Let The Game Begin (Sezon Finali)

5.5K 322 923
                                    

Aralık olan kapıyı ayağımla itip açtıktan sonra içeri ilerledim. Harry'yi siyah beyaz ağırlıklı nevresim takımının serili olduğu düzenli yatağına yatırıp vakit kaybetmeden üzerine çıktım. Dudağından başlayıp boynuna indim ve az önce koltukta bıraktığım izine yenisini eklemek üzere çalışmalara başladım. Kulağıma 'Isn't she lovely' dolmaya başladığında kaşlarımı çatıp belli belirsiz "kapat şunu" diye mırıldandım Harry'e.

"Buna bakmalıyım Lou." dedi çatallaşmış sesiyle nefes nefese bir halde.

"Siktir Harry bırak şunu." dedikten sonra işime devam ettim. İnleyip dudaklarının arasından belli belirsiz küfürler savurduktan sonra saçlarımı çekiştirip  kafamı boyundan uzaklaştırdı.

"Üzgünüm. Hemen geliyorum." deyip hızlıca yataktan kalktı ve diz kapaklarına inmiş boxerını düzgünce giyip pantalonunu ayaklarından çıkarttıktan sonra doğruca banyoya gitti.

Bu kadar önemli ne vardı ki? Sikeyim Harry.

Yazarın Gözünden :

"Oldu mu? Zamanında yetiştim mi?"

"Tam zamanında bebeğim."

"Ah. Ne zaman geleceksiniz?"

"Şimdi evden çıkarız. Herşey hazır mı?"

"Evet. Herşey ve herkes hazır. Sizi bekliyoruz." deyip arsızca güldü karşıdaki kız sesi.

Harry'de aynı şekilde karşılık verip telefonu kapattı. Banyodan çıkıp yatakta onu bekleyen Louis'ye doğru ilerledi, üstüne çıktı ve dudağına ufak bir buse kondurup tekrar ayağa kalktı.

"Hadi kalk ve hazırlan." deyip gamzeleriyle işbirliği içerisinde sırıttı.

"Neyden bahsediyorsun sen?"

"Sana bir sürprizim var."

"Ne? Ne sürprizi Harry buraya gel ve başladığımız işi bitirelim." diye mızmızlandı Louis. Harry dolabına ilerleyip yeni iç çamaşırı ve bir tişörtle  uyumlu siyah dar bir pantalon aldıktan sonra Lou'nun onu süzen gözleri arasında giyindi. Louis dudaklarını ısırıp Harry'nin vücudunun her bir santimini incelerken ağzından ufak iniltiler kaçtı. Harry buna  gülüp kapıya doğru ilerledi ve çıkmadan önce "aşağıda seni bekliyorum. Dolaptan istediğin şeyi üzerine geçir ve gel." dedi.

Louis onun arkasından söylenip kafasını kendini boğmak istercesine yastığa gömdü. 

Bir süre bu şekilde oyalandıktan sonra sonunda yataktan kalkıp Harry'nin dediklerini uygulamaya koyuldu. Onun elbiseleri Louis'ye büyük gelirdi hep. O bundan hoşlanmıyordu. Tam tersi olması gerektiğini düşünüyordu fakat elinden bir şey gelmiyordu işte. Yine bol geleceğini bildiği iki tişörtü eline aldı. Önce beyaz olanı, sonra ise maviyi kokladı. Mavide kokusu daha yoğundu. Bu yüzden mavi tişörtü başından geçirip giydi ve poposuna en uygun olacak o dar pantalonları sıkıntıyla kontrol etti. Neden bu kadar dar takıntısı vardı bu çocuğun? Boxerları bile öyleydi. Bu aklına gelince sırıtmadan edemedi Louis.

Aşağı indiğinde Harry'nin koltukta rahatsızca kıpırdandığını gördü. Tamamen siyahlara bürünmüş, oldukça ürkütücü bir o kadar da havalı gözüküyordu Harry. Kıvırcıkları yine karışıktı ama böylesi her zaman ona faha fazla yakışırdı. En azından Louis böyle düşünüyordu. Onun için Harry her haliyle mükemmeldi aslında.

Louis yavaş adımlarla Harry'nin yanına gittiğinde genç adam onu farkedip ayağa kalktı ve gülümsedi. Ama neden Louis'nin içini ısıtamamıştı? Onun gülümsemesini çok iyi biliyordu Lou. O gülümsediğinde onun kalbi sıkışırdı. Gamzeleri işin içine girdiğindeyse Lou öleceğini düşünürdü fakat dünyadaki en güzel ölüm olacağını bildiğinden asla korkmazdı. Şimdiyse öylesine bir tebessümdü bu. Sahte gibi gözükmüyordu ama soğuktu işte. 

TOUCH THE SKY (LARRY STYLINSON)Where stories live. Discover now