Gelecekte Bir Gün

529 9 0
                                    

6 ay sonra

Ουπς! Αυτή η εικόνα δεν ακολουθεί τους κανόνες περιεχομένου. Για να συνεχίσεις με την δημοσίευση, παρακαλώ αφαίρεσε την ή ανέβασε διαφορετική εικόνα.

6 ay sonra

Ben gün batımını izlemek için sahilde beklerken okyanus göz alabildiğine kadar sörfçüler ile doluydu. Dev dalgaları arkasına alabilen sörfçüleri birkaç dakika izledikten sonra arkama yaslanıp elime aldığım kitabımı okumaya başlamıştım. Eckhart Tolle - Yeni Dünya...

Birkaç sayfa çevirdikten sonra üzerime gelen su damlaları ile ıslanmaya başladığımı farkettim. Yüzümü kaplayan kitabımı aşağıya indirdiğimde bana bir adam bakıyordu ama güneşin parlak ışıklarından dolayı kim olduğunu ilk bakışta anlamam mümkün olmamıştı. Ben onun yüzüne ifadesizce bakarken o üzerinden akan suları benim üzerime damlatmaya devam etti. Sonra tepkisizliğimden sıkılmış olacak ki elinde tuttuğu sörf tahtasını bir kenara koyup üzerine oturdu. Ben de doğrulup kalkınca onun Cem olduğunu anladım.

Gülümseyerek onu selamladım. "Ne yapıyorsun?"

Cem ile Bali'ye gelmemizden birkaç ay sonra tanışmıştık. Ben burada hayatımı idame ettirebilmek için bir restaurantta çalışmaya başlamıştım. Restauranttan kast ettiğim aslında bir sağlıklı yiyecek barıydı. Masalara servis yapmıyordum. Yalnızca gelen kişilerin siparişini alıyordum, yanımda duran daha deneyimli çalışma arkadaşım ise yemek kaselerini hazırlıyordu. Ben de çok yoğun saatlerde kaseleri hazırlamaya yardım ediyordum. Sağlıklı yiyecek barında çok uzun süre çalışmadım. Daha iyi bir maaşa Mexica restaurantına geçtim.

Cem ile ben sağlıklı yiyecek barında çalışırken tanıştık. Kendisi dijital bir gezgin ve 3 yıldır Bali'de yaşıyordu. Fotoğraf çekiyor, airbnb'de evlerini kiralıyor, dijital içerik üretiyor... ve belki bunlar dışında daha bilmediğim işleri de vardır. 28 yaşında bu kadar başarılı bir hayat kurması, üstelik tamamen kendi elleriyle, gerçekten hayranlık uyandırıcıydı.

Cem'in çekici bir adam olmadığını söylersem yalan söylemiş olurum. Kendisi de kadınların ona olan ilgisinin farkında ve herkesle flört eden tiplerden biri. Benim ise kesinlikle arkadaşım. Ama bazen bana %100 arkadaşça mı davranıyor, yoksa benimle flört mü ediyor anlayamıyorum. İrem de aynı şeyleri söylüyor. O yüzden çok sorun etmiyorum. Adamın tarzı bu...

"Hadi kalk buraya seni almaya geldim. Birlikte sörf yapacağız." Sözlerine kahkaha ile cevap verdim.

"Bunun nesi bu kadar komik?" Cem elleriyle önüne düşen ıslak saçlarını geriye taradı.

"Sana anlatmıştım. Buraya ilk geldiğimde sörfü denedim ve başarısız oldum. Ders aldığım hoca bile benden nefret etti. Hatta sonra ders vermeyi bırakmış olabilir. Bana umutsuz bir vaka olduğumu söyledi."

"Saçmalama. O hocanın beceriksizliği. Sana söz veriyorum benimle aldığın dersten sonra şuradakilerden daha iyi sörf yapıyor olacaksın." Parmaklarıyla daha küçük dalgalarda sörf yapan birkaç kişiyi işaret etti.

"Sanmıyorum. Ben sadece güneşin batışını izlemeye geldim." Kafamı hayır anlamında yavaş yavaş salladım.

"İtiraz kabul etmiyorum Afra. Ayrıca güneşin batışı denizin ortasından daha güzel görünüyor. Hadi ellerini uzat, gidiyoruz." Ellerini bana uzatıp kalkmam için ona kendi ellerimi uzatmamı bekledi. Alt dudağımı sarkıtıp gitmemek için son kozumu kullandım. Gerçekten bu güzel akşamüzeri istediğim tek şey sakinlikti. Sörf ise sakinlikten uzak bir spordu. Hiç değilse aldığım ilk ve son derste öyleydi.

Ders aldığım hocayı katil etmediğime hala inanamıyorum. Önce sörf tahtasına yatıyorsun. Ellerini dalga gelmeden ve dalgadan daha hızlı olacak şekilde çırpıyorsun. Dalga geldiğinde hızlıca iki ayağının üzerine kalkıp, dalga ile gidiyorsun. Ben her adımda başarız oluyorum... Sörf bana göre değil.

Cem tüm itirazlarımı geri püskürtüp beni arkasından sürükleyerek okyanusa götürdü. Belirli bir açıklığa gittikten sonra sörf tahtasının üzerine çıkmamı söyledi.

"Seni dalganın önüne ben iteceğim. Sen sadece ben söylediğimde ayağa kalk ve dengede kal, tamam mı?"

"Tamam. Eğer yapamazsam kıyıya döneceğim, tamam mı?"

Soruma cevap vermeden beni ve sörf tahtasını biraz daha açığa götürdü. Birkaç dalga altımdan geçtikten sonra daha büyük bir dalganın gelmesini beklediğini söyledi.

"Geliyor. Birazdan seni iteceğim. Söylediklerimi yap sadece."

"Tamam."

"Hazır." Arkamdan beni sertçe ittiğinde suyun üzerinde kaymaya başladım. Çok hızlı gidiyordum ve dengede ayağa kalkmak çok zor görünüyordu.

"Şimdi. Kalk." Arkamdan bana bağırdığını farkettiğimde elimi göğsümün önüne koyup kalçalarımı havaya diktim ve ayaklarımın üzerine kendimi attım. Dalga arkama ulaştığında ben ayakta, dalga ile birlikte kıyıya doğru gidiyordum. Vücudumu biraz sağa doğru hareket ettirip dalgaya paralel hareket etmeye çalıştım.

O kadar da kötü değil... Sanırım yapabiliyorum...

Sonunda dalga kesildi ve ben yavaşça sörf tahtasından aşağıya düştüm. Cem de o ara gelmiş olacak ki kafamı sudan çıkarttığımda hemen yanımda duruyordu.

"Bak yapıyorsun işte. Hadi bir daha deneyelim." Birkaç kez daha denedikten sonra artık sörfe karşı ön yargılarımdan arınmıştım. Kollarım ve bacaklarım kuvvetten düşene kadar orada sörf yaptık. Çoğunlukla Cem beni kuvvetlice dalganın önüne ittiği için düşündüğüm kadar zorlanmıyordum. Güneş ise neredeyse batma noktasına geldiğinde Cem söz verdiği gibi güneşin batışını okyanusun ortasında izleyebilmemiz için bizi kalabalığın olmadığını bir noktaya doğru ilerletti. Birlikte sörf tahtasına çıkıp bacaklarımızı aşağıya sarkıttık. Güneş ufukta mor, pembe, kırmızı ve turuncu renklere bürünmüştü. Burada en sevdiğim şey güneş doğarken ve batarken gökyüzünün aldığı renklerdi. Güneş kaybolana kadar onu izleyip, bir dilek tuttum.

Neden hala onu düşünüyorum? Neden gözlerimi kapatıp dileğimi seçmeye çalışırken onun yüzü aklıma geliyor?

"Burayı seviyorsun. Değil mi?" Dalgalar bizi sağa sola sürüklerken Cem'in sorusu ile gözlerimi tekrar açtım.

"Evet çok. Elimde olsa sonsuza kadar burada yaşayabilirim."

"Neden elinde değil?" Ona ailemle ilgili çok fazla detay vermemiştim. Benim burada yaşayan, geçimini kendi sağlayan, normal bir insan olduğumu sanıyordu. Peki ben normal miyim?

"Ailesel konular. Babam sadece 1 yıl için burada yaşamama izin verdi. Hakkımın yarısını doldurduğuma inanamıyorum."

"Sen 19 yaşında değil misin? Neden babandan izin alıyorsun?"

"Çünkü o babam." Sorusuna beklediği cevap bu değildi ama bunun daha kısa bir cevabı da yoktu.

"Bu hayat da senin hayatın biliyorsun değil mi? Başkalarının senin yerine karar vermesine izin vermemelisin."

"Biliyorum. Gidelim mi? Biraz üşüdüm." Hava her zaman sıcaktı. Ama okyanusun suyu biraz üşümeme sebep olmuştu. Cem'in soruları da beni germişti. Birlikte kıyıya çıktıktan sonra ona sörf dersi için teşekkür ettim.

"Akşam restauranta gelirsen sana dersin karşılığında Margarita ısmarlayabilirim?"

"Güzel bir teklif. Ama akşam planlarım var. Yarın olur mu?"

"Olur." Vedalaşmak için beni yanaklarımdan öptüğünde garip bir şey hissettim. Bu gerçekten arkadaşça bir öpücük mü?

O sörf tahtasını kollarının arasına alıp motoruna doğru giderken arkasından izledim. Genellikle sörfçülerin hepsi benzer şekilde şortları ile motorlarına atlar, okyanus kıyısına gelirlerdi. Cem de onlardan biriydi. Ama hepsinden daha kaslı bir vücudu vardı. Güneşten bronzlaşmış teni ve rengi bir ton açılmış saçları ile yakışıklı görünüyordu. Ama aramızda bir şey olması mümkün değildi. Ben Onur'a beslediğim duygularımdan ve yaşadığım git gellerden uzaklaşmak için neredeyse 14 bin km gelmeme rağmen onlar hala oradaydılar.

Onur'u hiç bir açıklama yapmadan bırakıp buraya gelmiştim. Büyük bir ihtimalle benden nefret ediyordu. Belki de beni çoktan unutmuş Yasemin ile ya da başka kızlarla gününü gün ediyordu. Öyle olmasa neden peşimden gelmemiş olabilirdi ki? Neden peşimden gelmemişti ki?

AfrâΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα