7.1

10K 864 123
                                    

[bade]

Kız kıza oldukça lüks bir restoranda yediğimiz yemeğin ardından alkollü bir mekana geçmiş, fazla dağıtmadan kokteyller eşliğinde keyifli bir akşam geçirmiştik. Açıkçası özlemiştim de böyle kendimize vakit ayırmalı aktiviteleri.

Saat gece yarısına yaklaşırken Tuğra'nın ısrarına dayanamayıp beni bulunduğumuz mekândan almasına izin vermiştim. Hem ne kadar itiraz etsem de özlemiştim aptal çocuğu.

Ecmel ve kuzeni Melis, babamın bizim için ayarladığı şoförle geri dönerlerken ben de şoförle beni Tuğra'nın alacağına dair haber göndermiştim. Zaten anneme sabah elbisemi seçerken gece Tuğra'yla buluşabileceğime dair bir açıklama yapmıştım. O da babama durumu anlatırdı nasıl olsa.

Kızlarla mekânda vedalaştıktan sonra ben de bir süre daha yalnız başıma oturup Tuğra'yı beklemeye başladım. Dışarıda boş boş dikileceğime en azından insanları inceleyerek vakit geçirebileceğime inanmıştım. Çok geçmeden de Tuğra geldiğini belirten bir mesaj atmıştı zaten.

Garsondan çantam ile trençkotumu hazır etmelerini isteyip son kez kendime telefon kameramdan nasıl gözüktüğüme baktım ve hafif taşan gloss'umu düzelttim. Sonrasında da ayaklanıp çıkışa doğru ilerledim.

Bana deri trençkotumu giydirmek isteyen garsona teşekkür ederek elinden aldım. Siyah trençkotu koluma attıktan sonra çantamı da elime alarak ayrıldım oradan.

Karşı kaldırımlarda motoruna yaslanmış bir vaziyette beni bekleyen Tuğra'nın yanına ilerlediğimde o da sanki benim geldiğimi hissetmiş gibi başını ilgilendiği telefonundan kaldırmıştı.

Göz göze geldiğimizde hafifçe gülümseyerek onun beni baştan aşağı süzmesini izledim. Ben de bir yandan onu süzmeye başlamıştım.

En az benim kadar o da siyahlar içindeyken giydiği bomber deri ceket ikimizin de birbirimizden habersiz deri giyindiğini fark etmemi sağlamış, bu detay beni saçma olsa da mutlu etmişti. Altındaki baggy siyah pantolon ve vans ayakkabıları da tam olarak onun tarzını yansıtan diğer detaylardı.

Topuklu botlarımın zeminde bıraktığı sesle birlikte onun yanına ulaştığımda "Merhaba," dedim sondaki 'a' harfini ekstra uzatarak. Ondan da cevap gecikmemişti.

"Hoş geldin, balım."

Hafifçe gülümseyerek karşılık verdim. Olgun insanlar böyle yapardı tahminimce, öyle değil mi?

Onun belime yerleştirdiği elleriyle beni kendisine çekip sarıldığına şahit olduğumda ben de boşta olan sol kolumu beline sardım. Kısa bir sarılma faslından sonra da geri çekildim. O sırada üzerimizde hissettiğim bakışlar sayesinde etrafa kısaca göz gezdirmeden edememiştim.

Dışarıya sigara içmeye çıkan 5-6 kişilik bir kız grubunun odağındaydık ve bariz belli bir şekilde bizi izleyerek aralarında konuşmaya başladıklarına yan gözle bakarak bile emin olmuştum. Lakin çok üzerinde durmamaya çalıştım. Alışkındım nasıl olsa.

"Gidelim mi artık?"

Tuğra'ya sorduğum soruyla o da beni başıyla onaylamış, yaslandığı motordan doğrulmuştu. Böylece aramızdaki boy farkı da artmıştı tabii.

"Gidelim ama önce şu kolundaki şeyin işlevini yerine getirmemiz gerek. Yoksa bu elbiseyle donarsın beş dakikaya."

Benim bir şey söylememi beklemeden kolumdaki trençkotla çantamı elimden aldı. Çantayı motorun üzerine gelişigüzel bırakırken trençkotu bana giydirmek için harekete geçmişti bile. Ben de çok uzatmadan kollarımı geçirdim ve giydim.

socialiteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin