33.Bölüm

31.4K 1.6K 62
                                    

Saat on ikiyi geçti ama aynı gün 2. Bölüm diyebilir miyiz?

Neyse iyi okumalar...

Oy ve yorumlarınızı bırakmayı unutmayın.

Yeni bölümde görüşmek üzere🤓

33. BÖLÜM

Adımlarım duraksamış, gözlerimi kapamış ve ciğerlerimi çektiğim derin bir solukla doldurmuştum. Nefesimi seslice of diyerek bırakmamak için kendimi son anda tuttuktan sonra yüzüme yapmacık bir gülümseme kondurarak engin duvardan atlayarak bana doğru yaklaşan Çimen'e yani Çimen abiye doğru döndüm.

"Beni görmedin herhalde?" dedi. Masuma yatar gibi konuşması beni ayrı kıl ediyordu. Alttan iğneleyici şekilde neden görmezlikten geliyorsun demeye getiriyordu lafı işte! Ama bilin bakalım bu kimin umurunda değildi?

Şaşırmış gibi yaparak "Aaa! Sen de mi bahçedeydin Çimen abi?" dedim salağa yatarak. "Ah işte miyop gözlerim! Uzağı pek iyi göremiyorum, gözlüğümü almayı unutmuşum!"

Miyop olduğum doğruydu. Uzağı pek seçemezdim ama Çimen Abi'yi elbette fark etmiştim. Ona onun da benden istediği gibi kardeşçe başımı sallayarak selam verdim. On sekiz yaşımdan önce, yani ona aşkımı itiraf etmeden önce karşılaşmalarımızda verdiğim tepki bu olmazdı çoğu zaman. Eğer onu uzun zamandır görmemişsem, mesela üniversiteden tatil için geldiği zamanlarda coşkuyla boynuna sarılırdım. Eğer bir yerlerde rastlarsak ve aynı yoldan yürüyor olursak ona bir kedi gibi sırnaşır ve koluna girerdim. Bana gülerek tepki verirdi. Saçlarımı karıştırır, beni koluyla sarıp göğsüne çekerdi bazen. Tabii bunları beni küçük kız kardeşi olarak gördüğü için yaptığını bilmesem de hissederdim. Sonra o yüzüme de söylemişti zaten.

"Sana karşı samimi tavırlarımı yanlış mı anladın yoksa? Sana ümit mi verdim?"

Bu cümleleri kurarken yüzünden acı dolu bir ifade geçmişti. Kendine mi kızıyor yoksa bana mı acıyordu anlamamıştım. Belki ikisini de hissediyordu, bilmiyorum. Kırılan kalbimle bunu kavrayamamıştım. "Sen benim kız kardeşimsin! Beyazıt'ı da seni de birer kardeşim olarak görüyorum ben!"

Başımı belli belirsiz iki yana sallayarak geçmişteki utançları tekrar hissettiren anlardan kopmaya çalıştım.

"Sabah yürüyüşü mü?" diye sordu neşeli bir gülümsemeyle. Gülümserken her zaman beyaz ve düzgün dişlerini ortaya çıkarırdı. Yeşil gözlerine kısa bir an bakarak başımı iki yana salladım. Bir yandan da gülümsemeye çalışıyordum.

"Hayır." dedim onların bahçesindeki ağaçlara bakarak başımı iki yana salladım. "Annem ekmek almaya yolluyor!"

Çimen bir kahkaha koy verdi. "Beyazıt yine senin üzerine yıkmışa benziyor bu işi."

"O evde değil." dedim. "Sabah çıkmıştı."

Çimen kısa açıklamama başını sallayarak karşılık verdi. Gülen dudakları düz bir çizgi haline gelip yine dünkü o ciddi ifadesine bürününce arkamı dönüp gitmek istedim. Beni dikkatli bir şekilde incelemesi, sanki bir şeylerin yeni farkına varıyor gibi her saniye gözlerini kısarak bana bakması yerimden rahatsızca kıpırdanmama neden oluyordu.

"Çok değişmişsin!" dedi bir anda. Yoldan geçmeyen arabaların, balkonlarına, pencerelerine çıkmayan komşularımızın sessizliği tüm sokağı sarmıştı. Bu sessizlik beni daha çok gerdi. Sanki bir şey söylemem gerekiyor gibi hissediyordum ama tek kelime etmek içimden gelmiyordu.

"Öyle mi?" dedim sadece. "Evet, doğal olarak."

Bana hak verir gibi başını salladı.

"Eğer vaktin olursa sen gitmeden bir şeyler içelim, olur mu?"

MAVİ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin