-I- İniltiler Ve Görevler

4K 359 97
                                    

Verus Krallığı, XXI yy.

"Raskal, bunun üç altından fazla ederi yok." deyip elimdeki açık pembe sıvıya sahip küçük şişeyi sallayarak Raskal'a gösterdim. Tavşan kanı mührü olmalıydı ve av sırasında işime yarayabilirdi. Ancak yanımda çok fazla altın olmadığı için, beş altın veremezdim.

Üstelik, bu bir soygundu!

"Lucia, ben onu diğer büyücülere sekiz altına satıyorum." sekize vurgu yaparken kaşlarını çatmayı eksik etmedi Raskal.

Kırışmış yüzü, mavi gözleri ve döküldüğünden az kalmış beyaz saçlarının yanı sıra fazla olmasa da gözüken göbeğine rağmen seviyordum bu adamı. Bana karşın olan sakinliğine ise gerçekten müteşekkirdim.

"Ah," deyip gülümsedim ve yanda ki ahşap kırık masaya oturarak, "neyse ki ben diğer büyücülerden değilim." dedim bacak bacak üstüne atarken.

"Lucia," dedi yavaşça yaşlı bir ihtiyar edasını koruyarak, "gidip kendine iş bulmak yerine neden burda tavşan kanı mühürüne indirim yapmam için direniyorsun?"

"Peki ya Raskal neden bir ayağı çukurda olan sen hala burda iş yapmak için direniyorsun?" dedim ve ayağa kalkıp, "yani sonuçta gidicisin, zaten pek bir," onu süzüp devam ettim, "giderin de yok." dedim yüzünü ekşiterek ve elimdeki şişeyi tezgaha koydum.

Şoktan açılmış gözlerine ve yüz ifadesine gülerek, "Ya tamam, şakadan anla işte." dedim ve gülümsememi keserek, "fazla müşteri de gelmiyor. İki altından fazla vermem, uygun mu? " dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Daha debin üç altın diyordun?!" dedi yine kaşlarını çatıp.

"Ederi üç altın dedim, bana satış fiyatın değil." şirince gülümseyerek kaşlarımı kaldırdım ve ellerimi kucağımda birleştirerek yavru köpek bakışlarımı attım.

İşe yaramalıydı, çünkü Raskal bana dayanamazdı. Üstelik ne dersem diyeyim, ne yaparsam yapayım beni severdi.

"Ah beni delirteceksin Lucia, delirteceksin!" dedi bir yandan kafasını olumsuz anlamda sallarken.

Zafer!

Gülümsemem genişlerken onun bulunduğu tezgahın karşısına geçtim. O ise kasanın yanında bulunan siyah örtülerden birini aldı, sonrasında açarak çırptı ve şişeyi başka bir bezle silmeye başladı.

Etrafıma göz atmak için kafamı kaldırdım. En az on metrelik yüksekliğe sahip bir iksir dükkanıydı burası. Düşük seviye iksirlerin yanı sıra bazı bölmelerde özel iksirler de vardı ancak az sayıdaydı. Duvarlara yapışmış rafların bittikleri yerde yeni bir bölüm başlıyordu ve iksirler sınırlarına göre ayrılıyordu. Raflar, büyüyle tutuluyordu ve Raskal dışında iksirlerin alınıp çıkarılmasına onay yoktu. Bu, bir savaş çıksa bile iksirlerin sağlam kalacağı anlamına geliyordu.

Mutlu bir şekilde pantolonumun arka cebine uzandım ve bir altın çıkararak tezgahın üzerinden Raskal'a uzattım.

Raskal şişeyi silerken iki parmağımla ittirdiğim altına bakarak daha çok kaşlarını çattı ve duraksayarak, "Hey! İki altın dedin." dedi.

Elimi altının üzerinden çekerek kafamı onaylarcasına salladım. "Ee tamam sen borca yaz taksit taksit ödeyeceğim ben."

"Cidden." dedi ancak cümlesini devan ettirmek yerine hiddetle sildiği şişeyi çıkardığı siyah beze sarmaya başladı.

Raskal beni kendi kızı gibi severdi. Çoğu büyümde yardımcı olmuştu ve hala da oluyordu. Üstelik, yardımları sadece büyüle sınırlı da değildi. O, bana hayatımın her alanında yardımcı olmuş, beni kurtarmıştı.

 Büyücü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin