-XVIII- Kılıçlar Ve Yushaminler

1.4K 606 84
                                    

Duştan çıkmıştım ve kalede bulduğumuz, Esme'nin tekrar yenilediği elbiselerden birini giymiştim. Elbisenin darlığından ve modelinden çok canımı sıkan şey, birazdan ana salona geçmek zorunda olmamdı. O adamla tekrar karşılaşmak istemiyordum. Ki, bunun için kendimce haklı sebeplerim de vardı.

Derin bir nefes alarak, oturduğum yatağın üzerinden ayağa kalktım. İki elimi belime koyarak, elbiseye hiç de yakışmayan bir leydi gibi odada tur atmaya başladım.

Neden öyle bir salaklık yapmıştım? Ben, asla kendimi öyle görmez, öyle dokunmazdım. Evet, yapmazdım. Ancak nedense, o an hissettiğim o sıcaklık, kasıklarımdaki o yoğunluk...

Gerçekti.

Nefesimi sertçe vererek, sağ elimi şakaklarıma götürdüm ve kafamı eğdim. Ah tanrım, bu utançla nasıl yaşardım? İmkansızdı.

Ama sonuçta, beni izleyen oydu. Ben neden utanıyordum ki? Onun bir sapık olarak utanması gerekirdi.

"Bir tane küçük kız, durmuş onun neler yaptığını izlediğimi sanıp bağırıyor. Ne kadar utanmazsın!"

Göstereceğim sana utanmazı!

Elbisenin eteklerinden tutarak hışımla odadan çıktım. Bu tarz eteği kabarık ve korsesi sıkı elbiseler, uzun süreden beri kraliyet üyeleri dışında çok fazla giyilmiyordu ve bundan rahatsız olduğum söylenemezdi.

Kol kısmı, omuzları daha geniş ve dik göstersin diye omuz hizzasında başlar; göğüs kısmını ise korse desteğiyle sıkarak öne çıkarırdı. Kumaşı kaliteli ve esnek olsa da, içinde bunalmaktan kendimi alıkoyamıyordum.

Ana salona geldiğimde, Esme'nin hazırladığı yemek masası çarptı önce gözüme. Sanırım yeni gelen Dante için kendi çapında ziyafet düzenlemişti.

"Üstündeki çok yakışmış! Düşesin en sevdiği elbiselerdendi. Tabii o Gorilla⁽¹⁾ gibi durmazdı elbisenin içinde, süzülürdü." kaşlarımı çatıp, konuşan Esme'ye döndürdüm kafamı.

Beni çirkin bir yaratığa mı benzetmişti, hah, haspam!

Sessizliğimi koruyarak, zor da olsa kötü bakışlarımı Esme'den çekip gözlerimle etrafı taradım. Gitmiş olduğunu ummak istesem de, önümdeki güzel sofra bunun tersini kanıtlar nitelikteydi.

"Birini mi arıyorsunuz, leydim?" arkamdan gelen sesle ona doğru dönecekken Dante, hızla sağımdan geçip, masaya iki tabak daha bıraktı ve kafasını kaldırıp gülümseyerek bana baktı.

Onun gibi sert görünüşlü bir adamdan gelen bu sıcak ve masum gülümseme, ilk başta beni sekteye uğratsa da bunun altındakini sadece ben görebilirdim.

Benle hala dalga geçiyordu.

Eteğimin tuttuğum kısımlarını daha da sıkarak derin bir nefes aldım.

Uğraşmak için çok yanlış adama çarptın, bunu sana göstereceğim.

"Evet..." ona doğru yaklaşarak tam önünde durdum. Ardından, arkasında kalan getirdiği tabaklara uzanmak için öne doğru eğildim. Bu hareketimle beraber gerilmese de, beklemediği için kaşları havalanmış ve istemsizce gözleri ona değen göğüslerime, ardından açıkta kalan boynuma gitmişti. Yutkunduğunda, gülümseyerek gözlerimi tabaklara çevirdim ve bir tavuk kanadı alarak geri çekildim.

Gözleri hala boyun kısmında takılı kalırken, neler düşündürdüğümü düşünmek yanaklarımı kızartmıştı. Ama bu sefer, utanacak olan oydu. Ben değildim.

Tavuktan bir parça ısırarak, gözlerini yüzüme çektim. Ancak yaptığım bu hamle, gözgöze gelmemize sebep olmuştu ve bu nedensizce beni germişti. Gözleri, beni yıkanırken (ki sadece yıkanmak değildi) gördüğü gibi parlamaya mı başlamıştı, yoksa ben mi yanlış görüyordum?

 Büyücü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin