4. Bölüm

50.1K 1.8K 117
                                    

4.BÖLÜM "İSTANBUL BEYEFENDİSİ

"Niye beni beklemeden muayene oldun Mavi?" diye sitem etti Zeynep.

"Zeynep'im..." dedim dışarıdaki bir bankta halsizce otururken. "Bayılırım falan sandım. Hemen gittim muayene oluverdim. Ne yapayım? Bir doktor hastasını göndermişti ben de koştur koştur..."

Ah... Doktorumu düşündüm. Adı Deniz'di. Adlarımızın arasındaki ilişkiyi düşününce yüreğim hopladı. Ah, bu adam benim kaderimdi bence. Gözleri, bakışları, konuşuşu, tersleyişi...

"Mavi, Mavi, Maaaaviii!"

"Hı efendim?" dedim ve pişmiş kelle gibi sırıtışımı silip Zeynep'e baktım. "Söyle bebişim."

"Sesleniyom sesleniyom duymuyon be kızım! Kafan nerelerde?"

"Buradayım buradayım da bir şeyler yemem gerek sanırım."

"Yuh Mavi!" dedi Zeynep. "Yediğin baklava dilimlerini sayamadım be! Daha nerene yiyecen? Bir de şişman olsan içim yanmaz. Çırpı kadarsın ya!"

Zeynep benim yiyip de kilo almama takanlardandı. Yani annemden sonra. Annem de gün içinde bu durumu düzenli olarak üç defa kafaya takar her öğününden önce beni arayarak "Ye ha kızım! Düzgün ye ha kızım! Sağlıklı ye ama ha kızım!"

"Ne yapayım kardeşim." dedim yapma bir sinirle. "Ben de böyleyim."

"Tamam be bir şey demedim. Ama cidden yiyebilecen mi bir şey?" dedi Zeynep. Garibim bilmiyordu ki ben tok karınla üç simit yerdim. Usul usul hastalara özgü o nazlanmayla başımı salladım.

"Al bunu." dedi Zeynep benim bile girebileceğim geniş çantasından bir çubuk kraker çıkartarak. "Sen bunu atıştıradur ben de meyve suyu alayım ikimize."

"Sen kankaların kralısın!" diye onu uğurlarken engin bir duvar kenarına gidip zıplayarak duvara oturdum. Kör bir noktadaydım, açıklıkta değildim ve insanları istediğim gibi dikizliyordum şu an. Çubuk krakerimi çıkararak seri şekilde çıt çıt çıt dişleyerek yedim fare gibi. Ön dişlerim iş başındaydı. Kapuşonumu da başıma geçirip oturduğum yere iyice sinmiştim. Dışarıdan biri beni görse tekinsiz diye adlandırabilirdi ama ben tatlı mı tatsız, zararsız bir kızdım.

"Ben küçük bir kızııım! Zararsızım... Zaraaarsızııım!" diye kendi kendime konser verirken gözümün iliştiği bir kapıdan iki lacivert formalı doktor çıktı. Algılarım açıldı. Artık sensör gibi laciver forma gördüğümde yanıp sönecektim herhalde.

Gözlerimi iyice kısarak Sharlock Holmes gibi bakınmaya başladım.

Uzun boylu çeroz bir oğlan.

Doğru yoldaydım.

Bu onun arkadaşıydı, bana muayene odasında senden nefret ediyorum, öl emi der gibi bakmıştı ve artık yakışıklı yüz gibi bu herifi de nerede görsem tanıyacaktım.

"Deniz, Deniz, Deniz..." diye fısıldadım kendi kendime. Güya aklımca ona sesleniyordum işte. Aklım başımda değildi ki. Kıkırdamamı durduramadım. Beni tanıyan on kişiden onu bu düşündüğümü duysa aklın ne zaman başındaki diyerek beni alaya alırdı kesin. Öf! Alırlarsa alsınlardı. Zaten benim aklım ne zaman yerinde olmuştu ki. Şimdiyse tümden uçuyordu, havadaydı.

Sırtı bana dönüktü. Sırt kaslarını kesmeye başladım. Çok kaslı bir adam değildi ama bence ideal olanı da buydu, yani yanlış anlamayın bana göre ideal demek istedim. Ben öyle bacak kadar kol kası yapan erkeklerden pek hoşlaşmıyorum da.

Arkadaşı buna soluksuz kalırcasına ballandıra ballandıra bir şeyler söylediğinde yan dönerek arkadaşına baktı. Ben de bunun güzel suratının yarısını gördüm diye sevinç çığlıkları atmaktan son anda kendimi durdurarak vazgeçtim.

Arkadaşı alayla cümlesini bitirdiğinde bunun surat beş karış oluverdi. Ay acaba ne söylemişti? Deniz'ciğim de kaşlarını çatarak buna ağız dolusu bir şeyler söyledi. Hönkürdü resmen. Ne dediyse elekrtrik direği, çıldırtmıştı yakışıklı sıfatlı Deniz'imi. Ay düşüncelerime ne kadar da yakıştı öyle... Bir de ağzımdan duyayım. "Deniz'ciğiiim!" dedim şuh bir şekilde. Ay! Adını söylerken de etkilenmezsin be Mavi! Yuh bana! Ama napayım... Kalbimin ayarını bozmuştum işte bir kere. Hem de bir bakışa.

Ah bir de bir basket daha atmasın mı? Kalbime zarar hareketler.

Arkadaşı susar gibi oldu ama bunu izliyordu. Lan yoksa bizim kalpler aynı kişiye takılmasın. Bu elekrtik direğiyle uğraşamazdım bir de. Deniz'in bana dönük yarısından gülümsemesini gördüm. Arkadaşı da o gülüşü gördüğünde hoplaya zıplaya sevinçle konuştu. Tabii ben ne dediklerini duyamıyordum. Belki dudaklarını okurum diye Deniz'in dudaklarına yoğunlaşıyor sonra da işin amacından ne denli saptığını oraya dalıp gider gibi olurken fark ediyordum.

Arkadaşlaaar! Ben bugün birine aşık olduuum! Pat duvardan düşmeyeyim de. Neyse arkadaşı buna kızıp çekip gittiğinde onunla yalnız kalmış gibi heyecanlanma başladım. Ah bir de cidden yalnız kalsak neler olurdu. Sanırım kriz geçirirdim. Ama neyse ki sevdiğim doktordu da bana müdahale yapardı. Aman! İyice de kaptırmayayım kendimi...

Ama o sigara içişi de ne be öyle! Gözlerini de kısıyor. Başını çevirip etrafı izlerken neyse ki beni görmedi. Ben onu görüp iyice hafızama kazıdım ama, mutluluktan bir tebessüm. Ah, içim içime niye sığmıyor ya? Ona niye baktıkça bakasım geliyor? Hatta cesaret de geldi bana bir. Beni de görsün istiyorum şimdi? İçimde kopan fırtınalar, biraz durun... Biliyorum hormonlarım da bu işin içinde ama artık farkındaysak ergen değiliz. Yirmi üç yaşında, koca kız olduk. Kendimi Erşan Kuneri, Kooperatif Kemal bölümündeki Nazlı gibi hissetmem normal mi? Ay utandım...

Telefonunu kulağına götürüşü de pek karizmaydı. Kuzey Tekinoğ'lumsu bir karizma. Yok o kadar değil ama işte yine de tatlı işte. Ya da ben artık onu toz pembe bir arkafonun önünde hoş danslar yapıyormuşcasına izliyorum... Benim kafanın işleyiş biçimi de bu... Gözlerimi deviriyorum.

Çubuk krekerimi yemeye devamke bu arada. Bitmek üzere. Umarım Zeynep'in kendisi için bir tane daha krakeri vardır. Ben kamburlaşa kamburlaşa düşüncelerden düşüncelere atlayıp Deniz'i izlerken onun telefon konuşması da bitmişti bir süre sonra.

Oflayarak oturduğu banktan doğruldu. Vays.

Gözleri beni buldu. Ups.

Anlık heyecanla hoplar gibi oldum. Saniyelik bir bakış attım ve bundan keyif aldığını gördüm. Tamam o bana bakarken onu kesmek çok adranelli bir şeymiş kabul ediyorum. Gondola binsem heyecanda ölme olasılığım daha az bu arada. Bir gondol hikayem var da, neyse, geçmişte kaldı.

Neyse uzun uzun kaçırdım bundan gözlerimi. Gitmişti artık herhalde ya. Başımı bir kaldırdım ki. Sen misin sapık gibi gizli gizli beni izleyen dermiş gibi kollarını göğsünde birleştirmiş, rahat bir duruşla bana bakıyor.

Aman Allah'ım! Buradan kaçmam gerekiyor. Hem de jet hızıyla. Ne ara duvardan atladım ne ara çıkışın kapısından geçtim bilmiyorum.

Ne vardı ben de meydan okusaydım ona ya! Biraz pişmanım işte. Ama bu hikayede yanan yine tatliş kankam Zeynep'im oldu. Delirdim diye korkup yolun yarısına kadar benim göt tutuşuşuyla koşma hızıma yetişmek için depar atmıştı o da. 

Instagram, iremk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Instagram, iremk.hikayeleri

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin