''soonie doongie dori''

956 98 12
                                    

O kadar uzun süre geçmiş ki fici unutmuşum.

Pencere kenarında oturmuş yolu izlerken bir yandan da müzik dinliyordum. Sınavlarım bitmiş şimdi ise eve gidiyordum. Annem sabırsızlıkla bekliyordu beni.

Otobüs terminale girdiğinde inmek için hazırlandım. İleride bekleyenler arasında annemi gördüğümde daha da heyecanlanmıştım. Bavulumu da aldığımda anneme doğru ilerledim. Kollarını açmış beni bekliyordu ve sıkıca sarıldık birbirimize. Saçlarımı henüz fark etmemişti sanırım.

Geri çekildi ve bana baktı. Kaşlar hafif çatılmaya başladığına göre saçlarımla ilgili eleştiri yağmuruna hazır olabilirdim.

''Minho.''

''Evet anneciğim?'' Of ya!

''Bu saçlarının hali ne böyle?''

''Şey... Ufak bir değişiklik... Yani... Bir anda oldu.'' Bakışlarımı kaçırırken dudaklarımı dişledim.

Annem beni incelemeye devam ediyordu.

''Tamam biliyorum beğenmedin ama-''

''Dalga mı geçiyorsun? Bayıldım!''

Ne?

Doğru mu duydum?

Annem saçlarım için ''bayıldım'' mı demişti?

''N-nasıl ya?''

''Eh biraz uçuk kaçtığını itiraf etmeliyim ama senin yaşında üniversiteye giderken ben de pembeye boyatmıştım. Büyükannen ve büyükbaban beni gördüğünde tam anlamıyla kalakalmıştılar.''

Annemin saçları ben kendimi bildim bileli hep siyahtı ve onu pembe saçlı hayal edememiştim. Demek ki neymiş ebeveynler de gençliklerinde çılgınlık yapabilirmiş.

Arabaya bindik ve ben başımı geriye yasladım. Otobüsün sıkışık koltuklarından sonra kendi arabamızın rahat koltuğu çok iyi gelmişti ama bir an önce eve gitmek istiyordum tabii.

Sonunda eve gelebildiğimizde valizimi indirdim. Annem kapıyı açtığında içeri girdik ve ben valizi kapının yanına bırakıverdim. Sonra çıkarırdım odama.

Biz içeri girdikten sonra pıtı pıtı sesler duydum ve o an...

O an hayatımın şokunu yaşadım.

Çünkü üç tane minnoş kedi miyavlayarak bana doğru geliyordu!

''Sanırım kokun değişik geldi ki hemen hissettiler.''

''Anne bunlar da ne?!''

''Kedi Minho, ne olabilir?'' Güldü.

''Anne! Kedi mi aldın ben yokken?''

''Almadım sahiplendim. Hem tek başıma canım sıkılıyordu ne yapayım ben de kendime arkadaş edindim.''

Kediler üzerime sırnaşıp duruyordu ve ben de kedi aşığı biri olarak onları tam anlamıyla mıncırıyordum.

''Koyu renkli olan Dori, yuvarlak gözlü olan Soonie ve burnu renkli olan da Doongie.''

Annem beni kedilerle tanıştırdı.

''Ben yemekleri ısıtıyorum hadi sen de elini yüzünü yıka. Sonra yeriz bir tanem.''

''Ama ama bunlar çok tatlı!''

Annem güldü ve sonra mutfağa geçti. Bu üç küçük minnoş beni bırakmamakta kararlıydı. Doongie yere yatmış onu sevmem için yuvarlanıp duruyordu. Karnını sevdikçe mırlıyordu. Üçünü de öptükten sonra ayağa kalktım ve banyoya gittim.

shameless | banginhoWo Geschichten leben. Entdecke jetzt