''jeju''

827 92 41
                                    

''Off ne zaman gideceğiz ya çok sıkıldım ben!''

Feribota bindiğimizden beri Hyunjin çocuk gibi mızmızlanıp duruyordu. Ben başımı Chris'in omzuna yaslamış gözlerimi de kapatmıştım. Chris arada saçlarımı öpüyordu. İki sevimsiz de bizim yanımızda oturuyordu ama onlar yokmuş gibi davranıyorduk.

''Ay çok sıkıcısınız ya hiçbiriniz konuşmuyorsunuz.''

''Ben kahve almaya gidiyorum.'' Felix'in sesini duydum.

Hadi sen de defol git onunla Hyunjin.

''Bana da al.''

''Gel sen de Hyunjin iki bardağı nasıl taşıyayım?''

''İki tane elin var Felix gayet de taşıyabilirsin. Benimkisi sade olsun hadi çabuk ol.''

Gözlerimi açtım ve başımı kaldırdım. Uykum vardı.

''İyi misin bebeğim?'' Chris bana baktı.

Başımı salladım.

''Bence lavaboya git de yüzünü falan yıka açılırsın. Merak etme Chris ve ben buradayız.''

Hyunjin bilmiş bir şekilde konuştuğunda onu boğmak istedim.

''Gerek yok açıldı zaten uykum.''

Chris'in koluna sarıldım bu kez. Hyunjin'in gözleri kısıldı ve pencereden dışarı baktı.

''Sen de kahve ister misin canım?''

Chris bana baktı. Aslında sıcak bir kahve fena olmazdı.

''Olabilir.'' Gülümsedim.

Chris başını salladı ve Hyunjin hemen atıldı.

''Bekle beraber gidelim. Bir şeyler alırım ben de.''

Chris onu beklemeden yürüdü gitti. Hyunjin ise aceleyle gitti peşinden. Telefonumu çıkardım ama denizin ortasında olduğumuz için çekmiyordu. Internet olmayınca da telefonun bir anlamı yoktu. Çantama geri koydum. Felix sinsisi geri gelmişti.

''Hyunjin nereye gitti?''

''Bilmiyorum.''

''Nasıl bilmiyorsun?'' Tuhafça baktı.

''Bilmiyorum Felix kalktı gitti işte. Ben de sormadım.'' Sesim ters çıkmıştı.

''Oo çok asabisin sevgilinle baş başa kalamadın diye mi?''

''Ne? Ne diyorsun Felix? Ne ilgisi var?''

Hiç samimi olmayan bir şekilde gülümsedi ve kahvesini içmeye başladı. Chris ise hâlâ dönmemişti. Daha şimdiden pişman olmuştum.

Derken Chris ve Hyunjin buraya doğru geliyorlardı. Hyunjin bir şeyler anlatırken Chris oralı olmuyordu. Diğer sevimsiz ise inatla konuşmaya devam ediyordu.

''Al bir tanem. Sigara içmeye çıkıyorum. Bana eşlik eder misin?''

''Elbette.'' Gülümsedim ve montumu giyindim. Hyunjin ve Felix yokmuş gibi davrandım.

Şükürler olsun biz de gelelim demediler. Gerçi iki dakika sonra yanımızda bitmeyeceklerinin garantisi yoktu.

Güverteye çıktığımızda rüzgar fena esiyordu. Kahvem soğumaya yüz tutmuştu ve Chris'e baktım. Kıvırcık sarı saçları rüzgarda uçuşuyordu. Onun da üşüdüğü belliydi.

''İyisin değil mi?''

''Çok iyiyim merak etme.''

''Hadi üşüdüysen girelim artık.''

shameless | banginhoWhere stories live. Discover now