Lunapar

40.5K 2.2K 113
                                    

Sürünün lunaparındaki (mezarlık) ulu çınar ağacının altında oturuyordum. Sırtım, bütün lunaparın üzerini kaplayarak ölülerimize kol kanat geren yaşlı çınar ağacına yaslıydı. Bacaklarımı dizlerimden bükerek yukarı kaldırmış, başımı da biraz önce yaptığım vahşeti unutmak istercesine iki dizimin arasına sıkıştırmıştım. Küçüklüğümden beri yalnız kalıp kendi kendimle konuşmak istediğim anlarda buraya gelir, lunaparın dinginliğinde zaman geçirince kendimi daha iyi hisseder geri dönerdim. Babam yokluğumu fark ettiğinde ilk bakması gereken yerin burası olduğunu her zaman bilirdi.

Bugünde kendimi kötü hissettiğim günlerden biriydi. Çünkü elim hala öldürdüğüm kızın kanıyla kaplıydı. Kanlı kalbi kaldırıp herkese gösterdiğimde, sadece yapılan hainliklerin cezasız kalmayacağını göstermek istemiştim. Belki elimi hala yıkamayarak da göz kırpmadan öldürdüğüm kızın ruhunu yaşatmak, sızlayan kalbimi de bir nebze olsun rahatlatmak istiyordum.

Lunapar atalarımızın ruhlarıyla çevriliydi. Özellikle burayı gece ziyaret ettiğimde, ne dediklerini anlamasam da ruhların kulağıma bir şeyler fısıldadığına yemin edebilirdim.

Duyduğum ayak sesleri artık buradaki yalnızlığımın sona erdiğinin habercisiydi. Son sürat çalışan duyularım, gelenin kim olduğunun haberini bana saniyeler öncesinden verdi.

"Bu kadar düşünme, sen yapman gerekeni yaptın."

"Yapmam gerekenin sürümden birinin kalbini sökmek olduğuna emin misin? Çünkü ben artık emin değilim."

"Biz Lukoiler (kurtlar)'de hainliğin cezası her zaman ölüm olmuştur, bunu sen de en az benim kadar iyi biliyorsun. İlerde süründen biri hainlik yapmaya çalıştığında, hep bu an aklına gelince yapmaktan vazgeçecektir. Burada amaç caydırmak. Bugün, ilerde hainlikten öldürmek zorunda kalacağın pek çok kurdun hayatını kurtarmış olabilirsin. Olaylara bir de bu açıdan bak istersen."

Kuzey içine derin bir nefes çekerek yanıma oturdu. Ağaca sırtını yaslamasıyla vücutlarımız birbirine temas etti. Teninden omuzum aracılığıyla içime akan sıcaklık, bir nebze olsun kendimi daha iyi hissetmemi sağladı.

Ona dönerek, "Bana kendimi iyi hissettiriyorsun," itirafında bulundum.

İtirafım hoşuna gitmiş olacak ki gülümseyerek bana baktı.

"Sana bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama, sen de beni her zaman şaşırtıyorsun. Senin yanında hiç sıkılacak zaman bulmuyorum. Buraya gelmeden önce hakkında biraz araştırma yapmıştım ama geldiğimde bulduğum bundan fazlası oldu. Çok fazla ilgimi çekmeye başladın Umay. Bu da beni korkutuyor.

Elini uzatarak yüzüme düşen perçemi kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Aynı zamanda da heyecanlandırıyor," dedi ve yüzünü bana yaklaştırıp alnıma minik bir öpücük bıraktı.

Onun dudaklarının tenime değmesiyle kalp atışlarım hızlanmış, ellerim de hafifçe terlemişti. O muhteşem kulaklarıyla hızlanan kalbimin sesini duyduğuna emindim.

"Biraz daha iyi hissediyorsan seninle konuşmak istediğim konular var."

Başımı yukarıdan aşağıya sallayarak onu onayladım.

"Yanına gelmeden önce Doğu sana iletmem için bir şeyler söyledi."

"Ne söyledi?"

"Doğu'nun yalanları hissetmekte ilgili bir yeteneği yokmuş. O da diğer bütün kurtlar gibi birisi yalan söylediğinde, sadece kalp atışlarının hızlandığını duyabiliyor ve vücutta meydana gelen değişiklikleri okuyormuş."

"Orada neden öyle söyledi o zaman?"

"Doğu'yu çocukluğundan beri tanırım. Batı'yı da öyle. Doğu üniversitede psikoloji bölümü okudu. İnsan kendini suçlu hissettiğinde panik halinde, yapmaması gereken şeyleri yaparak bir şekilde kendini ele veriyor. Bunun en iyi örneğini de bugün yaşadık. Doğu haini ortaya çıkarmak için bugün bir kumar oynadı. Sonuçta da kazandı."

"Keşke bu kumarı sahneye koymadan önce yapacağı şeyi bana da söyleseydi."

"O zaman tepkilerin normal olmazdı. Bugün kimse bir oyun oynandığını bilmediği için herkesin tepkisi doğal ve inandırıcı oldu."

Kuzey sıklıkla yaptığı gibi doğru bir noktaya parmak basmıştı.

"Benimle konuşmak istediğin diğer konu neydi?"

"Avcılar." Tedirgin gözlerle yüzüme baktı.

Ciddi bir ifadeyle konuşmasına devam etti."Sizin kurt olduğunuzu ve bu ormanda yaşadığınızı bilen başkaları da olabilir. Bir gece yarısı ansızın ormanın içindeki evler basılabilir, sen ve sürün öldürülebilirsin."

Sözleri mantıklıydı gidişat onu gösteriyordu.

"İskandinav mitolojisi okur musun?"

Konunun niye buraya geldiğini anlamamıştım ama yine de cevap verdim. "Kurtlarla ilgili bölümler olduğundan bir ara merak edip okumuştum."

"Sen bu sürünün lupasısın. Ben de fenrir'i olucağım. Bir nevi sürünün ve senin komutanın gibi bir şey. Doğu ve Batı, senin sköll'ün ve hati'n olacaklar. Seni korumak için bir an bile yanından ayrılmayan korumaların."

Şaşkınlıkla gözlerinin içine baktım. "Sence bu kadarı gerekli mi? Bana çok fazla olur gibi geliyor."

Kuzey beni ikna etmek için konuşmasına devam etti. "Zaten bir ay boyunca burada, senin üçümüzden birini seçmen için bekliyor olacağız. Bu zamanda sürünü çalıştırıp, savaşa hazır hale getirebiliriz. Aynı zamanda seni de saldırılara karşı koruyarak bir taşla iki kuş vurmuş oluruz. Cenk'e saldırı düzenlendiği akşam ağacın tepesinde biri varsa, senin yeteneklerini görmüş olabilir. Sürüye bir saldırı olursa canlı ele geçirmek istedikleri tek kurt sen olacaksın."

Kuzey, Doğu ve Batı bir aylık bir sürede, aralarından birini seçmem için yanıma gelmişlerdi. Şu anda sürümün etrafında ölüm kol geziyordu ve bu üç cesur kurt geldikleri yere geri dönmek yerine, burada kalıp beni ve sürümü korumayı teklif ediyorlardı. İlk geldikleri zaman onlara iyi davranmadığım için kendimi kötü hissettim ama hala yaptığım hatayı affettirebilmek için önümde bir fırsat vardı. Minnettarlığımı göstermek için kollarımı açarak Kuzey'e sıkıca sarıldım. Benden böyle bir hareket beklemiyor olacak ki, kolları bir süre daha eski yerinde durmaya devam etti. Sonra derin bir iç geçirdikten sonra o da bana sıkıca sarıldı.

Kuzey biraz önce alnımı öpmüştü, şimdi ise saçlarımı öpüyordu. Dudaklarımdan minik bir gülümseme eşliğinde "Teşekkür ederim," cümlesi döküldü.

Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin