4.3

20.1K 941 276
                                    

[bade]

Okuldan içeriye girer girmez adımlarım Tuğra'nın olduğu kafeye çevrilmişti. Dakikalar önce Yaman'dan öğrendiğim kadarıyla arkadaşlarıyla birlikte kampüse yakın bir yerde oturuyorlardı. O yüzden gittiğim yer belliydi.

Çok geçmeden görüş açıma giren kişilerle adımlarımı daha da hızlandırdım. Resim olayının patlak göstermesinin ardından Tuğra'yla hiç konuşmamıştık ve artık bir şeyleri konuşmamız gerektiğinin farkındaydım. Bu yüzden de ilk işim onu bulmak olmuştu.

Onun arkadaşlarıyla birlikte oturduğu bahçedeki yere ulaştığımda yönü bana ters olduğu için "Tuğra," diye seslendim.

Onun sınıfından olduğunu tahmin ettiğim arkadaşlarıyla konuştuğu konuyu bölmüştüm ama şu an bu bile umrumda değildi. Konuşmamız için en doğru an bugündü ve daha fazla uzatmaya lüzum yoktu bir kere.

Tuğra anında konuştuğu konuyu yarıda bırakıp odağını bana çevirirken "Gelir misin iki dakika?" diye sordum. Her ne kadar rica ediyormuş gibi sorsam da konuşma biçimimden altında yatan uyarıyı anlamış olacak ki o da bir şey söylemeden ayaklanmıştı zaten.

Ben kafelerin arka tarafına bakan ara kısma doğru ilerlediğimde o da arkamdan beni takip etmeye başladı. En sonunda da tenha bir köşede durmuş, sırtımı arkamdaki duvara yaslayarak karşımda ellerini pantolonunun cebine sokmuş rahatça dikilen Tuğra'ya çevirdim bakışlarımı.

Bu umursamama hâlleri neyin nesiydi bilmiyordum fakat ben bunları yemezdim. Saçma salak triplerini çekeceğimi sanıyorsa yanılıyordu. O yüzden tavırlarını umursamadan söze başladım.

"Ben uyurken resmimi çizecek kadar gözünde değerli olduğumu sanmıyordum. Karşımda aynı Tuğra'yı göremeyecektim güya, öyle değil mi? Ama şöyle de bir gerçek var ki ben bu Tuğra'yı daha çok sevdim sanki."

Alaylı cümlelerimle onu sinirlendirmeyi amaçlıyor olmama rağmen Tuğra sinirlendiğine dair hiçbir tepki göstermemişti.

"Can sıkıntısından çizmişim. Asıl ödevim yetişmeyince bu resmi vermek zorunda kaldım. Bitti mi konuşacaklarımız?"

Bakışlarını kaçmak istermişçesine etrafta gezdirirken bıkkın bir nefes aldığını işittim. Anlaşılan sıkmıştık beyefendiyi.

Yapmacık bir şekilde gülümseyip "İkna olamadım sevgilim ya. O kadar huzur falan koymuşsun tablonun ismini. Sana ne kadar huzur verdiysem artık," dedim sonlara doğru yüzümdeki gülümseme genişlerken.

"Aynen Bade. Kendini kandırmaya devam et böyle."

Onun bu kayıtsız tavırları iyice sinirlerimi bozmaya başladığında daha fazla dayanamayacağımı anladım ve yüzümdeki yapmacık ifadeyi bozarak istemsizce çıkışmaktan kendimi alıkoyamadım.

"Ne bu tavırlar Tuğra? Şimdi de ergen gibi soğuk mu yapacaksın?"

"Soğuk yapmıyorum."

Beni kısa cevaplarıyla geçiştirmeye devam ederken ciddi anlamda sinirlerimi bozmaya başladığını hissetsem de bunu ona bunu belli etmemek için ekstra bir çaba harcadım. Amacı beni bezdirmekti lakin ona izin vermeyecektim.

"Peki, öyle olsun. Yine de resmimi falan çizmek istersen bu sefer haberim olsun. Bitecek bir ilişki için fazlasıyla göze çarptık çünkü."

Ellerini ceplerinden çıkarıp "Sen benimle dalga mı geçiyorsun amına koyayım?" diye sordu sinirlenmeye başladığını belli eden bir ses tonuyla. Bense sonunda düzgün bir tepki verdiği için içten içe rahatladığımı hissetmiştim.

"Sence dalga geçiyor gibi mi görünüyorum?"

"Bade... Bak benim sabrımı sınıyorsun artık. Önce ayrılmayalım diye yapmadığını bırakmıyorsun. Şimdi de gelmişsin bitecek bir ilişki için göze çarpmayalım diyorsun. Derdin ne kızım senin?"

Omuz silktim.

"Derdim senin tutarsız tavırların Tuğra. Bir gün bana nefretini kusarken diğer gün nedense ordan burdan resmimi çizdiğini öğreniyorum. Üstüne üstlük bu olay patlak gösteriyor, herkes bizim ilişkimizi mükemmel sanıyor. Bana aşıksan ve öyle bir imaj çizmeye çalışıyorsan söyle de bileyim yani."

Ben cümlemi bitirir bitirmez Tuğra birkaç adımda üzerime gelip beni basbaya arkamdaki duvara yaslarken ben daha ne olduğunu anlayamadan "Sen kimsin de sana aşık olacağım ben?!" diye çıkıştığında ilk birkaç saniye şoku atlatamadan öylece gözlerimi kırpıştırdım. O ise devam etmişti sözlerine.

"Kendini çok mu önemli sanıyorsun kızım sen? Karşıma geçip ahkam kesmeler falan. Hayırdır, sana özel hayatıma dahil olma hakkı verdim diye ne yapıp yapmayacağıma da mı sen karar vereceksin?"

Ne yapacağımı bilemeyerek ellerimi istemsizce göğsüne yerleştirirken "Tuğr-" diye konuşmaya başlayamadan sözümü böldüğünde ben de öylece lafımı yutmak zorunda kalmıştım.

"Seni dahil ettiğim kadar varsın hayatımda. Bundan sonra da yerini bil Bade."

Alaylı bir şekilde güldüm.

"Bilmezsem ne olurmuş?"

"Sike sike öğretirim yerini."

"Ben de öğrenmiyorum. Ne yapacaksın?"

"Çok da umrumdaydı. Bana kelime oyunu yapma Bade."

"Buna da mı karışacaksın?"

"Gerekirse evet."

Onunla atışmak sebepsiz yere hoşuma giderken "İyi, karış. Sevgilim olarak sana bu hakkı veriyorum," dedim göğsündeki ellerimi boynuna dolayıp. O ise gözlerini devirerek karşılık vermişti.

"Şaka mısın sen amına koyayım? Ortada sence sevgililik mi var?"

Kafamı hafifçe sağa eğerek "Yok mu?" diye sordum. Ondan da cevap gecikmemişti.

"Her şey rollerden ibaretti ve bitti. Gerçek olduğuna kendini fazla inandırdın herhalde. Çık artık şu hayal dünyandan Bade."

"Hmm. Peki o zaman bu da mı benim hayal dünyama ait?"

Onun bir şey söylemesine fırsat tanımadan ensesinden tuttuğum gibi kendime çektim ve dudaklarımızı birleştirdim. Tüm öpüşmelerimizin aksine bu sefer olabildiğince yavaş bir şekilde dudaklarımı harekete geçirdiğim sırada o da bana karşı çıkmamış, beni itmemişti. Ben de bundan cesaret alarak devam etmiştim öpmeye.

Tuğra bana karşılık vermeden öylece dururken benimse o an aklımdan geçen tek şey dudaklarının tadını deli gibi özlediğimdi...

yazım hatası varsa sorryy sizi bekletmemek adına kontrol etmeden atıyorum😚

socialiteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin