Hayal Kırıklığı

1.6K 21 5
                                    

"Tüm bunlara inanamıyorum Onur

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Tüm bunlara inanamıyorum Onur." Hayatım çok kısa bir süre içerisinde tepetaklak olmuştu. Bazısı iyi bazısı kötü yönde. İğrenç bir adamla nişanlanmış, onun muhteşem kuzeni ile de sevişmeye başlamıştım.

"Afra buna devam edemeyiz." Az öncekilerle şimdiki söyledikleri birbirleri ile çelişiyordu. Bir şeylerin değiştiğini hissediyordum.

"Neden? İkimiz de bunu istediğimizi biliyoruz."

"İkimiz de bunu fazlasıyla istiyoruz. Ama Faruk'un arkasından iş çeviremeyiz."

"Faruk sanki aziz mi? Kendisi şu an eskort kızlarla sevişmiyor mu?"

"Sense onun kuzeniyle sevişiyorsun. Kardeşim dediği adamla. Ben böyle bir ihanetin parçası olamam." Benimle resmen ayrılık konuşması yapıyordu.Beni yavaşça yana doğru itip altımdan kalktı. Giyinmeye başladı.

"Çoktan olmadın mı zaten?"

"Her şey bitene kadar kendimizi tutmak zorundayız. Sonra ne olacağına bakarız." Gözlerindeki tutku ve şefkat bir anda kaybolmuştu.

"İstediğin gerçekten bu mu? Bu kadar mı korkuyorsun kuzeninden?"

"Sen babandan korkmuyor musun? Tüm bunları öğrenirse ne olur?"

"Umrumda değil. Babam da Faruk da..." Söylediklerimde son derece ciddiydim. Faruk ile evlenmem mümkün değildi. Gerekirse babama rest çeker, kaçıp giderdim. Gerekirse sıfırdan başlar, parasız pulsuz kalırdım. Ama yine de bu hayatı kaderimmiş gibi kabul edip Faruk ile evlenemezdim.

"Seni bu durumdan çıkartacak beyaz atlı prensini bekliyorsan o ben değilim Afra. Kendi başınasın. Aileme bunu yapamam." Gözyaşlarımın geldiğinin farkındaydım. Ama ağlamak istemiyordum. Az önce en özel anlarımı paylaştığım adam karşıma geçmiş bana neler diyordu böyle. Beyaz atlı prens falan istemiyordum. Beklediğim Kara Şövalye'ydi. Ama görünen o ki Onur o kişi değildi.

"Sen burada uyu ben aşağıdayım. Faruk sabaha kadar gelmez. Hatta belki öğlene kadar." Gelip kafamın üzerinden beni öptü. Dudakları bana değdiğinde kafamı geri çektim.

O gittikten sonra gözyaşlarım yanaklarımdan yatağa boşaldı. Dişlerimi sıkıp sesimin duyulmamasını sağlamaya çalıştım. O gece bir karar verdim. Bir daha asla bunun olmasına izin vermeyecektim.

Sabah kuş cıvıltıları ile uyandığımda nerede olduğuma şaşırdım. Sanki dün geceki her şey bir rüyaydı ya da kabus ve ben de evde, odamda uyuyordum. Ama öyle değildi. Ben hala o Faruk'un evinde, yatakta yalnız başıma uyuyordum.

Aşağıdan gelen tıkırtılardan anladığım kadarıyla Onur uyanmış olmalıydı. Üzerimi değiştirip aşağıya inmeye karar verdim.

Aşağıya indiğimde beni mis gibi bir kahve kokusu karşıladı. Onur da ocağın başında üstsüz bir şekilde kahvaltı hazırlıyordu. Muhteşem vücuduna bakıp hayallere dalmamak için kendimi zor tuttum. Günaydın bile demeden ona gitmek istediğimi söyledim.

"Ben eve gitmek istiyorum."

"Sana da günaydın." Sıcak gülümsemesi ile gözlerimin içine baktı ama ne yazık ki artık bu gülümseme bende işe yaramıyordu. Ya da yaramaması için elimden geleni yapmaya çalışıyordum... Dün gece tutku ile seviştikten sonra yatakta beni çırılçıplak bırakıp gitmesini affedemezdim.

"Artık eve gitmek istiyorum."

Beni duymazdan geldi. "Kahve ister misin?" Boş bir kupaya kahve döküp bana uzattı.

"Teşekkürler." Uzattığı bardağı alıp dudaklarıma götürdüm. Kafein anında daha iyi hissetmemi sağlamıştı.

"Bak dün gece eşşeklik ettim. Ama senden uzak durmakta çok zorlanıyorum ve bu yaptığımız çok yanlış." Tesellilerini kendine saklasa iyi olurdu. Beni iki kez hayal kırıklığına uğratmıştı. Ona üçüncü bir şans vermeyi düşünmüyordum.

"Eve gitmek istiyorum. Bir kez daha söylememe gerek var mı?" Israrla isteğimi dile getirmeye devam ettim.

"Kahvaltı hazırlıyorum. Önce kahvaltımızı edelim sonra gideceğiz söz veriyorum. Omlet yersin değil mi?" Başımı evet anlamında salladım. Bir an önce lanet kahvaltıyı edip eve gitmek istiyordum.

Hazırladığı tabakları bahçedeki masaya taşırken ona yardım etmedim. En son dün aldığı birkaç parça kahvaltılık ve hazırladığı omleti de masaya taşıyıp beni çağırdı. Gidip suratsız bir şekilde masaya oturdum.

"Suratın asıkken bile çok güzelsin." Dün gece beni çıplak ve ağlamaklı bir şekilde terkedip gittikten sonra bana neden iltifat ediyordu? Sözlerini duymamazlıktan gelip omletimden bir lokma aldım. Makarna gibi omleti de çok lezzetli yapmıştı. Bu kadar güzel yemek yapması onu daha da seksi bulmama sebep oluyordu.

Hayır Afra hayır. Ondan nefret etmelisin...

"Özür dilerim Afra. Lütfen bana küsme. Biraz olsun anlamaya çalış."

"Anlıyorum."

"Ne anlıyorsun?" Meraklı gözlerle sordu.

Daha fazla içimde tutamayarak sözlerime başladım. "Korkak tavuğun teki olduğunu. Elindekiler için savaşmaktan korkuyorsun. Faruk'un işe yaramazın teki olduğunu bilsen de onun altında çalışmaya devam ediyorsun. Faruk'un nişanlısını s*ksen bile sonraki saniye pişman oluyorsun. Başkaları için yaşamaya o kadar alışmışsın ki ne istediğini bile bilmiyorsun." Sözlerim yüzüne tokat gibi çarpmıştı. Dün geceden sonra bunları duymayı haketmişti.

Gerçekten ailesi için istediklerinden vazgeçmeye ihtiyacı var mıydı? Belli ki tüm şirketi çekip çeviren oydu ama CEO diye Faruk dolaşıyordu. Belli ki benimle olmak istiyordu ama sırf kuzeni diye, benim Faruk ile evlenmeme engel olmaktan korkuyordu.

Sözlerimden sonra bana bir şey söyleyemedi. Telefonun sesi aramızdaki sessizliği delip geçti. Kendini toparlayıp çalan telefonu açması saniyeleri buldu.

"A-alo. —— Nasıl yani? —— Neden? ——- Ne zamana kadar?——— İşler ne olacak?" Söylediklerinden tek bir anlam bile çıkartamadım. Telefonu kapatmasını bekledim.

Telefonu kapattıktan sonra gözlerimin içine bakıp konuşmaya başladı. "Şöyle ki baban bir iş için Faruk'un ona yardım etmesini istemiş. Birlikte birkaç günlüğüne Dubai'ye gideceklermiş. Senin de burada benim gözetimimde kalmanı istiyorlar."

"Ne?" Babam ne zamandan beri iş ziyaretlerine giderken beni bir adamla başka bir evde bırakıyordu?

"Baban, Faruk'un kendisini kanıtlamasını istiyor sanırım. Bir test. Faruk da başına bir iş gelmesin diye seni misafir etmemi istiyor."

"Böyle bir saçmalık görmedim." Bu durum karşısında ağzım açık kalmıştı.

"Kusura bakma ama olan bu. Zaten 2-3 gün için sadece. Sonra seni evine bırakırım."

"Nasıl çok normal bir şeymiş gibi söylüyorsun? Burada seninle kalmak istemiyorum. Beni evime götür. Şimdi."

"Kusura bakma ama bu isteğini yerine getiremeyeceğim. İstesen de istemesen de burada benimlesin. Kahvaltıdan sonra güneşin ve havuzun tadını çıkartabilirsin." Burada birlikte kalacak olmamızdan dolayı keyifli miydi, yoksa bana mı öyle gelmişti?

Neden, neden? Neden istesem de Onur'dan ayrı kalamıyorum?

----------------------------

Baş kahramanlarımız sizce ıssız bir evde ne kadar süre birbirlerine dokunmadan durabilirler? bence çok kısa bir süre... +18 bölümler gelmek üzere...

Afra'nın yerinde siz olsanız dün gece onu bırakıp gittiği için Onur'a ne tepki verirdiniz?

AfrâWhere stories live. Discover now