6.1

19.9K 1.3K 185
                                    

490K... 🫀

[bade]

"Tuğra sen kafayı yemişsin gerçekten! Hava soğuk ve sen üzerine sadece ince bir kazak ve kot ceketle gelmişsin ya..."

"Mont giyince bunalıyorum diyorum kızım. Niye anlamıyorsun? Hem içi yün bu kot ceketin."

Sinirle gözlerimi devirip omzuma attığım renkli hırkayı çekip aldım montumun üzerinden. Ardından ayaklarımın üzerinde yükselerek Tuğra'nın boynuna doladım. Zaten öksürüp duruyordu, bir de önünü açmıştı geri zekalı.

Benim hırkayı onun omzuna bırakmamın ardından bezgince ofladığında gözlerimi kocaman açıp kapayarak ona uyarı niteliğinde bir bakış gönderdim. Bu çocuk beni gerçekten sınıyordu.

"Ya Bade şu hâlim oldu mu sence?

"Ne varmış hâlinde? Gayet de güzel oldu işte, siyah kombinine renk geldi."

Gözlerini okulun bahçesinde gezdirdi. Sonrasında odağı tekrar bana çevrildiğinde pes etmiş olacak ki bıkmış bir vaziyette "Tamam lan... buna da tamam. Hadi ne yapacaksak yapalım, gidelim artık şu okuldan. Dersim bitti zaten," dedi. Başımla onaylayarak karşılık verdim.

Önden yürümeye başladığımda o da el mahkum onun boynuna attığım koyu pembe ve turuncu renklerinin hakim olduğu hırkam ile bana eşlik etmeye başlamıştı.

İki yanından göğsüne doğru sallanan hırkanın püskülleri karnına çarparken bu görüntü karşısında gülmemek için zor tuttum kendimi. Fazla tatlıydı. Ayrıca şapşaldı da.

Tuğra benim hızıma yetişip hemen arkamdan ilerlemeye devam ettiğinde ben de çantamdan arabamın anahtarını çıkarmakla meşguldüm.

O bugün hasta olduğundan dolayı okul çıkış saatine kadar babamın şoförüne özellikle arabamı getirmesini tembihlemiş, yedek anahtarımı da yanıma almıştım. Tuğra'ya hiç güvenemediğim içinse sabah Meriç'ten okula gelirken Tuğra'yı almasını rica (!) etmiştim.

Her ne kadar işin içine ufak bir tehdit sokuştursam da bu manyak çocuğun hasta hasta okula motoruyla gelmemesi için yaptığımdan asla pişman değildim. Meriç de bir güncük dersi olmadığı hâlde okula gelmeyi dert etmeyiversindi artık.

"Bu arada dün beni çıldırttıktan sonra çevrimdışı olduğunu da unutmadım, haberin olsun."

Bir şey söyleme gereği duymadan arkamı dönüp ona masum bir gülümseme gönderdim. Ardından otoparkta arabamı park ettiğim kısmı aramaya koyuldum. O da ardımdan beni takip ediyordu.

Kısa bir süre sonra bulduğum arabam ile kilitleri açarak arka koltuğun kapısına doğru uzandım. Çantamdan kurtulup arka koltuğa bıraktım ve geri çekildim. Tam arabayı kullanacağından dolayı anahtarı ona vermek için arkamı döndüğüm sırada hemen dibimde biten Tuğra ile bir an şaşkınlık yaşasam da hemencecik toparladım kendimi.

Şöyle beklenmedik ani hareketleri karşısında bocalıyor hatta ister istemez heyecan yapıyordum. Ve sanırım bu hiç iyi bir şey değildi. Özellikle kalbim açısından...

"Hayırdır, hoşuna mı gitti beni çıldırtmak?"

Hâlâ dünkü meselede takılı kalıyor olmamız sinirlerimi bozuyordu. Oysa ben çoktan bunu aştığımızı sanıyordum.

"Evet. Hem de fazlasıyla hoşuma gitti."

Uzanıp hırkamın iki yanından tutarak hırkayı çekiştirdiğimde o da aramızdaki mesafeyi iyice yok etmek zorunda kaldı. Bakışları kısa bir an otoparkta gezinip etrafta birisi olup olmadığına baktıktan sonra boş olduğuna kanaat getirmiş olsa gerek ki bir adım daha yaklaştı bana doğru. Böylece aramızda hiçbir mesafe kalmamıştı.

"Ben hoşuna gidecek başka şeyler de biliyorum ama."

Kafamı düşünürcesine sağa doğru yatırıp "Hmm, ne mesela?" diye sordum yüzümdeki yaramaz bir gülümseme eşliğinde.

Ne ara belime yerleştirdiğini anlayamadığım elleri bir anda kalçalarımda yerini aldığında üzerimdeki pantolonun izin verdiği kadarıyla etimi parmakları arasında sıkmış, kafasını da yüzüme doğru eğmişti.

"Meselası mı var Bade? Hastayım diye kendimi tutuyorum, sen burda gelmişsin beni zıvanadan çıkartmaya çalışıyorsun amına koyayım!"

Sadece boğazları ağrıyor ve öksürüyordu. Bunda herhangi bir bana bulaşacak hastalık bir durum görmediğim için açıkçası hiç de umrumda değildi. Ben temas bağımlısı bir insandım, hasta olması beni engellemezdi.

"Kes sesini ve bana istediğimi ver."

Güldü.

"Şimdi de emir kipine mi geçtik?"

"Öyle. Bir itirazın mı vardı?"

Omuz silkti.

"Şimdi de ben vermiyorum anasını satayım. Ne yapacaksın?"

Dünkü mesajlaşmada onu çıldırtmamın hesabını soruyordu aklı sıra. Ama ben yemezdim.

"Bu sana tanıyacağım son şansın olur o zaman. Sen bilirsin."

Boynundaki hırkayı neredeyse onu boğacak derecede daha fazla çekiştirdim. Tuğra ise hiçbir tepki vermeden öylece yüzüme bakmaya devam ediyordu.

"Bade zorlama bebeğim. Zaten saçma salak beslenme düzenine uyup hiçbir şey yemiyorsun. Bir de benden hastalık kaparsan toparlanamazsın bir hafta."

Ofladım.

"Burda kız arkadaşın olarak bir şey istedim alt tarafı. Konu ne ara benim beslenmeme gel-"

Ben konuşmaya devam edecekken bir anda sözümü keserek "Neyimsin neyimsin? Bir daha söylesene bi' sen o cümleyi," dediğinde kırdığım potu o an yeni idrak ediyordum. Lakin yine de lafımı yutmak yerine tekrarladım söylediğim kelimeyi.

"Kız arkadaşın?"

Gülümseyerek "Kız arkadaşım?" diye şaşkınca sorguladığında belli belirsiz başımla onayladım onu. Nasıl bir tepki göstereceğini bilemiyordum ve bu da istemsizce beni germişti.

"Benim kız arkadaşımsın yani?"

Hâlâ daha niye üsteliyordu anlam veremiyordum.

"Sen de bu durumda benim erkek arkadaşım oluyorsun ona bakılırsa."

"Desene, kârlı bir anlaşma yapmışım."

Onun bu eğlenen tavırlarına gözlerimi devirmekle yetindim. O ise bu tavrıma kahkaha atmış ve kalçalarımda birleştirdiği ellerini geri çekerek beni kendisine çektiği gibi sıkı sıkı göğsüne bastırıp sarılmakla karşılık vermişti.

"Kızım sen var ya benim çok fena hoşuma gidiyorsun..."

asla yb yazmaya vakit bulamadığım için bugün daha az uyumaya karar verdim ve sabah 7'de kalkacak olmama rağmen yatmadan önce size bölüm yazayım dedim :'))

şunu da belirtmeden geçemeyeceğim ki bölümü kontrol etmeden atıyorum, bir yerde yazım hatası varsa yorum yaparsanız görüp düzeltmem benim açımdan daha kolay olur bebeklerim😚

iyi geceleerr diliyorum herkese ben artık uyumaya kaçar🤍

vote atmayı ihmal etmezseniz çok sevinirimmm

socialiteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin