Bir Fincan Çay (Sezon Finali) -2.Kısım-

4.8K 318 533
                                    

"Birazcık bile mi?"

Louis kaşlarını çatıp Harry'ye anlamadığını belli ederek baktı.

"Ne?"

Harry burnunun sızladığını hissetti. Buna lanet etti. Ağlamaması gerekliydi. Şimdi olmazdı. Dişlerini sıktı ve yutkundu.

"4 yıl boyunca... Hiç mi sevmedin?"

Louis şaşırmıştı. Kendisini aşağılamalara, kötü sözlere ve bağırışlara hazırlarken bu şey kalbini parçalara ayırmıştı. Karşısında 4 yıl önce tanıştığı küçük, savunmasız ve oldukça kırılgan çocuğu gördü. Şaşkınlıktan açılan ağzını kapattı ve dudaklarını birbirine bastırdı. Ne diyecekti ki? Ona dolu gözlerle bakan kıvırcığına baktı uzun süre. Bu da bir oyun olabilir mi diye düşündü. Buna ihtimal vermek istemiyordu.

Harry hala bir cevap beklerken Louis omuz silkti ve kafasını eğerken olumsuzca sağa sola salladı. Bunun üzerine Harry'de kafasını 'anladım' anlamında aşağı yukarı sallarken gözlerini Louis'den çekmiş etrafına bakınıyordu.

"Neden beni kendinden uzaklaştırmadın o zaman? Biliyorum biraz yapışkandım ama... Eğer gerçekten beni etrafında istemediğini hissetseydim giderdim. Zeki bir çocuk değildim, ders çalışmaktansa arkadaşlarımla gezmeyi seviyordum ama sırf seninle aynı okula gidebileyim diye sabahlara kadar ders çalışmaya başladım. Seninle zaman geçirebilmek adına imkanlarımı zorladım. Neden bana bu kadar özel geldin bilmiyorum, sanki Tanrı bana benim gibi olan birini göndermişti. Neredeyse hikayelerimiz aynıydı. İkimizde tam değildik."

Harry soluklandı ve bakışlarını ona bakan mavilere çevirdi. Sonra alayla güldü. Ama içerisinde korku da barındıran bir gülüştü bu. Alacağı cevaptan korkuyordu.

"Ne yani, tüm bunlar beni becerebilmen için miydi? Neden 4 yıl bekledin? Ben çok güçsüz bir çocuktum. Hem o zaman ikimizde şuan istediğimizi almış olurduk. Sen beni altına almış olurdun ve bende senden nefret ederdim. Bunun için beni kendine bağlamana ne gerek vardı ki? Evet, haklısın. Yapayalnızım işte. Ne istiyorum biliyor musun Louis? Şimdi şu kapıdan eski Louis gelsin ve senin onun ikizi olduğunu falan söylesin. Sen hayatımızdan tamamen çık ve biz ikimiz yine eskisi gibi olalım."

Harry'nin zaten dolu olan gözlerinden bir damla yanaklarından süzülmeye başladığında Louis çoktan kararını vermişti. Tek derdinin onu altına almak olduğunu söylerken bunu onu kendinden nefret ettirmek için yapmıştı ama şimdi daha da beter bir hale geldiğinin farkına vardı.

Harry hızlıca yanağındaki yaşı silerken Louis ona bir adım yaklaştı. Keşke şimdi ona sarılabilseydi.

"Bu doğru değil." diye başladı söze.

"Amacım hiçbir zaman bu olmadı Harry, inan bana."

Harry rahatladığını hissetmişti. O günden beri içinde olan sıkıntı şimdi tek bir cümleyle geçip gitmişti. Bir yanı asla buna inanmamıştı ama inanmakta istemişti. Ondan tamamen nefret edebilmek için bunu istemişti ama bir türlü yapamıyordu. Şimdi ise yalan söylediğinden hiç şüphe duymaksızın ona inandı. Nedenini yine bilmiyordu.

"Sadece... Benden nefret et istedim. Acı çektiğini gördüm ve bundan kurtul istedim. Böyle olacağını tahmin edemedim..."

Sesindeki pişmanlık kendini ele veriyordu.

"Hem, buna nasıl inandın anlamıyorum. O oynadığın oyunda sana söylediğim şeyleri düşünemedin mi? Onları söylerken ne kadar samimi olduğumu göremedin mi?"

Bununla beraber Louis'nin söylediği tüm cümleler masum yüzüyle beraber kafasında canlandı.

Oyunun ilk adımlarıydı. Bunun gerçek olduğuna onu inandırmalıydı. Karşısına çıkıp bir anda "Seni seviyorum." dese bir işe yaramayacağının farkındaydı. Bu yüzden Louis'yi iyi tanımasına minnettardı. Onu inandıracak şekilde hareket etmeliydi.

TOUCH THE SKY (LARRY STYLINSON)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu