna rağmen acı dolu kükremeyle pençelerini sallıyor, kendi etrafında dönerek ölüm dansına devam ediyordu.

Ormanın zemini ayının boynundan akan kanla kızıla boyanmıştı. Son bir saldırı için uygun zamanı beklerken, ağaçların içinden siyah bir kurt koşarak ayının yanına geldi. Ayının yanına gelir gelmez boynunun sağlam tarafına doğru atıldı. Kurt birdenbire ortaya çıkmıştı ve onun yaklaştığını ayıya saldırana kadar fark etmemiştim.

Siyah kurt ayının boynunu bir çatırtıyla parçalayıp, dört ayağının üzerinde kan dolu otların içine sert bir iniş yaptı. Ayı da, göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre içinde, büyük bir gürültüyle sırt üstü yere devrildi. Ayı artık ölmüştü.

Siyah kurt ağzındaki et parçasını yere attıktan sonra, kana bulanmış tüyleriyle zafer ulumasına başladı.

Sinirimin yatışması için çıktığım av,  siyah kurdun araya girmesi sonucu başarısızlıkla sonuçlandı.

Hiçbir kurt benim avımı elimden alamazdı. Siyah kurdun karşısına geçtim ve dişlerimi göstererek hırlamaya başladım. Bu arada ön sağ bacağımı da toprağa geçirip üzerine atlamak için uygun pozisyonu aldım.

Siyah kurt ne kadar sinirli olduğumu anladığı halde hareketlerime bir karşılık vermeden, umursamaz siyah gözleriyle bana bakıyordu. Bu durum beni daha fazla sinirlendirdi. Hızla boynuna doğru bir sıçrama yaptığımda, kendini yana atarak saldırımdan kurtuldu.

İlk atağım başarısızlıkla sonuçlanmıştı ama bu siyah kurda beni küçümsemenin bedelini fazlasıyla ödetecektim. Bu sefer gövdesini hedef alarak ileri doğru atıldım. Siyah kurt ben ona ulaşamadan havaya sıçrayarak üzerimden atlamış, ikinci teşebbüsüm de başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

İnanamayan gözlerle kurdu incelemeye başladım.

Kokusu bizim sürüden olmadığını belli ediyordu. Hareketleri çok seriydi ve bütün saldırılarımı ustalıkla boşa çıkartıyordu. Yaptığım ataklarla ona zarar veremeyeceğim belli olmuştu. Siyah tüyleri, siyah gözleri ve benden daha büyük gövdesiyle göz alıcı görünüyordu.

Kendimden emin korkusuz adımlarla ona yaklaşarak kürkünü kokladım, bedeninden yayılan güzel koku bana ormanı anımsattı.

Benim cesur hareketimden etkilenmiş olacak ki, o da benim beyaz kürkümü koklamaya başladı.

Siyah kurt kokumu beğendiğini vahşi bir sesle uluyarak gösterdi.

Bu sahiplenici uluması beni iyice çileden çıkardı. Dişlerimi göstererek hırladım ve yanından ayrılıp ormanın içine doğru koşmaya başladım.

Belki şansım yaver gider, karşıma başka bir yırtıcı hayvan daha çıkardı. Zamanımı burada bu siyah kurtla öldürmek vakit kaybından başka bir şey değildi.

Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin