37. Bölüm

30.3K 1.7K 29
                                    

Merhaba arkadaşlar. Biraz beklettim ve bölüm kısa oldu biliyorum, üzgünüm. Seçimleri düşünmekten falan buralara pek uğrayamadım.
Diğer bölüm bu gece, olmazsa yarın gelir diye tahmin ediyorum. Oy ve yorumlarınız çok önemli benim için, düşüncelerinizi paylaşmayı lütfen unutmayın.
Ha bu arada, kitaplarım için açtığım instagram hesabını da buraya bırakayım, orada da aktif olmaya çalışacağım. 👉 iremk.hikayeleri
Neyse bölüme geçelim.
İyi okumalarr💙

37.BÖLÜM

Bahar ayının son günlerine yaklaşmamıza rağmen akşamları hava soğuktu. Memleketimde de üniversite şehrimde de neredeyse böyleydi hava. Memleketim sabah da bir tık serin olabiliyordu, biraz nemliydi. Ama üniversite şehrim çok nemli değildi ve sabah sıcaklasam da akşam üşüyordum.

Şu an memleketimden üniversite şehrime gitmek üzere uçak bekliyordum. Annem evde kalmıştı. Elime saklama kaplarına doldurduğu yemekleri, dondurulmuş köfte, mantı, fasulye, bezelye ne varsa vermişti. İki koca poşeti yanıma koymuş, babamla uçağın kalkış vaktini bekliyorduk.

"Babacığım." dedim tatlı bir ses takınmaya çalışarak. Dünden beri durmadan düşünüp duran babamın hali canımı sıkıyordu. Yüzü asıktı, somurtuyor, pek konuşmuyordu. Anneme sanki biraz darılmıştı. Ona kaç zamandır böyle bir şeyi neden söylemediği hakkında baya yakınmıştı. Beyazıt odasından çıkmamıştı dünden beri. Giderken son defa bana sarılıp kırmızıya çalan gözlerle baktığından içim acımıştı. Kardeşim sinir bozucuydu ama çok kırılgan bir yapıya da sahipti. Bu nedenle babamı bu konuya bakışını biraz değiştirmek istiyordum.

"Efendim Mavi?" dedi babam yorgun bir sesle. Dudaklarım üzüntüyle büküldü. Açıkçası ne babamın ne de kardeşimin üzgün olmasını istiyordum. "Babacığım!" dedim kolumu uzatıp babama sarılırken. Babam iç çeker gibi nefes verdi. "Maviş kızım." dedi sevgi dolu bir sesle. Bana küçükken hep böyle seslenirdi. İsmim sebebiyle mi böyle söylediğini sorduğumda da kocaman mavi gözlerimi çok sevdiğini, bundan dolayı bana böyle seslendiğini söylerdi.

"Üzme kendini." dedim üzgün bir sesle. "Beyazıt'a da çok kızma."

Babam bana şefkatli bir bakış attı. "Beni düşünüyorsun sağ ol kızım ama sen de anne gibi şımarık kardeşini savunuyorsun bana."

"Şımarık olmadığını söyleyemem babacığım." dedim Beyazıt'ı kastederek. "Ama bir şeyi bu kadar da diretmezdi normalde."

Babam "Hah!" gibisinden bir ses çıkardı. "Senin kardeşin mi bir şeyi çok diretmez?"

Yani dercesine başımı salladım. Babam bana inanamıyormuş gibi baktı. "Sen kafana takma kızım." dedi en sonda. "Derslerine odaklan. Okulunun bitmesine az kaldı. Ders bırakmamak için çalış. Beyazıt'ı düşünme."

"Öyle diyorsun ama düşünmeden duramam ki!" dedim babama bakarak. "Bana söz ver lütfen baba, anneme de Beyazıt'a da küsmüş gibi davranma. Onunla sakince konuş."

Babam sesli bir nefes verdi ve bana yan yan baktı. Beyazıt'ı iyice pataklamak istiyordu muhtemelen ve annemle benim engellemelerimiz hiç hoşuna gitmiyordu.

"Baba? Tamam mı?" dedim kesin olarak söz versin diye.

"Tamam tamam." dedi babam sonunda istemeye istemeye.

Gülümseyerek babamın az tombul yanaklarını sıktım. "Babişkom!" diyordum bir yandan da. Babam hoşuna gitmiyor gibi yüzünü asıl söylense de gülmemek için kendini zor tutuyordu, gözleri gülüyordu.

Uçağım kalkmaya yakın babamla vedalaştık. Buralardan her ayrılışımda olduğu gibi burnumun direği sızladı ve ağlama isteğimi zor bastırdım. Gözlerim hafifçe dolmuştu. Babama bunu belli etmemeye çalışıyordum bir yandan da.

Babam gittikten sonra kızlarla olan ortak Whatsapp grubuna mesaj attım.

"Kızlar birazdan uçak kalkacak. Eve taksiyle gelirim muhtemelen, taksiye binince yazarım." diye yazdıktan sonra eşyaları taşırken bana yardım etsinler diye ricada bulundum. İkisi de uçağımın bugün olduğunu bildiğinden mesajı görür görmez cevaplamışlardı.

"Okey kanka!"

"Tamadır bebiş!"

Son kez mesajlara bakıp iç çektim. Deniz'le en son dün değil ondan önceki gün konuşmuştuk. Bana ne zaman geleceğimi sormuş ben de bugün geleceğimi söylemiştim. Ama sonra bir şey yazmamıştı. Bir yandan benden hoşlanıyor yoksa neden yazsın diye düşünüyor, bir yanımda, böyle suskun kaldığı zamanlarda, ne hoşlanması Mavi kendine gel diye düşünüyordum.

Üzgündüm. Son görülmesi on beş dakika önceydi. Neden bana bir şey yazmıyordu. Mesaj yerinden çıkacakken çevrimiçi olduğunu gördüm ve yanlışlıkla bir şey yazmayayım diye çıkıverdim uygulamadan.

Uçağa binince telefonumu uçak moduna almak yerine kapattım. Ardından gözlerimi kapatıp yolculuğun başlamasını bekledim.

***

Uçaktan inip çıkışa doğru ilerlerken bir yandan da elimdekileri düşürmemeye ve düşmemeye çabalıyordum. Küçük ve sağlam adımlar atıyordum çünkü yükümden dolayı her an sendeleyip düşebilirdim.

"Dedim sana o kadar anne ya! Taşıyamam dedim! Sanki evde üç tane canavarız ya, bu kadar şeyi nasıl yiyeceğiz?"

Anneme söylenmeden duramıyordum. Aslında bizi düşündüğü için bu kadar yiyecek tutuşturmuştu elime. Özenle hazırlamıştı hatta. Orada ne yiyorsun içiyorsun bilmiyorum, ben de burada yiyemiyorum kızım demişti, canım annem. Ama işte ben oldukça rahatına düşkün biri olduğumdan bunları taşımak zor geliyordu.

"Neyse..." dedim mırıltıyla. "Taksiye bindikten sonrası kolay."

Derince nefeslenip adımlarımı hızlandıracaktım ki bir ses beni durdurdu.

"Yardıma ihtiyacın var gibi?"

İlk aklıma gelen ne bu samimiyet düşüncesiydi. Sinirle çatılan kaşlarımla, havaalanının kalabalığından tanıdık mı degil mi ayırt edemediğim ama flörtöz bir erkek sesi olduğunu anladığım ve beni sinir eden o sese doğru döndüm. "Ne münasebet beyefendi..." Çemkirmem yarıda kaldı. Zira karşımda duran, karizmasından ödün vermeyen Deniz'di.

Bölümü nasıl buldunuz.
Deniz Mavi'nin bu saatlerde geleceğini nereden öğrendi sizce?

Diğer bölümde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın. 💙

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin