''sen yanımdasın''

688 77 48
                                    

Seungmin ile yüzleştikten sonra gerçekler ortaya çıktığı için rahatlamıştım. O iki yılanın bu kadar alçalmasına da şaşırmadım açıkçası. Seungmin söylememek için direttiğinde anlamıştım onların olduğunu. Madem akıllarınca beni Seungmin'e sürtük olarak tanıttılar ben de bundan sonra onlara bir sürtük gibi davranacaktım.

Hyunjin'e biraz da olsa üzülüyordum ve kendimi suçluyordum. Ne var ki bundan sonra Hyunjin'in üzüntüsü benim sevincim olacaktı.

Öğlen arası keyfimi yerine getirecek bir olay oldu.

Jeongin, Seungmin ve ben fakültenin arka tarafındaki kafede oturuyorduk. Seungmin bana daha yakın davranıyordu. Belki de triplere girdiği günleri telafi etmek için çabalıyordu ama aramız iyi olduğu için rahattım.

Üçümüz oturup konuşurken Chris neredesin diye mesaj attı. Ben de fakültenin arkasındaki kafeye gelmesini söyledim. Nasıl olsa bu ikisi Chris ile tanışmıştı. Eh Jeongin ve Seungmin de sevgili olduğu için Chris'in saçma sapan kıskançlık triplerine girecek hâli yoktu. Hem ben de third wheel gibi gözükmekten kurtulmuş olacaktım.

Chris geldiğinde yanımdaki sandalyeye oturdu. Kısa sürede sohbet koyulaşmıştı. Başımı Chris'in omzuna koyduğumda Chris kolunu attığı omzumu okşadı.

''Bir hafta sonu bir şeyler yapalım. Jisung ve Changbin de gelir. Üç çift güzel vakit geçiririz.'' Fikir benden çıktı.

''Aslında yakın zamanda konser var. Belki ona gidebiliriz.''

''Aa sahi mi? O zaman geç olmadan biletleri ayarlasak iyi olur. Jeongin ve Seungmin, Jisung ve Changbin, Chris ile de ben. Altı bilet oluyor.''

Bakalım ağızlarını açıp o iki yılanın adını anacaklar mı?

''Sekiz kişi değil miydik?'' Jeongin yavaşça konuştuğunda ona baktım.

Seungmin'in de bakışları sertleşir gibi olmuştu. Artık Seungmin de o iki sinsiden hazzetmiyordu. Tabii o benim gibi direkt ilişkisini kesemiyordu çünkü ortada bir şey yoktu.

''Felix ve Hyunjin sevgili değil ki? Sıkılırlar bizim yanımızda.''

Göz ucuyla Chris'e baktım beni onaylasın diye ama elbette neyin ne olduğunu anlamamıştı ahmak.

''Minho haklı. Hem belki gecenin sonunda baş başa bir şeyler yaparsak Hyunjin ve Felix sıkılabilir.'' Seungmin dışında kimse onaylamıyordu beni ama olsun.

Derken Hyunjin ve Felix yürürken bizi gördüler. İkisi de keyifliydi ancak benim söylediğim bir şey masadan kahkahaları yükseltince o keyifli suratları anında bozuldu. Üstelik Seungmin'i benimle yan yana gördüklerinde ikisi de şaşkınlıkla kalakaldılar ve biraz da korktuklarını itiraf etmeliydim. Seungmin'in gerçekleri anlatmasından korkmuşlardı.

O bozuk ve korkmuş halleri beni inanılmaz keyiflendirmişti ama sonra birden aklıma geldi. Ya bunlar Seungmin'i sıkıştırırsa? Ya benim ilişkimi bozmaya çalıştıkları gibi onun da ilişkisini bozmaya çalışırlarsa?

''Aa siz burada mıydınız?" Felix gülümsese de hâlâ az önceki şaşkınlığı üzerindeydi.

"Gelsenize." Jeongin olanları bilmiyordu tabii.

Hyunjin ve Felix birbirlerine baktılar.

"Derse yetişmemiz gerek. Başka zaman..."

Aceleyle gittiler. Jeongin'in hiçbir şeyden haberi yoktu.

"Sanki bir şey olmuş gibi."

"Ne olabilir ki? Derse gideceğiz dediler. Ee Jisung'a ve Changbin'e söyleyelim umarım başka bir planları yoktur."

Hiç üzülmedim bile.

''Minho sen neye gülüyorsun?''

Bu sorunun cevabını Seungmin ve ben biliyorduk sadece. Göz göze geldiğimizde Seungmin de gülümsedi.

''Bu çifte randevu hoşuma gitti hepsi bu. Bir de konser işi olursa çok iyi hissedeceğim. Yalnız son zamanlarda çok gezdim. Ufukta vizeler görünmeye başladı. Artık oturup çalışmaya başlasam iyi olacak.''

Bunu söylememle hepsi sızlandı. Benim de hoşuma gitmiyordu ama gerçeklerden kaçamazdık.

***

Yurda geldiğimde Jisung henüz yoktu. Ben de yalnız olmanın vermiş olduğu rahatlıkla annemi görüntülü aradım. Soonie, Doongie ve Dori yüzlerini ekrana yaklaştırdıkça onları mıncırmak istiyordum. Kesinlikle çok tatlılardı. Bir süre sonra sıkıldılar ve gittiler. Ben de annemle konuşabilmeye fırsat bulabildim. 

''Karşı eve birileri taşındı.''

''Öyle mi? Ne zamandır boştu iyi denk geldi o zaman.''

''Bir de köpeği var. Görsen küçücük sevimli bir şey.'' Annem güldü.

''Üçüzler korkmuyor mu?''

''Hayır sıkıntı olmuyor. Zaten o da neredeyse bizim kediler gibi. Adı da Kkami bu arada.''

''Vay, köpeklerinin adını öğrenecek kadar yakınlaşmışsın.'' Ben de güldüm.

''Taşınan adam yakın arkadaşımın arkadaşı. O da eşiyle eskiden ayrılmış.''

Bir dakika, bu ayrıntı hoşuma gitmemişti.

''Ee seni ilgilendirmiyor sonuçta.'' Azıcık huzursuz olmuştum.

''Ne bu suratının hali? Hemen astın yüzünü. Aşk olsun Minho.'' Annem anlamıştı tabii.

''Adam köpeğiyle mi yaşıyor?'' Yine de merak ediyordum.

''Evet. Bay Hwang'ın seninle aynı yaşta oğlu varmış.''

Anlaşılan birlikte bir hayli vakit geçirmişlerdi. Ayaküstü merhaba dedikten sonra edilecek sohbet değildi bunlar. 

''Bayağı bir ayrıntı öğrenmişsin.'' 

''Minho, arkadaşlarım aracılığıyla biraz sohbet ettik ne var bunda?''

''İyi iyi Bay Hwang ile size iyi eğlenceler.''

Tam o sırada Jisung gelmişti de bu tatsız konu kapanmış oldu. Jisung annemi gördüğünde selam verdi ve biraz da onunla konuştu. Ben de içime çöken sıkıntıyla duşa attım kendimi. Sıcak suyun altında uzun süre kaldım. İçimde çok iğrenç bir his vardı. Hayır annesini kıskanan küçük çocuklar gibi gözükmek de istemiyorum ama yine de berbat hissediyordum işte. 

Dışarı çıktığımda Jisung yine yoktu. Ben de kendimi bornozla attım yatağa. Düşündükçe aldığım tavır cringe ve saçma geliyordu. 

Annem haklıydı, sadece konuşmuşlardı ne var bunda? 

Bir öyle bir böyle düşüncelerle kendimi oyalarken kafamı dağıtabildim. Akşam Jisung, Changbin, Chris ve ben dışarı çıktık. Yine içki içiyorlardı ve bu kez ben de içtim. Eğer sarhoş olursam o saçma düşünceler yok olur gibi geliyordu.

Chris beni kollarına aldı ve dans etmeye başladık. Şu adamı görmek bile beni muhteşem hissettiriyordu. Kollarımı boynuna doladım ve öpüştük. 

''Canın bir şeye sıkılmış gibi.''

''Annemle konuştum.''

''Tartıştınız mı?''

''Hayır ama... Boş ver.''

''Minho.''

''Klasik ebeveyn ve çocuk tartışması işte.'' Güldüm ve omzumu silktim.

''İlişkimizi onaylamıyor mu?'' Bakışları ciddiydi.

''Chris hayır. Alakası yok. Diyorum ya klasik tartışmalar işte. Dersler sınavlar falan...'' Uzanıp dudaklarını öptüm ve sarı bukleleriyle oynadım.

''Sen yanımdasın ya inan bana başka hiçbir şeyin önemi yok.''

Birbirimize gülümsedik ve yeniden öpüştük.

Kaç bölüm oldu bilmiyorum ama artık toparlamaya başlıyorum <3


shameless | banginhoWhere stories live. Discover now