15. Bölüm

34.8K 1.6K 62
                                    

15. BÖLÜM

Günlerden perşembeydi.

Saatse 11.43

Dakikalar sonra üç buçuk günlük tatilim başlayacaktı ve ben sabırsızlıkla o anı bekliyordum.
Perşembe öğleden sonra, cuma, cumartesi ve pazar günleri dersim yoktu.

11.44

Saate bakarak zamanın neden bu kadar yavaş geçtiğini düşünüyor bir yanda da bu hafta üç günlük tatilimi nasıl geçireyim diye kafamdan planlar yapıyordum.

Avm'ye gitsem... Geçen hafta da gitmiştim. Neredeyse her şeyin fiyatının kısa bir zamanda nasıl arttığını görüp keşke gelmeseydim diye yakınmıştım hatta. Hele o kitapların fiyatları...

Kızları ikna edip bir yerlerde piknik falan mı yapsaydık acaba?
Havalar da baya ısınmıştı hem. Ama sınavlarına çalışıyordu onlar da. Belki gelemezlerdi. Aslında benim de ders çalışma durumumu bir tık düzeltmem, biraz disipline bindirmem gerekiyordu çalışmalarımı ama bu hafta bir günümü de ayırabilirdim ya.

Derince bir of çekerek başımı masaya yasladım.

O an bir sessizlik oldu. Başımı usulca kaldırıp sınıftakilere bakınca çoğu kişinin başını bana çevirmiş, bazıları bıyık altından gülüyor bazıları da şaşkınca gözlerini ayırmıştı, bana baktıklarını gördüm.

Derince yutkundum.

Gözlerim hocaya kaydı. O da bakıyordu. Onun da yüzünde hem alaycı hem de sinirli bir ifade vardı.

Daha sessiz bir şekilde oflasaydım keşke.

"Dersten sıkıldıysanız, buyurun, çıkabilirsiniz hanımefendi."

Hoca parmağıyla kapıyı gösterdi.

Durumu nasıl toparlayabilirdim ki? Başımı hemen iki yana salladım.

"Yok hocam." dedim derince yutkunup boğazımı temizledikten sonra. "Ben dinliyordum dersi. Aklıma bir soru takılmıştı da. O sorudan dolayı..."

Hoca yalanıma pek inanmış durmuyordu. Hocaya yalan söylediğim için ayrı utanıp sıkılırken bir de dersin bitimine dakikalar kala başıma böyle bir şey geldiği için kendimi daha kötü hissetmeye başlamıştım.

"Peki o zaman. Dersi iyi dinliyorsun madem. Şunu da bilmen lazım. Söyle bakalım. Duruşmada davacı avukatı mı hakimin sağında durur yoksa davalı avukatı mı?"

Kesik kesik yutkunmayla ve gözlerimi düşünüyormuş gibi bir o tarafa bir bu tarafa çevirmemle geçen üç beş saniyeden sonra hocamız başımı ben biliyordum, beni kandıramazsın dercesine salladı ve beni es geçip başka kişilere sordu. Artık bana bulaşmayacağı için rahat bir nefes almış olabilirdim ama utancım öyle hemen geçmezdi. Yanaklarımın halen yandığını hissediyordum. Muhtemelen kıpkırmızı olmuşlardı.

Hoca iyi haftalar dileyip sınıftan çıktıktan sonra öğrenciler de tek tek çıkmaya başladılar. Çantamı sırtlanıp asık suratımla kapıya doğru yöneldim ben de. Kapıdan geçip koridora çıkmıştım ki, birkaç saniye sonra arkamdan gelen hızlı ayak sesleri ve birinin adımı seslendiğini duydum.

Fakültede benden başka Mavi olmadığını bildiğimden de seslenen kişinin bana seslendiğini anladım. Durup arkama baktım. Bana seslenen hemen gelivermişti yanıma.

Durup çocuğa baktım. Bizim sınıftaydı. Genellikle arka sıralarda oturur, derse tıpkı benim gibi pek katılmazdı. Adını da hatırlıyordum sanki. İnstagramda da takipleşiyorduk hatta. Aynı bölümde ve aynı sınıftayız diye takip istediğini kabul etmiştim. Adı da Cem'di hatta.

"Merhaba." dedi koşturduğundan dolayı biraz nefes nefese kalmıştı.

Biraz önceki rezil oluşum aklıma gelince kaçıp gitmek istedim ama kabalık da yapmak istemediğimden "Merhaba." diye karşılık verdim.

Pişmiş kelle gibi sırıtıp dururken hala konuşmadığı için soran gözlerle karşımdaki çocuğa baktım.

"Kusura bakma." dedi mütevazi bir şekilde. Utanıyor muydu birazcık? "Ben sana bir şey sormak istiyordum da o nedenden dolayı sana seslendim."

"Tabii. Sorabilirsin." dedim ben de.

"Acaba öğlen yemeğini birlikte yesek olur mu?"

Bir an durdum kaldım. Birlikte öğlen yemeği mi? Ne diyecektim ki ben şimdi?

Yani anladığım kadarıyla, bana bakışından ve gülümsemesinden bir tık belli oluyordu ki benimle ilgileniyordu. Fakat durum şuydu ki, benim Cem'e karşı bu tür duygular beslemem pek mümkün gözükmüyordu. Neden mi? Ben zaten birisinden hoşlanıyordum.

Onu gördüğüm anda kalbim teklemişti. Sanki başına gelecekleri hissetmiş gibi. O hissiyattan beri Deniz'i her düşündüğümde yumuşacık oluyordu kalbim. Diğer erkeklerle nasıl bakabilirdim ki?

"Üzgünüm." dedim. Gerçekten üzgün hissediyordum kendimi. Zira Cem'in hayal kırıklığına uğramış bir şekilde bana bakması canımı fena sıkmıştı.

"Arkadaşımla yiyecektim bugün. Önceden onunla sözleşmiştik."

Yalan söylemiyordum. Yemekhanede yiyelim yarın diye Zeynep'le sözleşmiştik dün.

Çocuk usulca başını salladı. Dudaklarını açık kapattı ama bir şey demeden arkasını döndü. Cem'in bu haline içim el vermedi. "Başka zaman için sözleşsek." dedim arkasından.

Başını bana doğru çevirip hafif bir gülümsemeyle başını salladı. "Peki." dedi. "Haberleşiriz o zaman?"

Ben de usulca başımı salladım.

Cem yürüyüp gidince ona söz verdiğim için kendimi kötü hissetmedim desem yalan olur. Bu şekilde hem ona hem kendime ihanet ediyormuş gibi hissediyordum ve bu his gerçekten berbattı.

Derin derin nefes alıp dışarı çıktım.

Eğer Cem tahmin ettiğim gibi bir adım atacak olursa ona kalbimde birinin olduğunu söylerdim.

Kendimi bu şekilde teselli edip yemekhaneye doğru yürümeye başladım.

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin