Tiyatro Sahnesi

28.8K 1.7K 130
                                    

Doğu ve Batı salonda bizim dönmemizi bekliyordu. Aceleyle kapıdan içeri girdiğimizi görünce ikisi birden ayağa kalkarak bizi karşıladılar.

Doğu kötü bir şeyler olduğunu hissetmiş gibi merakla sordu. "Bu aceleniz ne? Önemli bir şey mi oldu?"

Kuzey muhabbeti kısa kesmek için "Sizi almaya geldik. Burada konuşamayız. Gittiğimiz yerde size her şeyi anlatacağız," dedi.

Dördümüz birden form değiştirerek evden çıktık ve ormanın içlerine doğru koşmaya başladık.

Uzaktan Tolga'nın aceleci adımlarla eve doğru yürüdüğünü gördüm ama saklanmaya gerek görmedim. Muhtemelen uzak mesafe ve sık ağaçlar onun tarafından fark edilmemizi engelleyecekti.

Sürümüzün liderliğini alan Kuzey, bizi ormanın derinliklerine doğru götürüyordu. Gittiğimiz yönde Kuzey'le ilk defa karşılaştığımız yer olan nehir vardı. Bu mesafeden bile uzaktan suyun sesini duymaya başlamıştım. Kısa süre içinde suyun ferah kokusu da burnuma gelmeye başladı. Hepimiz hızlı ve güçlüydük nehir kıyısına gelmemiz çok uzun sürmedi. Hedefe ulaşınca hepimiz tekrar insan formuna döndük.

Doğu "Bizi aceleyle buraya getirdiğinize göre söyleyeceğiniz şeyler çok önemli olmalı," dedi.

Kuzey'le birlikte duyduğumuz ve gördüğümüz her şeyi ikisine anlatarak meraklarını giderdik.

Anlatacaklarımız bittiğinde "Bu serserilerin ormanımızı ve evlerimizi ele geçirmesini önlemek için iyi bir plana ihtiyacımız var. Yoksa Tolga'yı görür görmez kalbini pençemle sökmekten hiçbir şey beni alıkoyamaz," dedim.

Batı "Tamam kabul ediyorum adam güzel yemek yapıyor ama onu ilk yaralı gördüğümüz anda hemen işini bitirmeliydik, onu sana göstermemeliydik," dedi.

Kuzey düşünceli bir şekilde "Onu öldürmek çözüm olmazdı. Serserilerin lideri bu toprakları almak için çok kararlı görünüyor. Kendisine başka bir yol bulurdu," dedi.

Doğu "Umay senin şu taktığın ay taşının sırrını, bir de kehanet yeteneğinin nasıl çalıştığını çözebilsek hiç bir sorunumuz kalmazdı. Böylece ne yapacaklarını önceden öğrenmiş olurduk," dedi.

"Dün Batı, ay taşıyla ilgili bir şeyler söylemişti. Söyledikleri hala kafamı kurcalıyor," diye söze girdim.

Kuzey şaşkın bir ifadeyle inanamayarak, "Bizim tanıdığımız Batı'nın söyledikleri mi kafanı kurcalıyor? Ben dün onun, önemli bir şey söylediğini hiç hatırlamıyorum," dedi.

"Kehanet yeteneğimin erken alarm sistemi gibi tehlike anlarında devreye girdiğini söyledi."

Batı şaşkınlıktan kocaman açılan mavi gözleriyle "Bunları ben mi söylemişim?" diye sordu.

Dün bana bu sözünü, şakayla karışık bir şekilde söylediği için hatırlamıyor olabilirdi.

Doğu "Aslında düşünürsek Batı söylediklerinde haklı olabilir. Sen kehaneti, avcıların saldırmasından iki gün önce görmüştün," dedi.

Kuzey "Hala serserilerin lideri saldırmaya karar vermek için Tolga'nın bizim hakkımızda bilgi toplamasını bekliyor. Doğu haklı olabilirsin," dedi.

Kaşlarımı çattım. "Ama yine de bir kere başıma gelen bir şeye güvenerek benim rüya görmemi bekleyemeyiz," dedim.

Kuzey kararlı bir ifadeyle "Beklemeyeceğiz. Bu sırada yapılması gereken ne varsa yapacağız," dedi.

Batı "Ne yapacağız?" diye sordu.

Kuzey açıklamasına devam etti. "Öncelikle Tolga'nın yanında konuştuklarımıza dikkat edeceğiz. Onu diğer sürü üyeleriyle tanıştırmayarak, sosyalleşmesini engelleyeceğiz. Böylece herkes Tolga'yı tanımadığı için yanında tedbirli olacak, o orda diye rahatça konuşamayacak. Bir de serserilerin sürüsünden yarın Tolga'yla konuşmaya gelecek omega var. Bugün olduğu gibi yarın da ne konuştuklarını dinleyeceğiz. Sonra ona göre ne yapacağımızı tekrar konuşup karar veririz."

Doğu "Aramızdan birinin sürekli Tolga'yı takip etmesi gerekir," diyerek önemli bir noktaya parmak bastı.

"Tolga aramızda kimden en az şüphelenir." Sesli bir şekilde düşündüm.

Kuzey hepimizin gözlerine sırayla baktı ve tercihini Batı'dan yana kullandı. "Batı sen onun gölgesi gibi olacaksın. Ona yakın davranıp arkadaşı olmak istediğini hissettireceksin. Yarın olan buluşmasını da uzaktan takip ederek ne konuştuklarını dinleyeceksin. Eminim aranızda en zararsız seni görüyordur."

Batı, "Sorun değil dostum. O iş bende." Kendine olan güveniyle göğsünü şişirdi. Yaptığı bu hareketle çok sevimli olmuştu ama farkında değildi.

Hemen konuya geri döndüm. "Bir tiyatro sahnesindeymiş gibi hepimiz rol yapacağız yani."

Kuzey sırıtarak "En iyi oyuncu kimmiş görelim. O mu biz mi?" dedi.

Batı, "Konuşmamız bittiyse eve dönüp öğlen için ne pişirdiğine bakalım. Ben çok acıktım," dedi.

"Ben acıkmadım, biraz burada zaman geçirip düşünmek istiyorum," dedim.

Doğu centilmen bir şekilde  "Seni burada yalnız bırakamayız, biz de seninle kalalım," dedi.

Kuzey ikisine bakarak "Ben Umay'la kalırım siz eve gidin," dedi.

İkisi Kuzey'in önerisini kabul etti, bizi yalnız bırakıp yanımızdan ayrıldılar.

Kuzey'e "Sen acıkmadın mı? Keşke sen de onlarla birlikte gitseydin. Ben başımın çaresine bakardım," dedim.

Koyulaşan bakışlarını kehribar rengi gözlerimde dolaştırıp, dudaklarıma indirdi. Kısa bir süre burada oyalandı. "Acıktım, ama yemeğe değil."

Aramızdaki mesafeyi hızla kapatıp alt dudağımı ağzının içine alarak emmeye başladı. Orada biraz oyalandıktan sonra, sıra üst dudağıma gelmişti. Dilini de boştaki diğer dudağımı okşamak için kullanıyordu. Beni öpmenin şeklini değiştirerek bu kez iki dudağımı da ağzının içine aldı. Böyle vantuz gibi yapışmasına sinirlenerek alt dudağını dişlerimin arasına alarak ısırdım.

Kuzey'in dudaklarından sızan kanın tadı ikimizin de şehvetini körükledi, vahşi bir şekilde öpüşmeye başladık. İkimizin de aynı anda dudaklarından bir inleme sesi çıktı. Öpüşürken birbirimizin ağzının içine inlemek bana çok baştan çıkarıcı gelmişti, daha fazlasını istediğim için vücudumun ön tarafını Kuzey'in bedenine iyice yasladım.Kalçalarımız birbirine yapışık bir şekilde duruyorken ritmik bir şekilde hareket etmeye başladım. Kuzey'in erkekliğinin gittikçe büyüyerek sertleştiğini hissediyordum. Bunu hissetmek tutkumu daha fazla alevlendirmeye yaradı. Elimi poposuna koydum, onu kendime doğru çekerek kalçamı daha hızlı hareket ettirdim. İkimizin de dudaklarından aynı anda yüksek bir inleme sesi çıktı. Bu inleme sesini duymamla beraber aklım da başıma gelmeye başladı.

Şu an dünyada en çok istediğim şey Kuzey'le sevişmemizi sonuna kadar götürmekti. Ama daha fazla ileri gitmeden bu işe bir son vermeliydim. Bu düzgün bir hareket olmazdı ve bana yakışmazdı. Onu öpmeye son verdim ve kendimi geri çekmeye çalıştım. Kuzey geri çekilmemi istememiş olacak ki, beni iyice kendine çekerek tutkulu bir şekilde öpmeye devam etti. Bir an için nefes alma fırsat doğunca, "Kuzey üzgünüm ama devam edemem," dedim.

Göğsü hızlı bir şekilde inip kalkarken nefes nefese "Neden? Beni istemiyor musun yoksa?" diye alıngan bir ifadeyle sordu. Kelimeleri doğru kullanmadığım için onu incitmiştim. Bu durumu hemen telafi etmeliydim.

"Hiç bir kurtadamı seni istediğim kadar istemedim. Ama ben sürüdeki diğer kızlar gibi değilim. İlk birleşmemin evlendiğim kurtadamla olmasını istiyorum. Şu an ikimiz de korunmuyoruz. Babam gelince onu şiş bir göbekle karşılamak istemem."

Sözlerimden sonra Kuzey'in suratındaki incinmiş ifade düzeldi, yerini rahatlamaya bıraktı.

"Ben de seninle evlenmek için babandan izin almayı beklerim o zaman. Zaten onun gelişine de fazla zaman kalmadı. Benden kaçmana izin vermeyeceğim."

Bana cevap hakkı tanımadan güçlü ve kaslı kollarıyla beni kucağına alarak suyun içine atladı.

Soğuk su ikimizi de kendimize getirdi ama benim attığım çığlıkların da nedeni oldu.

Nehirde birbirimize su atarak Kuzey'le eğlenmeye devam ettik. Bundan sıkılınca da yüzerek zaman geçirdik.

Ufukta yeni bir savaş görünüyordu ama Kuzey benim yanımda oldu müddetçe, üstesinden gelemeyeceğim şey yoktu.

Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin