Tanrıça

43.9K 2.6K 112
                                    

Elimdeki kadehi yere fırlatarak gür bir sesle bağırdım. "Çocuk sahibi olanlar hemen onların yanına gitsin, diğerleri kurt formuna geçip beni takip etsin."

Verdiğim emri duyduğu anda çocuk sahibi olanlar, ormanın içine dağınık bir şekilde yapılmış olan evlerine doğru koşmaya başladı.

Diğerleri ise kurt formuna geçmek için hemen dizlerinin üstüne çöktü. Değişimin başlamasıyla birlikte her taraftan kemiklerin vücutta yer değiştirme sesleri duyulmaya başladı. Yüzler uzadı, omurgalar yukarı kalktı ve herkesin vücudundan tüyler fışkırmaya başladı. Benim bu kadar uğraşmama gerek bile yoktu.

Ayaklarımın üzerinde yaylanarak ileri doğru sıçradım. Dört ayağımın üzerinde yere indiğimde dönüşümüm çoktan tamamlanmıştı.

Kehribar rengi keskin kurt gözlerimle sürümün değişiminin hangi aşamada olduğuna baktığımda, benimle aynı anda kurt formuna geçmiş Kuzey’i gördüm. Diğer eş adaylarım da sürüden daha önce dönüşümlerini tamamlamak üzereydiler.

Artık daha fazla zaman kaybedemezdim. Dönüşümünü tamamlayan herkes nasıl olsa bana yetişirdi. Güçlü bir şekilde uluyup silah sesinin geldiği yöne doğru koştum.

Siyah kurt yanımda benimle beraber koşuyordu. Hemen arkamızdan dönüşümünü tamamlamış kahverengi kurtla, sarı kurt geliyordu. Üç eş adayım yanımda koşmalarıyla, beni desteklediklerini herkese güzel bir şekilde gösteriyordu.

Ormanın içine doğru ilerlediğimizde burnuma kan kokusu gelmeye başladı. Eş adaylarımın da kan kokusunu benimle aynı anda aldıklarını, homurdanmalarından anladım. Bu kokuyu duymak hiçbirimizin hoşuna gitmemişti, dişlerimizi göstererek hırladık ve kokunun geldiği yöne doğru koşmaya devam ettik.

Birkaç dakika içinde artık burnuma kan kokusuyla birlikte insan kokusu da gelmeye başladı. Burnum beni bugüne kadar hiç yanıltmadığından, birazdan karşımıza insanların çıkacağını biliyordum. Onlar bizi fark etmeden önce tüm sürüyü durdurdum.

Olayların içine dalmadan evvel burada neler olup bittiğini anlamam gerekiyordu. Tüm sürü benim emrimle birlikte kan kokusunun geldiği alanın etrafını çevrelemeye başladı. Kısa süre içinde tahminimde yanılmadığımı anladım, alanın içinde ellerinde tüfek olan beş insan avcı vardı.

Ormanın zemininde ise gövdesinden ve bacağından silahla yaralanmış ve ağlara dolanmış bir şekilde kızıl kürklü bir kurt yatıyordu.

Artık ben nasıl bir lupaysam, bu akşamki toplantı da Cenk'i görmediğimi yeni fark ediyordum.

Tanıdık kokusu yaptığım büyük hatayı tokat gibi yüzüme çarptı. Kanaması fazla olan Cenk'in ölüme çok yakın olduğunu hissettiğimde öfkelendim ve ona en yakın olan insanın üzerine doğru koşmaya başladım.

Aramızda az bir mesafe kaldığında tüfek tutan koluna sıçradım. Bu kolunu vücudundan ayırmak için tek ısırığım yeterli geldi.

O anda avcıdan güçlü, acı dolu bir çığlık duyuldu ve kopan kolu tüfekle birlikte yere düştü. Avcının kopan kolundan fışkıran kan, kürkümün kan gelen yerlerini kızıla çevirdi. Hissettiği korkudan ve acıdan bağırması ise hassas kulaklarımı rahatsız etti.

Kuzey'de aynı hamleyi ona yakın duran diğer avcının üzerinde yaptı.

Doğu ve Batı'da hızlı bir şekilde diğer iki avcıyı birlikte etkisiz hale getirdiler.

Sürünün payına da son avcı düştü. Onlar da avcının etrafını çevirdiler ve içlerinden en güçlü olanı avcının silah tutan kolunu kopardı.

İnsanlar hem korkudan hem de çektikleri acıdan dolayı çığlık çığlığa bağırmaya başladılar, arada bu seslere ettikleri küfürler de eşlik ediyordu.

Bu insanların yaralı bir şekilde buradan ayrılmalarına izin verirsem, daha kalabalık bir şekilde geri dönerlerdi. Bu da hiç iyi olmaz, sürümdeki kurtların öldürülmesiyle sonuçlanırdı. Lupaları olarak böyle bir riski göze alamazdım.

Uluyarak sürüye “Hepsini öldürün!” emrini verdim.

Bütün kurtlar emrimi dinleyerek aynı anda insanların üzerine atladılar.

Aralarında iş bölümü yaparak hepsi insanların bir uzvunu parçaladılar.

Benim payıma da kolunu koparttığım avcı düştü. Ben avcının sadece bir bacağını kopartmışken, Kuzey geri kalan uzuvlarıyla ilgilendi.

Artık avcıların hepsi öldüğünden daha fazla oyalanmadan Cenk'e yardım etmem gerekiyordu. Bunu da bu formda kalarak yapamazdım, bu nedenle kısa süre içinde insan formuna geçtim. Dönüşüm tamamlandığında kızıla boyanan saçlarım ve vücudumla, kan banyosu yapmış bir savaş tanrıçası gibi göründüğüme emindim.

Vakit kaybetmeden Cenk'in yanına ilerledim. Ona dolanmış ağları, pençe şekline dönüştürdüğüm elimle hemen parçaladım. Ağlarla uğraşırken işime o kadar odaklanmıştım ki, çevremde olup biten diğer şeylerin farkında bile değildim.

Cenk hala inleyerek kurt formunda yerde yatıyordu, lupası olarak onun bu halde olmasından dolayı kendimi suçlu hissediyordum.

Gövdesini incelediğimde kurşunun etini delip geçtiğini gördüm. En çok kanı burasından kaybediyordu. Bacağında ise durum daha iyiydi, kurşun sadece sıyırmıştı.

Ağları parçalama işini bitirtiğimde pençemi normal haline getirdim.

Elimi daha kötü görünen yarasının üzerine koydum ve aklıma bugüne kadar Cenk'le paylaştığımız güzel anları getirdim. O anları düşünürken gözlerimden akan yaşların farkında bile değildim.

Elim hızla ısınmaya başladığında, derisinin altındaki dokunun kendini tamir ederek kapandığını, kanamanın ise kesilerek iyileşmeye başladığını hissettim. Derisi eski haline gelene kadar elimi vücudundan çekmedim. Tamamen iyileştiğinden emin olunca elimi üzerinden çektim, bu sefer yaralı bacağının üstüne yerleştirdim. Isınan ellerimle birlikte bacağındaki yara da iyileşmeye başladı. Bacağı eski haline döndüğünde elimi çekip ayağa kalktım.

Cenk artık yaraları iyileştiği için canı yanmadığından rahatlıkla insan formuna geçmeye başladı. Dönüşümü tamamlanınca önümde diz çöktü. İtaat ifadesi olarak da başını öne eğerek, sağ elini dokunmam için yukarı kaldırdı.

Cenk’in dudaklarının arasından "Lupam," kelimesi döküldü.

Cenk'i sağ salim karşımda görünce mutlu oldum, elimi uzatarak ona dokundum.

Gülümseyerek “Seni sağlıklı bir şekilde karşımda görmek çok güzel Cenk ama seni niye bu durumda bulduğumu sonra uzun uzun konuşacağız,” dedim.

Cenk başını kaldırmadan bana cevap verdi. “Emredersiniz lupam.”

Cenk'le işim bitince sürümün ne durumda olduğuna bakmak için arkamı döndüm.

Hepsinin Cenk'in pozisyonunda dizleri üzerinde beni selamladıklarını görünce bu duruma çok şaşırdım.

Beni bu pozisyonda selamlayanlar arasında Batı ve Doğu'da vardı.

Kuzey ise şaşkın bir ifadeyle parçalanan avcıların kanlarıyla göle dönen zeminin ortasında, çıplak bir şekilde ayakta duruyordu. Yüzündeki şaşkınlık ifadesi benim bakışlarım siyah gözleriyle kenetlendiğinde, gurur dolu pırıltılara bıraktı. Dudaklarından mırıltı şeklinde, "Tanrıça," kelimesi döküldü.

Cenk’in başına gelen bu üzücü olay neticesinde, bugüne kadar sakladığım sırrım ortaya çıktı.

Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin