9.Bölüm

37.9K 1.9K 64
                                    

9. BÖLÜM

Ayağa kalktım ve havalı bir şekilde saçlarımı geriye doğru attırdım.

"Nereye?" dedi Birce şaşkın şaşkın.

Gözlerimi kısarak hain arkadaşıma baktım.

"Lavaboya. Gelecek misin?"

Birce masum suratını asarak başını iki yana salladı.

Ona son kez bakarak başımı kaldırdım ve derin bir nefes alarak içimden hazırım diye fısıldadım.

Yürümeye başladığımda her adımımda Deniz'in oturduğu masaya daha çok yaklaşıyordum.

Deniz'in yanından bir esinti gibi geçmek istedim. Tatlı mı tatlı bir esinti. Yürüdüm gittim. Ama bilin bakalım ne oldu?

Beni fark etmedi.

Sırık arkadaşıyla epey heyecanlı bir konu üzerinde konuşmaya devam ediyordu. Sırık sürekli gülüyor, arada bir kahkaha atıyordu hatta. Yüzümü asarak yürüyüp gittim yanından geçerken.

O esnada, yanından geçerken Hürrem gibi adını seslenip üzerine bayılsa mıydım acaba yalancıktan? Diziye göre dillere destan aşk böyle başlamıştı, Hürrem'le Süleyman'ın aşkı. Bizim aşkımız peki, Mavi'yle Deniz'in aşkı?

Çok fazla hayallere dalarak geçirdiğim saniyelerden sonra lavabonun yolunu bulabildim en sonunda. Dalgın dalgın elimi yıkayıp başımı derbeder bir şekilde aynaya doğru kaldırdığımda kendimi yenilmiş hissediyordum. Heveslenip olmayan her şey omzuma binmiş de beni umutsuzluğa doğru sürüklüyordu sanki.

O an beni yoran şeylerden vazgeçip, bir sahil kasabasına mı yerleşsem diye düşünmedim değil yani. Okul, sınavlar, menfaat peşinde koşan arkadaş kılıklı sınıf arkadaşlarım...Bir de aşk...

Tabii böyle bir şey yapmaya kalksam, son saydığım değil tabii, bundan pek bahsetmem bizimkilere, başıma neler gelir bir bir bunlar da zihnimden geçti hemen.

Annemin baygınlık geçirme seanslarından tut, babamın kendine has bir şaşırma tarzıyla ve oldukça ciddi bir şekilde 'Sen iyi misin ya...' adlı söylenmelerine maruz kalacaktım. Benden üç yaş küçük mal kardeşim de keyiften dört dönerdi.

Neyse, diye geçirdim içimden. Ben saygın, aklı başında bir insan olayım, olabilirsem bir de avukat olayım bu bana yeter.

Uzun bir süre aynada kendime baktıktan sonra artık çıkayım geçip masaya oturayım, sonra kahvemi içip Birce'yle kalkarız diye düşündüm. Bu ipimi koparmış saçma hareketlerime bir son vermeli, sonbaharda kopan yaprak gibi oradan oraya savruluşuma bir çare bulmalıydım.

Ders çalışmalıydım, aklımı başıma alıp ders çalışmalıydım.

"Çok çalışmalıyız." dedim aynadaki yansımama gözlerimi kısıp tehdit eder gibi bakarken. "Çok çalışacağız" Sonra da başımı kabullenircesine salladım.

O sırada arka cebimdeki telefonum çalmaya başladı. Dalıp gittiğimden mi, buradaki sessizlikten mi ne, korkarak irkildim. Kalbimi tutarak nefeslenirken bir yandan da telefonumu alıp kimin aradığına baktım.

Annem arıyordu.

Kaşlarım hafifçe çatıldı.

"Allah Allah..." dedim şaşırırcasına. "Niye arıyor ki bu kadın şimdi?

Şaşırmamın nedeni şuydu ki, annemle daha sabah konuşmuştuk ve saat on iki gibi karşı komşuya gideceğini, gün yapacaklarını, eve ancak dörde doğru döneceğini, bu belli saatler arasında ararsam açamayacağını söylemişti. Ki annem gün olduğu zaman, bu saatler içerisinde telefonuna cidden bakmazdı kolay kolay. Bunu babam da ben de erkek kardeşim de bilirdik. Apartmandaki kankalarıyla dedikodunun dibine vurduklarından aklına gelmezdi telefon.

Telefonu açıp kulağıma götürdüm. Gülümseyerek "Efendim Canikom..." dedim. Önce hışırtı tarzında sesler geldi. Kaşlarım daha bir çatıldı ve bir kez daha anneme seslenmek için ağzımı açtığım sırada acı çeken inlemelere benzer sesler doldu kulağıma.

"Anne?" dedim biraz meraklı biraz da endişeli bir şekilde. "Anne, orada mısın?"

"Mavi!" dedi annem evdeyken beni durmadan çağırıp ses alamadığı zamanlarda sinirlenip a ve i harfini uzattığı gibi söylemişti adımı. Sanırsam kırmızı tehlike modu bizim evde devreye girmişti şu anlarda. Ama sorun şuydu ki, buna ne sebep olmuştu?

"Anne?" dedim ben de merakla. "Bir şey mi oldu?"

Sesim epey uysal çıkıyordu. Bu da benim en uysal, yeşil kriz modumdu. Kriz yönetiminde en önemli şeyin sakin kalmak olduğunu az çok öğrenmiştim ama bu öğrendiğim şeyi çok nadir kullanırdım, şimdi olduğu gibi.

"Neler olmadı ki kızım? Ah başıma gelenler! Ben bu günleri de mi görecektim..."

Annem dertli dertli yakınıp, telefonu açtığım ilk anlardaki o acı dolu sesleri de çıkartırken sakinliğim yavaş yavaş dağılmış, lavaboda bir o yana bir bu yana yürümeye başlamıştım bile.

"Anlat anne!" dedim en sonunda. Zira annemin yakınmaktan bana olanları anlatacağı yoktu. Biraz daha anlatmasaydı stresten yemediğim dudak derim kalmayacaktı yoksa.

"Beyazıt!" dedi.

Ah nasıl düşünemedim ki?

Bu işin salak erkek kardeşimle elbette bir ilgisi olmalıydı zaten. Başımıza iş açıp, bela olmaktan başka yaptığı en iyi şey neydi ki beyefendinin!

"Ne yaptı yine mal herif!" dedim. Tüm hırsımı almak için dolu dolu, içli içli söylenmiştim son kelimeyi.

"Beyazıt!" dedi yine annem. Annem yine Acun'a bağlamıştı.

Gözlerimi devirerek. "Eee anne Beyazıt, ne yaptı Beyaz Paşan, söyle artık da!"

O sırada stresten tırnaklarıma dalmış, tırnak etlerimi iyice yemiştim. Lavabo de dar gelmeye başladı. Nefesim daralır gibi oldu. Aklım da pek havada o sıra tabii, aşağıda kim var, yukarıya kim çıkar, düşünmeden lavabodan dışarı kendimi bir attım.

Aman aman...

Başımı bir kaldırdım ki karşı lavabodan da biri çıkıyor. Beni fark etmez sandım ama gözleri direkt beni buldu. Kaşları çatıktı, hep de epey çatık. Beni görünce bir kat daha çatıldı. Benimkiyle yarışır sandım. O da telefonla konuşuyordu.

Dudakları usul usul oynadı.

Gözlerini benden ayırmaması beni korkutmaya başlamıştı. Beni gerçekten fark etmişti. O an üzülsem mi sevinsem mi bilemedim.

Ben de "Anne..." dedim mırıltıyla. Hem ne olup bittiğini öğrenmek istiyordum hem de şu durumda, hoşlandığım adamla karşı karşıya kalmış bir adım ilerlemezken ikimiz de, kaçacak bir yer arıyordum sanki.

Annem o an söyleyeceği şeyi söyleyiverdi.

"Beyazıt, kardeşin... Evlenmek istiyor."

O sırada iki farklı kişiden aynı tonda ve aynı şaşkın ifadelere bürünen suratlarla aynı soru yankılandı lavaboların olduğu koridorda. Ben biraz uzatmıştım harfleri.

"Ne?!"

"Neee?!"

Belli ki Deniz de hiç beklemediği bir haber almıştı. 

Deniz'in ağzından, yarın.😘

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin