-XXVIII- Kirli Ve Özlemli Elbiseler

1.2K 150 66
                                    

Yaşadığım bu evrende bu yaşıma kadar öğrendiğim şeylerden biriyse, insanların bu dünyaya gelmiş geçmiş en büyük lanet olduğuydu. Bunun en büyük örneği ise, tarihin bilinen -ve belki de bilinmeyen- en karanlık sayfalarında hep insanların yaptıkları eylemlerin yazmasıydı. Üstelik, orada yazan şeyler hiçbir zaman insanlar için yüz kızartıcı yahut utandırıcı olmamıştır bunu akademideki profesörlerin anlattıkları şeyleri, büyük bir kibir ile anlatıp, sanki çok gurur duyulabilecek şeylermiş gibi anlatmalarından anlayabilirdiniz.

Her zaman bu olaylardan kibirlenmemizi, kendimizi övünmemizi ve ne kadar yüce bir tarihten var olduğumuzu anlatırlardı. Oysaki gerçek hiç böyle değildi çünkü orada yazılmayan her şey, o eksik sayfalarda bulunan her bir yazı büyük vahşetleri, varlıkların yaşadığı o korkunç dehşetleri içeriyordu. Ancak bu, krallıklar arasında bir güç göstergesiydi.

Bu yüzden beş krallık belli bir zamana, daha doğrusu insanlar var olana kadar iyi anlaşırken, insanların var olmasıyla beş krallıkta neredeyse birbirine düşmüş, ikisi yıkılmış biri de kendi içerisinde bölünmüştü ve bu sayede insanların bulunduğu Verus Krallığı çok büyük güçler elde etmiş, diğer krallıkları sömürge altında bırakarak gücüne güç katmıştı. Bu büyük dehşetlerden biriyse, büyücülerin nasıl var olduğuydu.

İnsanlar, büyü gücüyle doğmazdı hatta bu yüzden insanlar, aslında tüm krallıkların en güçsüz varlığıydı o zamanlar. Tam olarak ilk insanın kim olduğu bilinmese de beş krallık oluşurken insanlar hemen hemen her krallıkta yaşamını sürdürüyorlardı. Mutluca yaşıyor, herkes birbiriyle iyi anlaşıyordu.

Çok sonrasında, insanlık tarihinin kapaklarını aralayan bir adam çıktı.

Leon Verus.

Kendisi oldukça büyük bir kaşifti, en başında böyle tanındı. Her yeri, tüm krallılların en ucra köşelerini bile gezmeyi severdi. Farklı kültürleri öğrenmekle ilgilenir, bulduğu ve öğrendiği değişik şeyleri satardı. Üstelik, başka krallıklarda yaşayan insanlar bu durumdan da oldukça memnundu çünkü sonunda bir insan ismi, tüm krallıklarda yer edinmişti.

Günün birinde bu kaşif genç, Leon Verus, teknesiyle yaptığı bir gezi sırasında keşfedilmemiş büyük bir kara parçasına denk geldi. Oraya çıktığında, insanlık için büyük bir değişim yapacağının farkında değildi.

Orada gezi yaptıkça etrafı incelemiş, birbirinden güzel, bilmediği varlıklarla tanışmıştı. Üstelik, bu varlıklar sanki daha öncesinde hiçbir krallıkta yokmuşcasına, farklı türlerdi. Onları keşfederken Leon Verus'un aklına bir fikir geldi.

Burası hakimiyetsiz bir bölgeydi, kimsesiz bir topraktaydı ve burası, onun yeni yaşam alanı olabilirdi. Ayriyetten, bunun için kimseden onay almasına gerek yoktu. Bulduğu bu toprak parçası, Leon'un yeni evi olacaktı.

Kitaplarda anlatılana göre, Leon sonraki süreçte beş krallıktan izin alarak -ki en önemlisi Atlante krallığıdır- bu toprakları bizim evimiz, insanlığın yeni kalbi yapmıştı.

İnsanlar bu kurulan yeni krallığa müthiş bir zevkle katıldı. Akın akın insanlar göç etmeye başladı ve diğer krallıklardan ayrılarak, insanlığa yeni açılan bu krallığa büyük bir coşkuyla yelkenlerini açtı. Farklı krallıklar arasında yaşayan milyonlarca insan, insanlar, yeni bir krallığı oluşturdu. Verus krallığı, insanlığın sonsuza kadar hüküm süreceği bir krallık olmuştu artık.

Tabii, bu sadece akademide anlatılan kısmıydı ancak geçmiş bu kadar tatlı değildi. Doğrusu evet, Leon Verus yeni bir toprak bulmuştu ve bu topraklarda bir ev yaratmak istiyordu. Tüm ırkının burada yaşayabileceği bir ev. Ancak, insanlar oraya göç etme konusunda bu kadar hevesli değildi. Fakat Leon, burada bir Krallık kurmak için Atlante krallığından tüm insanları buraya getireceğine dair bir söz vermişti ancak bu şekilde yeni bir krallık kurulabilirdi. Hiçbir krallıkta insan ırkına dair bir iz kalmamalıydı. Bu sayede yeni bir krallık oluşmasına imkan tanınabilirdi.

 Büyücü Where stories live. Discover now