-VI- Tanrı Ve Komik Olmayan Şakaları

2.6K 343 80
                                    

?,?,?

Bazen anlamdıramadığımız durumlar, olaylar yaşarız. Çözümü kolayca gözükür aslında. Ancak çözüm bizim değildir. Bizim olmasını istemeyiz, belki de bu yüzden sorunları devam ettirmeyi yeğleriz.

Ancak işin sonunda, bir su yatağı gibi sorunlar varacağı yeri bulurlar. O en başından beri hiç istemediğimiz çözümlerin; aslında kaçmayı, görmezden gelmeyi tercih ettiğimiz tek seçenek olduğunu anlarız. Ve komik olan kısmı, bunu kabullenmemek için biten bu kötü olayı tekrar devam etmesi için açık kapılar veririz, durumu yaşatanlara. İsteriz ki, her ne kadar bu kapıdan girenler içeriyi kırıp dökse de bir daha girsin ve bizimle kalsın.

Çünkü, içeriye girip kalabilecek tek kişinin onlar olabileceğini sanırız. Başkasına izin verip olayları kontrol edememektense, yıkılmayı, hatta gömülmeyi tercih ederiz. Ve sonrasında bize bunu yaşatanlara kapıyı biz açmamışız gibi kin kusarız. Oysaki yapmamız gereken tek şey, o kaçtığımız tek çözüm, görmezden gelmeyi tercih ettiğimiz o tek seçenek kapıyı yüzlerine kapatmaktır.

Ama dedim ya, o an bunu bizim çözümümüz olarak görmeyiz. Görmek de istemeyiz.

Ben her zaman böyle durumlar yaşadım. Bir kitap karakterinde, okuyucuların acıyacağı; bazılarının ise haketti diyeceği şeyler yaptım. Hep insanlardan nefret ettim bu yüzden. Hep kaşlarımı çattım. Herkesin yalancı, sahtekar olduğunu düşündüm. Kimseye güvenmek istemedim. Çünkü onlar benim güvenimi ve gülüşümü değil, bana kalırsa sadece nefretimi hakediyorlardı.

Ancak çok sonra farkına vardım.

Nefret ettiğim şey insanlar değildi. Bendim. Yalancı olan, hisleri hakkında sürekli yalan söyleyen, karşındakinin gitmemesi için sürekli sahte gülümsemeler satan... Bendim. Nefret ettiğim kişi onlar değildi, kendimdi. Bu yüzden mazoşist bir istekle o açık kapıyı hiç kapatmadım hatta aralamaya bile çalışmadım.

Çünkü bunu hakettiğimi düşündüm. Düşündüm ki ben, başkasının kuklası olmayı; birinin beni yönetmesini hakediyordum.

İstemediğim şeyleri zorla yapsa da, yahut zorla yaptırsa da.

Bu kadar kötülük yaşamayı, tanrının bir cezası olarak değil de lütfu olarak görmeyi tercih ettim. Belki de o yüzden buradaydım.

Ruh Sınırında.

Düşüncelerimden sıyrılmak için kafamı salladım. Bunlar geçmişte kalmıştı, ben şu anda yaşıyordum. Ve şimdiki ben, beni kim kuklası olarak gördüyse yahut görmek istiyorsa yok etmek için herşeyi yapardı.

Yapardım.

Etrafıma tekrar baktım. Artık küçük bir çocuk değildim. Hatırlamadığı anıların baş yapıtı olarak görülen, iğrenilen o çocuk değildim. Orayı geçmiştim. O yüzden, hala küçük bir çocuk gibi davranmayı bırakmam lazımdı.

"Hey, gözleri güzel olan kadın tekrar gelir misin?!"

Bağırdığım için sesim daha fazla dalgalanmıştı ancak buna alışmıştım. Gözlerim hızlıca etrafımdaki sisi taradı. Evet, kadının gözleri güzel değildi ancak herkesin iltifatlara ihtiyacı olurdu değil mi?

"Gözlerimin güzel olduğunu mu düşünüyorsun?"

Duyduğum sesle vücudum ürperdi ancak buna da alışacaktım. Umarım.

"Elbette güzel, kraliçe arıya benziyorsun hatta!"

Bir nevi.

Cevabıma karşın etrafımdaki dumanlar tekrar bir yöne doğru ilerledi, sanırım kraliçe arımız cevabımdan memnun kalmıştı.

 Büyücü Onde histórias criam vida. Descubra agora